Türk edebiyatının usta kalemlerinden olan Selim İleri’nin bugün doğum günü. Selim İleri’ye 72’inci yaşında sağlık ve mutluluk diliyoruz. Kitap Ayracı olarak nice yaşlar temenni ediyoruz.
Yazarı 2018’de Sona Ermek kitabı üzerine yaptığımız söyleşiyle anmak istedik.
Yarım asırlık bir yazı işçisi.
Dile kolay…
Verdiği eserlerle modern Türk Edebiyatı’nın önde gelen ismidir.
Üretken, özgün, bir kalem ustasından bahsediyorum.
Selim İleri…
Usta yazarın üç yıl önce Everest Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan yarı otobiyografik romanı Sona Ermek’te İleri’nin pişmanlıkları, aşkları, özlemleri yer alıyor.
Kısacası bu romanda Selim İleri var.
İleri’nin kitabını daha önce Kitap Ayracı sayfasında siz değerli okurlara bahsetmiştim. Yazarlık hayatına pek çok eser sığdıran usta kalem ile edebiyattan, hayata, anılardan, tatlı sert kavgalardan ve tabii ki kitaplardan konuştuk…
Romanın adı Sona Ermek olması çoğu okurda üzüntüyle karşılandı. Selim İleri yazarlığı bırakıyor mu diye. Sona Ermek’in öyküsü nedir?
– Sona Ermek ismi basında biraz tersten çıktı. Kitaba en yakışan şey bu isimdi. Metne en uygun olan Sona Ermek’ti.
Çoğu insan romanın isminden dolayı acaba Selim İleri’nin son eseri mi diye düşündüler, üzüntülerini ifade ettiler. Otobiyografik bir kitap zaten, geçmiş gitmiş elli yıl.
Umutsuzluk da koymadım romanıma. Başka isim de düşündüm ama inatla Sona Ermek olmasını istedim. Bu roman geçmişe özlem olsa bile neye yarar ki? Sonuçta geçmişi geri getiremezseniz.
Sona Ermek, otobiyografik bir eser. Bir yazarın kendi hayatını satırlara dökerken ne kadar tarafsız ve nesnel davranabilir? Her şeyi bütün çıplaklığıyla verdiğinizi düşünüyor musunuz?
– Mümkün değil.
Hiç kimse bunu yapamaz, her şeyi bütün çıplaklığıyla vermeniz bazen imkânsız oluyor. Dolasıyla hayatımda derin izler bırakan birtakım olayları yansıttım romanıma.
Sona Ermek’i okuyup bitirdiğimde şunu düşündüm. Bunu Selim İleri mi yazdı. Sizi bu romanda çok karamsar gördüm. Ölüm vurgusunu çok sık yapmışsınız.
Ölümden korkuyor musunuz?
Hayır…
Ölüm Allah’ın emri elbette. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın çok güzel bir deyişi vardır. “ Ne kadar güzel yaz gecesi, boğaz ışıklar, bütün bunlardan ayrılmak” kısa ama etkileyici bir söz. Ölüm değil ama, bütün bunlardan ayrılmak zor oluyor.
Bir yazarın kendisiyle hesaplaşması olarak okuyabilir miyiz?
Tabii ki.
Ona çok gayret ettim.
Yazdıklarımla geçen 50 yıllık hataları dile getirdim. Yazarlıkla yaşamımı kazandığım için çok yazdım. Yemek yazıları yazdım, bana farklı okurlar kazandırdı.
İstemediğim, mecbur kaldığım bazı televizyon programları ve senaryoculuk yaptım, ama artık senaryo yazmıyorum.
Çok büyük bir pişmanlık yaşamadım. Şahsi hayatımda olabilir ama yazarlık yaşamımda pişmanlık söz konusu değil.
“Oğuz Atay’la barışmasaydım çok üzülürdüm”
Geçmiş yıllarımda çok kırıcı yazılar yazdım.
Kimin hakkında?
Çok kişi.
