Aşının geliştirilmesi için bilim insanları arasındaki uluslararası işbirliği kritik bir önem taşıyor. Buna karşın, ülkeler arasındaki zayıf iş birliği de pandeminin sonlandırılmasında tüm dünya için büyük bir engel oluşturuyor. Üstelik aşı eşitliğinin, dünyanın her yerindeki insanları koruyacağı ve toplumların Covid-19 salgınıyla baş etmesine yardımcı olabileceğinin altı her seferinde önemle çizilirken…
Şu an dünya nüfusunun yüzde 16’sını oluşturan zengin ülkeler, üretilen aşının yüzde 60’ını satın almış durumda. Bu ülkelerin çoğu, sürü bağışıklığı oluşturmak için yetişkin nüfusunun yüzde 70’ini yıl ortasına kadar aşılamayı planlıyor. Ancak, aşıların tüm insanlara ulaşmasını sağlamak için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından oluşturulan COVAX planı, düşük gelirli ülkelerin nüfusunun yüzde 20’sini aşılamaya yetecek kadarını bile satın almakta güçlük çekiyor.
Aşı milliyetçiliği sadece ahlaki açıdan kabul edilemez bir durum olmakla kalmayıp aynı zamanda epidemiyolojik olarak beraberinde sorunlar da getirebilir. Sürü bağışıklığı ile pandemiyi durdurma hedefine ulaşmak hayal olabilir. Aşıların sınırlı ve az sayıda tedarik edilebiliyor olması ya da aşırı talep durumu, bu noktada salgının gidişatını olumsuz etkileyebilir.
AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ PANDEMİYİ DERİNLEŞTİREBİLİR
Aşılar daha deneme aşamasındayken ve onay bile alınmadan önce bazı zengin ülkeler, kendi vatandaşlarının aşıya erişimini garantilemek için aşı üreticileriyle önalım anlaşmaları yaptı. Yaklaşık 8 milyar insanın yaşadığı dünyamızda, böyle anlaşmalar yüzünden üretilen aşıların, zengin ülkelerin dışında erişilemez hale gelmesinden endişe ediliyor.
DSÖ de konuyla ilgili olarak, aşı milliyetçiliğinin pandemiyi derinleştirebileceği uyarısında bulundu. Geçtiğimiz aylarda, DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sınırlı dozdaki aşının adil bir şekilde paylaşılmasının her ülkenin çıkarına olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine aşıların zengin ve yoksul ülkeler arasında eşit bir şekilde dağıtılması için de DSÖ tarafından COVAX planı oluşturuldu. COVAX kapsamında önümüzdeki yıl ortasına kadar en az 2 milyar doz aşının, düşük ve orta gelirli ülkelere dağıtılması hedefleniyor.
BU DURUM ASLINDA YENİ DEĞİL
The Indian Express’te yayımlanan bir yazıya göre; Covid-19 aşılarına önceden ulaşma çabası yani ‘aşı milliyetçiliği’, aslında yeni bir durum değil. 2009 yılında H1N1 grip (domuz gribi) salgını sırasında da benzer bir durumla karşı karşıya kalınmıştı. O dönem aşıyı bulan ilk ülke olan Avustralya, ihracatı engellerken zengin ülkelerden bazıları birçok ilaç şirketi ile önalım anlaşmaları yapmıştı. Daha sonra H1N1 salgını gerilemeye başladığında, gelişmiş ülkeler fakir ülkelere aşıları bağışlamayı teklif etmişti. Ancak günümüzde yaşanan Covid-19’un, H1N1’den daha ağır olduğu göz ardı edilmemeli.
EN BÜYÜK RİSK: AŞIYA DİRENÇLİ VARYANTLAR
Ghebreyesus, Foreign Policy’de yayımlanan makalesinde dünya nüfusunun çoğunluğunun aşılanmamasının, sadece hastalık ve ölümlerin sürmesiyle kalmayabileceğini, yeni virüs mutasyonlarının oluşmasını da beraberinde getirebileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca Ghebreyesus’a göre kontrol altına alınamayan yayılma, daha bulaşıcı varyantların oluşmasına sebep olarak vakalarda ani artışlara yol açabilir. Bu da daha hızlı bulaşma, daha fazla insanın enfekte olması ve hayatını kaybetmesi demek.
Ghebreyesus, yazısında daha da can sıkıcı olanın ise yeni mutasyonların aşıya dirençli olma ihtimali olduğunu belirtiyor. Çünkü Brezilya ve Güney Afrika varyantları karşısında aşıların daha etkisiz olduğuna dair kanıtlar şimdiden çıkmaya başladı. Aşılar virüsün ilk halini temel alıyor ancak yeni virüsler sürekli evrim geçiriyor. Bu yeni varyantlar, virüsün ilk halini atlatmış kişilere de bulaşabilir. Aynı zamanda virüsün daha öldürücü hale gelmesi de söz konusu ve ölümcüllük seviyesinin azıcık artması bile bir felaket etkisi yaratabilir.
ZENGİN ÜLKELER DE EKONOMİK ZARARA UĞRAYACAK
Artan aşı milliyetçiliği hem sosyal hem de ekonomik açıdan olumsuz bir etki yaratıyor. Ghebreyesus, böyle giderse korunmasız ve aşılanmamış toplulukların, salgının ikincil etkilerinden dolayı sıkıntı yaşamaya devam edebilecekleri görüşünde. Ayrıca devam eden kısıtlamaların da ekonomik açıdan çöküşe neden olabileceğini ve bu nedenle daha fazla insanın yoksulluğa düşmesi ve ölüm oranlarının yükselmesinin de söz konusu olabileceğini belirtiyor.
Uluslararası Ticaret Odası’nın yaptığı bir araştırmaya göre de zengin ülkelerin tüm vatandaşları aşılanırken yoksulların göz ardı edilmesi, zengin ülkelerin ekonomik faaliyetlerinde 4,5 trilyon dolarlık bir zarara yol açabilir.
Aşı milliyetçiliği küresel halk sağlığı ilkelerine aykırı olsa da uluslararası kanunlarda önalım anlaşmalarını engelleyen bir hüküm bulunmuyor. Ancak aşı üretimini artırmak ve dağıtımını genişletmek için çeşitli adımların atılması mümkün.
TÜRKİYE COVAX’TE VAR MI?
Dünya Sağlık Örgütü’nün oluşturduğu uluslararası aşı grubu COVAX’a (Covid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı) üye 190 ülke bulunuyor. Türkiye bu ülkeler arasında yer almıyor.
Bu haberdeki bilgiler ve detaylar Tedros Adhanom Ghebreyesus’un 2 Şubat 2020 tarihli Foreign Policy’de yayımlanan “Vaccine Nationalism Harms Everyone and Protects No One” başlıklı makalesinden ve Abhishek De’nin 23 Ağustos tarihli The Indian Express’te yayımlanan “Explained: Vaccine nationalism, and how it impacts the Covid-19 fight” başlıklı yazısından derlenmiştir.