Mübadele sırasında hayatlarını ve anılarını mecburen geride bırakarak, sıfırdan yeni bir hayata başlamanın hem gururu hem de kırgınlığını yaşayan ailelerin çocuklarındanım ben. Biz küçükken geride bırakılanların acısı ve buruk hikâyeler nedeniyle Girit’in ‘ulaşılmaz ve çok uzakta bir ada’ olduğu hissiyle büyüdük. Geçen yaz “Niye Girit’e gitmiyoruz, geçmişe bir yolculuk yapmıyoruz” diye düşündüm ve çocuklarla uçağa atlayıp soluğu Heraklion’da aldık. İlk hissettiğim, İzmir’de doğup büyümüş olmamın etkisiyle çok tanıdığım topraklarda, bildiğim iklimde olmanın getirdiği huzurdu.
Dünyanın en yaşlı zeytin ağaçları
Yunanistan’ın en büyük adası Girit, doğuda Heraklion, ortada Resmo ve batıda Hanya olarak üç büyük şehirden oluşuyor. Dünyanın en yaşlı zeytin ağaçları, üzüm bağları ve koyları arasından yolculuk yaparak soluğu hemen Resmo’da aldık. Forteza Kalesi’ne tırmanıp eski deniz fenerinin bulunduğu Venedik Limanı boyunca yürüdük. Liman çevresindeki tavernalardan birinde günbatımı ve deniz mahsulleri eşliğinde içkimizi yudumladık. Burası sıcacık atmosferiyle neredeyse geçmişten günümüze hiç bozulmamış. Mimarisinde Venedik rönesansının ve Osmanlı oryantalizminin karışımı hâkim. Çiçeklerle süslü minicik tarihi evlerin ve sokakların içinde gizli tarihi manastır, tapınak ve müzeler… Zaten büyük büyük annemin bahsettiği hapishane de bugün artık müzeye dönüştürülmüş. Ama neyse ki, üzerinde eskiden hapishane olduğu yazıyor. Çünkü bizim elimizdeki tek değerli ve net bilgi bu hapishanenin yeriydi.
Girit’e giden akrabalarımızın kaldığı otelin tesadüfen adada kalan ve izini kaybettiğimiz akrabalarımıza ait çıkması sonunda köklerimizin izini bulmuştuk. Pirinç tanesi toplayarak iz sürer gibi önce Makresteno Sokağı’nı, ardından karanlıkta iğne arar gibi hapishaneyi bulduk…. Bu yüzyılda mübadele hafiyeliği yaptık resmen. Ve o evi bulduk…
Yıkık dökük ve öylesine kalakalmış. Terk edilmiş, sahip çıkılmamış. Bol bol fotoğrafını çektik. Ege’ye, karşı kıyıya bakan muhteşem bir tepede, harika deniz manzarasına karşı… Kim bilir neler yaşanıp neler konuşulmuştu, belki de tam da buradan teknelere bindirilerek gemilere zorla koyulmuştu bizimkiler ve komşuları… Bize ait olanı bir kez daha bırakarak gözlerimiz yaşlı ayrıldık evimizden.
Geçmişe yolculuğumuzu tamamladıktan sonra gece hayatının güzelliklerini keşfetmeye çıktık. Her yer cıvıl cıvıl ve ışıl ışıl… Tarihi sokaklar ve binalar arasındaki tavernalar ve barlar; ışıklarla yaratılan atmosferde inanılmaz romantik ve keyifli. Müzik kakofonisi yok, insan uğultusu yok. Her şey tadında, keyifli ve eğlenceli. Yemekler lezzetli, fiyatlar makul. Tarihi bir evin avlusundaki Avli Restoran ve limon ile nar ağaçlarının altında bahçede konuşlanmış Lemonokipos’ta mutlaka yemek yemenizi öneririm. Girit mutfağından beş tabak meze, ıstakozlu, jumbo karidesli, balıklı üç ana yemek ve içki, kişi başı 60-100 lira arasında değişiyor. Limandaki Mouragio Maria ise en meşhur deniz mahsulü lokantası. Boy boy karides ve ıstakozdan taze taze seçip pişirterek; denizin ve adada olmanın keyfini çıkardık, üstelik kişi başı 150 liraya.
Cennet koylar ve gizemli tarih
Heraklion, Resmo, Kandiye ve Hanya’da koylar ve tarihi eserler, Giritli ünlü yazar Nikos Kazancakis’in söylediği gibi “Bu adaya her ayak basan, sıcak ve iyilikle damarları saran, gizemli gücü fark eder” yorumunu doğrular nitelikte. Kandiye’deki Girit Tarihi Müzesi’ni (yetişkin 20 TL, çocuk 15 TL.), Venedik döneminden korunmuş olarak kalan Hanya’yı ve özellikle cennet gibi Balos lagününü, Resmo’daki 12 km’lik ‘gizli mücevher’ denilen kum plajını, Avrupa kıtasının en büyük palmiye ormanlarının bulunduğu Via Palmiye kumsalını keşfetmeden dönmeyin. Kandiye’de limanda günbatımını izleyerek sahildeki restoranlarda müthiş mezeler eşliğinde uzo yudumlayın. Biz bonus olarak annemin dedesinin kardeşinin oğlunu ve ailesini de bulduk gizemli ada Girit’te. Maalesef mübadelede orada kaldıkları için isimlerini, dinlerini değiştirmek zorunda kalmışlar. Resmo’da büyük bir koyda işlettikleri otelde gerçekleşen buluşmamız, aynı dili konuşmasak da duygu yüklü ve unutulmazdı. Kalanlar ve ayrılanlar olarak elimizdeki sararmış fotoğrafları birbirimize göstererek kaybolan yılları telafi etmek ister gibiydik.
Yerli gibi hissetmek için
-Resmo’da yerli halkın gittiği Othonas’ta her yemeğin ayrı bir hikâyesi var. Uğrayın.
–Pastanelerde lor peynirli ya da kremalı Girit tatlısından yiyin.
–Şehri ve kültürü tanımak için eski şehirde sokak aralarında kaybolun.
–Yerel yaşamı görmek için Resmo’nun tepelerindeki köylere gidin.
–Tarama, caciki, peksimetli domates salatası yiyin, uzo için.
–Akşam yemeğine ya da gece eğlencesine Maistros’a gidin. Sahibi Mihalis’le tanışın, güllü özel rakısından için.
Yunan Konsolosluğu’ndan da takip edilebilir
Ben hem anne hem baba tarafından Girit kökenliyim. Ailemizden çok fazla kişi adayı ziyaret ettiği için tesadüfen geçmişimizin izini sürecek ipucunu bulduk. Ancak gov.tr’den soyağacına ulaşıp Yunan Konsolosluğu’ndan da yardım istenebilir.
Annem (Gülsiye Erişken) büyük dedesinin kardeşinin torunu Melampus Galanakis’i yüz yıl önceki kopuştan sonra tekrar bulmanın mutluluğunu yaşıyor. Küçükken aile içinde öğrendiği Rumcası ile eski fotoğrafları karşılıklı birbirlerine göstererek ortak insanlarının hikâyelerini paylaşarak ortak geçmişlerine doğru yolculuğa çıkıyorlar.