Nasıroğlu, bebeklerin birtakım metabolik ve genetik hastalıklarla doğabildiğini, erken müdahaleyle bunların engellenebildiğini ama bazen ne yapılırsa yapılsın çocuklarda özel gereksinim durumu oluştuğunu söyledi. Ailenin, çocuğunun hastalığını veya gelişimiyle ilgili bir sorun olduğunu öğrendiğinde “şok” durumuyla karşılaştığına değinen Nasıroğlu, ilk tanı söylendiğinde oluşan kriz sürecinde aileye gerekli bütün desteği verdiklerini dile getirdi.
“AİLELER BAHANELERİN ARKASINA SAKLANIYOR”
Nasıroğlu, ailenin çocuğunun hastalığını ve gelişimiyle ilgili sorununu kabullenmemesinin tedavi sürecine ciddi zarar verdiğinin vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Teşhis sürecinin konulması ve kısa sürede tedaviye başlanması daha iyi olur. Aileye çocuğun 2 yaşında özel gereksinime ihtiyacı var, dediğimiz zaman bunu reddediyor. ‘Bekleyelim düzelir’ düşüncesi çocuklarla ilgili süreci olumsuz etkiler. Ailenin buna tepki göstermesi çocuğun eğitiminin aksamasına ve var olan sorunun düzelmesinin güçleşmesine yol açıyor. Örneğin konuşma gecikmesi olan çocuk açısından değerlendirildiği zaman, ‘Hocam bu çocuk konuşur, babası da geç konuşmuş.’ veya ‘Aslında biz televizyon izlettirdiğimiz için böyle.’ diyerek aileler bahanelerin arkasına saklanıyor.”
Bu yüzden ailenin süreci hızlı aşması gerektiğini anlatan Nasıroğlu, çocuğun eğitimine erken başlanmasının ilerleyen süreçte oluşabilecek sorunların önüne geçebilmek adına oldukça önemli olduğunu bildirdi.
EĞİTİMDEKİ YAŞ ARALIĞI ÇOK ÖNEMLİ
Nasıroğlu, otizm teşhisi konulan çocuğun 2 ila 4 yaşında aldığı eğitim arasında büyük fark olduğunu belirterek, “Dört yaşında eğitime başladığında çocukların bir kısmı tamamen ailenin bakımına ihtiyaç duyarken, iki yaşında eğitime başlayan çocuk kesin olmamakla birlikte aileden bağımsız olarak ihtiyaçlarını görebiliyor. Bu kadar önemli bir yaş diliminden bahsediyoruz. Çünkü beynin çok hızlı geliştiği dönemler ve beyin hızlı gelişirken erken müdahale oldukça hayati önemi sahip.” ifadesini kullandı.