Pandemi nedeniyle bir yıl geç düzenlenen törende İTÜ Rektörü Porf. Dr. İsmail Koyuncu’dan diplomasını alan Prof. Dr. Toner: “Ödülü aldıktan sonra bir itirafta bulunmak istiyorum. Aslında çok kötü bir öğrenciydim. Ailemde ilkokulu bitiremeyeceğime dair bahisler olurdu. Lisede biraz çalışmaya başladım, orta seviyeden biraz daha çalışkandım. Babam ve abim mimardı ve ben hep cerrah olmak istiyordum. O zamanki ÖSYM imtihanı benim gibi öğrenciler için çok zordu. Tabi tıp fakültelerine puanım tutmadı. O yıl yeni bir makine bölümü açılmıştı. İlk yıl olduğu için de puanı düşüktü. Benim en güzel başarısızlığım bu bölüme girmek oldu. Üniversiteye başladığım ilk günden itibaren öğrenmenin ciddiyetini bana anlatan iki tane çok değerli hocam oldu. Bütün hocalarım çok değerliydi ama iki tanesi bana kanatlarını açtı. Beni bilime yönlendirdiler. Çalışmalarıyla beni o kadar heyecanlandırdılar ki içimdeki potansiyeli keşfettim. 40 yıl önce güneş enerjisi üzerine çalıştık. Bu çalışmaları dergilerde yayınladık. Hala aynı konu üzerine çalışıyorum” dedi.
BİLİM İNSANI BİLİNMEYENLE UĞRAŞIR
Toner hayatının değişim noktalarını ise şöyle anlattı: “Bu iki hocam Amerika yolculuğumda da bana çok destek oldular. O zaman biyomühendislik gibi bölümler olduğunu bile bilmiyordum. Tıp fakültesine gidememek beni içten içe üzüyordu. Bu bölümleri görünce mühendis olarak ‘insan sağlığına fayda sağlayabilir miyim’ diye düşündüm. Ancak biyomühendisliğin gerçek bir bilim olmadığını söyleyen hocalarım vardı. Onları dinlemedim ve o alanda çalışmak için neler yapabilirim diye düşündüm. Yeterli bilgiye sahip değildim. Tıp mühendisliği ve tıp fiziği başlığında MIT ve Harvard Üniversitesi arasındaki bir programa başvurdum ve kabul edildim. İlk gittiğim derste bir slayt vardı, Picasso eseri sandığım resim hücre görseli çıkmıştı. Dolayısıyla bu konulara daha derin yaklaşmam gerektiğine karar verdim. En sonunda cerrahi profesör oldum.
Tüm bu yolculukta üniversitedeki hocalarım bana ileriye dönük düşünmem gerektiğini öğretmişti. Bilim insanı bilinmeyenlerle uğraşır. ABD’de doktora tezimle başladığım çalışmalar hala en aktif olduğum sahalar. Herkesin yaptığını yapmamak ve yeniden bir şey yapmak vardır bilim insanını içinde.”
BİLİMDE MULTYİDİSPLİNER YAKLAŞIMI BENİMSEMEK ÖNEMLİ
Prof. Dr. İsmail Koyuncu – İTÜ Rektörü
“Prof. Dr. Mehmet Toner, çıktığı bilimsel macerada; mühendislik, tıp ve biyoloji alanlarındaki çok çeşitli faaliyetleri ve bilimsel çalışmalarıyla, aslında bize bir kez daha şunu ispatladı: Bilimde, multidisipliner bir yaklaşımı benimsemek ve çalışmaları bu bakış açısıyla yapmak, başarıyı büyük oranda etkiliyor. Başarılarına yenilerini eklemesini temenni ediyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi Senatosu olarak, 27 Mayıs 2019 tarihinde aldığımız kararla; dünyada ve ülkemizde bilim ve teknolojinin ilerlemesine yaptığı büyük katkıları ve uluslararası düzeyde önemli başarılara imza atmış olması nedeniyle değerli hocamız Prof. Dr. Mehmet Toner’e fahri doktoramızı takdim ettik.”
PROF. DR. MEHMET TONER KİMDİR?
Mehmet Toner, 1983 yılında İTÜ Makina Mühendiği Bölümü’nden mezun olmasının ardından, 1985’te MIT’de yüksek lisans ve 1989’da ise tıbbi mühendislik alanında doktorasını tamamladı. Doktorasını aldıktan hemen sonra Harvard Tıp Fakültesi’nde biyomedikal mühendisliği alanında yardımcı doçent olarak göreve başladı, 1996 yılında doçent, 2002 yılında ise profesör ünvanını aldı.
Amerikan Makine Mühendisleri Topluluğu (ASME) tarafından üç ödüle layık görüldü: 1994 yılında YC Fung Genç Bilim İnsanı Ödülü, 2013 yılında biyomuhendislik alanında katkılarından dolayı H.R. Lissner Madalyası ve uygulamalı çalışmaları nedeniyle 2020 Savio-Woo Madalyası’nı almaya hak kazandı. 2017 yılında ise Nobel Komitesi’nin düzenledigi “Microfluidics” (Mikroakışkanlar) toplantısına davet edildi. Prof. Dr. Mehmet Toner’in 60’ın üzerinde patenti, 350’den fazla bilimsel yayını bulunuyor. Çeşitli biyoteknoloji ve medikal cihaz şirketlerinin bilimsel danışma kurullarında yer aldığı gibi, birçok start-up şirketin kuruculuğunu da üstlendi.