RUSYA’da tutuklu bulunan muhalif lider Aleksey Navalni’nin serbest bırakılması için 23 Ocak’ta başlayan “Navalni’ye Özgürlük” protestoları, yönetime yönelik isyan halini almaya başladı. Dün, başta başkent Moskova olmak üzere genelde gençlerin sokaklara çıktığı yüze yakın şehirde “Navalni’ye özgürlük” sloganlarından ziyade “Putin iktidarına son” sloganları duyuldu.
5000 KİŞİ TUTUKLANDI
İktidarın, yasa dışı ilan ettiği protestolara katılanları ciddi cezalar beklediği uyarısı yapması fayda etmezken, polisin sokaklarda toplanan kalabalığa yanıtı sert oldu. Başkentin önemli noktalarına çıkan yolları tutan polis, gösterilerin bir diğer merkezi Rusya’nın ikinci büyük şehri St. Petersburg’ta da geniş güvenlik önlemleri aldı. Güvenlik güçleri, ülke genelinde eylemlere katılan 5021 kişiyi gözaltına aldı. Moskova’daki gösteriler sırasında tutuklananlar arasında muhalif lider Navalni’nin eşi Yuliya da bulunuyor. Bu arada, protestolar esnasında, kent merkezinde bir kişi üzerine yanıcı madde dökerek kendini ateşe verdi. Hastaneye kaldırılan kişinin gösterilerle bağı belirsiz. Diğer taraftan protestolar başlamadan önce “sıhhi temizlik” gerçekleştiren güvenlik güçleri, Navalni ekibinin önde gelenlerini koronavirüs yönetmeliğine uymadıkları gerekçesiyle ev hapsine almıştı.
AB’DEN TEPKİ
Eylemler sırasında binlerce kişinin gözaltına alınmasına Avrupa Birliği’nden (AB) tepki geldi. AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Çok sayıda kişinin gözaltına alınması ve protestocularla gazetecilere orantısız güç kullanılmasından üzüntü duyuyorum” dedi ve “halkın baskı korkusu olmadan gösteri özgürlüğünü kullanabilmesi gerektiğini” ifade etti. Rusya çapında protestocuların sayısı bağımsız gözlemciler tarafından 250 bin olarak ilan edildi. Yönetimi hedef alan protestoların, Batılı istihbarat servislerinin işi olduğu iddiasının resmi devlet medyası tarafından ön plana çıkartılması ise dikkat çekti.
O İDDİAYA YALANLAMA
Rusya-24 TV kanalı, Navalni’nin “Putin’in sarayı” diye gösterdiği Karadeniz kıyısındaki devasa yapının gerçekte Rus oligark Arkadiy Rotenberg’e ait otel olduğunu öne sürdü.