Uçsuz bucaksız uzanan bereketli Çukurova, mucize gibi etrafında yükselen Toros Dağları ve yemyeşil yaylalarıyla insana huzur verir. Bu huzurun içinde, Akdeniz ikliminin sıcak insanlarını barındırır. Adana halkı misafire ve ikrama olan düşkünlüğünü sofrasının zenginliğiyle birleştirir. Dolayısıyla, dışardan Adana’ya doğru ilerlerken şehrin üstünde kasvetli ve gizemli bir bulut görürseniz şaşırmayın. Acaba neyin nesi dediğiniz bu durum size çok gizemli gelse de şehre doğru yaklaştıkça o gördüğünüz bulutların kebabın tezgâhından çıkan duman olduğunu anlarsınız. Lezzeti bağımlılık yaratan Adana kebabı, yapımı zahmetli olduğu kadar lezzeti damak çatlatan içli köftesi, şalgamı, sanat eseri gibi süslenip ikram edilen bicibicisi bu şehrin mutfak lezzetlerinden sadece en bilenenleri.
Kimi zaman pamuk, kimi zaman mısır, kimi zaman da narinciyle insana tüm cömertliğiyle kucak açan bu şehri üç ana bölüme ayırabiliriz. Güney, kuzey ve merkez Adana.
Güney Adana, eski şehirdir. Küçük Saat, Büyük Saat, Abidinpaşa, Tepebey denen alanı kapsar.
Merkez Adana bölgesi ise çekirdek olarak Atatürk ve Ziya Paşa Bulvarı’nın güney ucuyla başlar Kasım Gülek ve İller Bankası’na kadar uzanır. Çekirdek Adana bölgesindeki Atatürk Parkı şehrin tam merkezidir. Adana’nın silüeti sayılan Taş Köprü, Sabancı Camii ve Hilton Oteli bu alanda bulunur. Sabancı Merkez Cami iç kapasite açısından Türkiye’nin en büyük camisidir.
Kuzey Adana Turgut Özal ve Kenan Evren Bulvarı ile başlar. Bu alan çok büyük ve şehircilik planlaması açısından çok güzel düzenlenmiştir. Adana’nın diğer bölgelerine göre çok daha düzenlidir.
Kimilerinin romanına, kimlerinin türkülerine, kimilerinin filmlerine konu ettiği Adana en çok da kardan adam yapmayı, kartopu oynamayı bilmeyen çocukların yaşadığı yer olarak hafızamda yer edindi. Dostluğu, sevgiyi, aşkı, acıyı ve bir çok duyguyu bu topraklardan aldığı ilhamla dillendiren âşıklar kentidir aynı zamanda. Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi nice âşıkların kattığı değerleri görmezden gelebilir miyiz? Mümkün mü?
Seyhan Baraj Gölü’nün çevresi gezerken en keyif aldığım mekânlardan biri oldu. Üzerindeki Sevgi Adası (Işıklarla gölün ortasındaki bir toprak parçasına bu ismi yazmışlar) deniz bisikletiyle keyifli vakit geçirebileceğiniz aktivitelerden biri. Bunun yanı sıra Adana’da dikkatimi çeken, dümdüz bir şehir olmasına rağmen kaldırımların çok yüksek olması. Kaldırımlardan inip çıkmak çok zor. Tekerlekli sandalye ya da cihaz kullanmak zorunda kalanlar bu engelleri nasıl bertaraf ediyorlar aklımda kalan sorulardan biri. Oysaki kentin büyük bir bölümünde, Kâzım Gülek Köprüsü dışında bir yokuşa rastlamak pek mümkün değil. Sadece kentin daha yüksek bölgelerinde, eskiden kentin dışı sayılan yerlerde ufak tepeler, yokuşlar görebilirsiniz. Bu özelliğiyle engelliler, kaldırımların yüksekliği hariç oldukça yaşanılası bir şehir diyebilirim. Düz olma özelliğinden dolayı bisiklet turnuvaları açısından, İspanya’nın Barcelona ve Valencia şehirleriyle Hollanda’nın Amsterdam şehriyle yarışır durumda…
Ulu cami, Misis Kervansarayı, Alman Köprüsü, Mestanzade Hamamı ve daha nice geleneksel yapılarıyla Adana’nın geleneksel ruhunu en güzel şekilde yansıtırken kendine has söylemleriyle de ziyaretçilerine inanılmaz bir deneyim sunuyor. İnsanıyla iklimiyle sıcacık bu şehri herkesin görmesi gerekiyor.