Conciergerie, Paris’in merkezindeki Seine Nehri kenarında bulunan Palais De la Cite’nin ayakta kalan en eski kısmı. 6. yy’dan itibaren saray olarak kullanılan gotik yapıya yıllar içerisinde krallığın idari kurumları da eklemiş ve yapı genişletilmiş. Tüm bu etkileyici geçmişine rağmen Conciergerie Fransız İhtilali döneminde daha da vurucu bir kimliğe bürünmüş. Yıllar sonra saray olarak inşa edilen yapı hapishane olarak kullanılmaya başlanmış. Özellikle Fransız İhtilali döneminde bir çok mahkumu ağırlayan hapishanedeki mahkumlardan birisi de kraliçe Marie Antoniette’ymiş. Günümüzdeyse binanın bir bölümü müze diğer bölümü Adalet Sarayı olarak kullanılıyor.
Tüm bu serüveni düşündüğünde insanın içi ürperiyor değil mi? Saray yemeklerinin verildiği kocaman odaların bir bölümünün yıllar sonra hapishane olarak kullanılmaya başlandığını düşündükçe insanın tüylerini diken diken oluyor. Ve işte tam bu noktada bizi en çok etkileyen uygulamalardan birisinden bahsetmek istiyorum.
Conciergerie’in girişinde aldığımız Historypad sayesinde gözlerinizi kapatıp geçmiş dönemlerde burası nasıl gözüküyordu acaba diye düşünmenize gerek kalmıyor. Boş salona tabletinizi tutuyorsunuz ve salon birden yüzyıllar öncesindeki eşyalarla doluyor ve tabletiniz sayesinde geçmişe bir yolculuk yapıyorsunuz. Beş yaşındaki oğlumuz Efe’nin çok beğendiği bu uygulama sayesinde Conciergerie’de saatlerimizi geçirdik.
Bu uygulama ile içerisinde dolaştığımız odaların eskiden ne amaçla kullanıldığını öğrendik, açıklamalarını okuduk. Bomboş bir salonun ihtişamlı kocaman ahşap bir yemek masasıyla dekore edildiğini, üzerindeki heybetli şamdanlardaki mumlarla aydınlatıldığını gördük tabletin ekranından. Bu şekildeki canlandırma ve tabletteki yönlendirmeler ile gezdiğimiz müzenin hapishane kısmı da oldukça etkileyiciydi. Fransız ihtilali döneminde meşhur ‘ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ cümlesiyle akıllara kazınan Marie Antoniette’nin hapis tutulduğu hücrenin tüm detaylarını bu tablet sayesinde görebildik. Hapishanenin duvarlarında yazılı yüzlerce mahkum isminden bir çoğunun Paris’in meşhur Concorde Meydanı’nda idam edildiğini öğrendik, Marie Antoniette’de dâhil. Bu keyifli turun içerisinde tarihin en kötü anlarına tanık olmak keyfimizi kaçırmadı değil…
Conciergerie’deki uzun turumuz sonrasında giriş biletini Conciergerie ile birlikte aldığımız ve bu yapının bitişiğinde yer alan Saint Şapel’e geçtik. Şapelin içerisine girdiğimizde dışarıdaki metrelerce uzayan bilet sırasına bir anlam veremedim, ta ki üst kata çıkana kadar. Daracık ve kıvrılan merdivenlerden yukarıya çıktığımızda bu insanların bildiği bir şey varmış dedim, gerçekten etkileyiciydi. Şapelin renkli camlarından içeriye giren ışık demetleri ortamı o kadar güzel aydınlatıyordu ki kata her çıkan birkaç saniye duraklıyordu bu manzara karşısında.
Özetle Concierge’nin bonusu Saint Chapelle oldu bizim için. Paris’teyseniz ve alışılmışların dışında bir şeyler yapmak isterseniz planınıza mutlaka bu iki noktayı da ekleyin derim ben.