Koronavirüs salgınıyla birlikte dijitalleşme süreci hız kazandı. Üretim başta olmak üzere hayatın her alanında dijital dönüşümün zorunlu hale geldiğini bu süreçte çok daha derinden hissettiğimizi söyleyen Bizel, önümüzdeki dönemde dijitalleşmeye yatırım yapan ve yeniliklere kolay adapte olan kurumların avantajlı konumda olacağını belirtti.
Dijital dönüşüme mesafeli yaklaşan kurumların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceğini vurgulayan Bizel, “Tüm dünyada ve ülkemizde görülen koronavirüs salgınının ardından her anlamda yeni bir dünya düzeni bizi bekliyor. Yaşadığımız bu süreçte dijital dönüşümü benimseyen kurumların faaliyetlerini hız kesmeden sürdürdüğünü görüyoruz. Sanayi 4.0’a uyumlu altyapıya sahip olan ve üretim süreçlerinde dijitalleşmeyi pandemi öncesinde gerçekleştirmiş olan işletmeler, uzaktan erişimle verimli bir şekilde fabrikalarını yöneterek ve riski minimize ederek üretmeye devam etti. Henüz dijital dönüşüme adapte olamamış büyük işletmelerin yanı sıra özellikle KOBİ’lerin bu süreçte daha dikkatli ve doğru adımlar atması gerekiyor. Dijital dönüşüme yapılacak yatırımlar sadece üreticiyi değil aynı zamanda ülke ekonomimizi de olumlu yönde etkileyecek. Bundan sonraki süreçte de dönüşüme bağlı olarak; Sanayi 4.0, yapay zeka, endüstriyel nesnelerin interneti, akıllı fabrika, dijital ikiz ve siber güvenlik kavramlarının çok daha fazla gündeme geleceğini söyleyebiliriz” dedi.
Yüksek üretim kabiliyetine sahip Türkiye için dijitalleşme şart
“Dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi olan güçlerin gelecek vizyonlarına baktığımızda; bilim ve teknolojiye hakim, yeni teknolojiler üretebilen ve bilinçli kullanabilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış ülkeler olduklarını görüyoruz” diyen Tolga Bizel, dolayısıyla yatırımların da ağırlıklı bir şekilde robotlar, makinalar ve tüm bu sistemler arasında kesintisiz haberleşme sağlayan açık ağlar üzerine olacağının altını çizdi. Yüksek üretim kabiliyeti olan Türkiye’nin robotlu otomasyon sektöründe de büyük bir potansiyeli bulunduğunu ifade eden Bizel, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bu üretim kabiliyetinin sürdürülebilir olması için rekabet edebilir olmak, rekabet için de üretim kalitesini artırırken maliyetleri düşürmek gerekiyor. İnsanla birlikte çalışan robotlu sistemler tüm bu gereklilikleri bir arada sunabilecek ideal çözümlerin başında geliyor. Robotları kullandığımız işler genelde insanların bir zaman sonra yapmaktan sıkılabildikleri tekrarlayıcı veya insan eliyle sağlanamayacak hassasiyetlere ihtiyaç olan ya da sağlık açısından zararlı ve tehlikeli işler olarak karşımıza çıkıyor. Bu işlerde robotların rol almasıyla birlikte ilgili departmanlarda çalışanlar üretim hattında farklı bir bölüme transfer edilerek yeni bir görev alabiliyor. İşletmeler yetişmiş insan gücünü kaybetmek istemedikleri için birçok fabrikada bu tür uygulamaların yapıldığını görüyoruz. Ayrıca robotların sağladığı kapasite artışı ve hız sayesinde büyüyen işletmelerde farklı fırsatların da ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz.”
Akıllı fabrikalarda hızlı ve güvenli haberleşme çok önemli
Sanayi 4.0 sürecindeki en önemli unsurlardan birinin büyük verinin toplanması, paylaşılması ve işlenmesi olduğunu söyleyen Tolga Bizel, “Akıllı fabrikalarda robotlar dahil üretim hattındaki tüm makine ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı bir şekilde haberleşmesi gerekiyor. Makinelerin birbiriyle iletişim kurabildiği akıllı fabrikalarda, iletişim verilerinin güvenilir bir şekilde yönetilmesi son derece önemli. Dijital fabrikalarda pek çok veri, çok sayıda cihaz tarafından gerçek zamanlı olarak oluşturularak süreçlerin şeffaf bir şekilde görüntülenmesini sağlamak üzere paylaşılıyor. Bu sürecin başarısında endüstriyel haberleşme sistemlerinin bant genişliği büyük önem taşıyor.” diyerek sözlerini tamamladı.