Mesela…
-Rahmetli İsmail Cem’in çıkarttığı Politika Gazetesi’nin “Ortalık” diye bir sütunu vardı. Tabii siz hatırlamazsınız o yılları (gülüyor)
Oğuz Atay ile aramızın açılmasına neden olan bir yazı yazdım. Benim hatalı olduğum bir yazıydı.
Gerçi daha sonra barıştık ama çok acıklı bir barışmaydı. Oğuz’un son dönemleriydi. İncelik yaptı, bana mektup gönderdi. Oğuz Atay’ın bana kırgın biçimde ayrılsaydı bu dünyadan, çok ama çok üzülürdüm.
Romanda, yeni jenerasyonun “beni okumadığını” söylüyorsunuz. Bu ne kadar gerçekçi?
–Ben demiyorum, yayıncı diyor bunu. Hatta tam tersine yazar Ayşe Sarısayın’la “O Aşk Dinmedi” kitabı üzerine çalışıyorduk.
Size de hediye etmek isterim kitabı. Her yazdığım kitapla ilgili alıntılar var. Bir dönem var ki, benim kuşağımın yazarlarının yazdıkları var benim hakkımda. Fethi Naci ve Vedat Günyol var mesela.
Son yirmi yılda, birçok genç arkadaş güzel yazılar ve kitaplar yazdılar. Genç kuşakla aram hep iyi olmuştur.
Bakın siz mesela beni okuyorsunuz, takip ediyorsunuz. Genç bir kuşağın yeniden öne çıkarttığı bir yazar oldum. Bu insana sevinç veriyor.
Sizin kuşak beni yeniden var etti, çok şey borçluyum.
Sona Ermek’i yazarken anıları yolculuğuna çıktınız. Bunu satırlara dökmek kolay oldu mu?
– Kolaydı..
Yazmak zorlamıyordu ama doyumsak, onları yeniden hatırlamak çok zordu. Yazarken zor olmadı. Neticede kendinize göre bir üslup belirliyorsunuz ve o doğrultuda metninizi kaleme alıyorsunuz.
Çok eseriniz var. Bu kitabı diğerlerinden ayrı bir yere koyabilir miyiz?
– Sona Ermek, okurlara kendimi anlatmanın bir yoluydu. Paylaşmak istedim, okurlara daha çok yakın olmak istedim.
Romanda Osmanlı Padişahlarından olan dördüncü Murad’ı yazmak istediğinizi ama bir türlü bunu yapamadığınızı söylüyorsunuz. Dördüncü Murad’ı neden yazmak istiyorsunuz?
– Çok güzel bir soru.
Dördüncü Murad devriyle ilgili çok okudum, araştırmalar yaptım. Yarım kalmış 300- 400 sayfalık bir dosyadır elimdeki. Dördüncü Murad’ı yazmak benim için bir iddiaydı. Murad’ın arkasındaki çocuksu ve masum durumunu yazmak istemekti amacım.
Sürekli anımsadığı şey, kılıç kuşanması ve padişahlık devriydi. Küçük yaşta tahta çıktı biliyorsunuz.
Başka bir Osmanlı padişahını yazmak ister misiniz?
-III. Selim’i yazmak isterim. (gülüyor)
Abdülhamid, Abdülaziz, Deli İbrahim gibi padişahların hayatlarını merak etmekle kalmayıp, yazmak da istemişimdir. Daha çok insan dramlarıyla öne çıkan padişahları. Deli Mustafa’yı mesela, ya da Genç Osman…
Genç Osman’ın çok acı zaten.
Türkiye’nin yakın tarihini yazmayı düşünüyor musunuz?
-Sadece Türkiye’nin bir dönemini ele alarak yazmadım. Romanlarımda sık sık yakın tarihe vurgu yaptım zaten.
Yazılarını hala daktiloyla yazıyorsunuz. Neden?
–Beceremedim bilgisayarla yazmayı. (Gülüyor)
Edebi hayatınızı etkileyen Türk ve dünya edebiyatından birkaç isim saysanız kim olur bunlar?
-Behçet Necatigil’i saymadan olmaz tabi. Oktay Rıfat, Atilla İlhan, Edip Cansever ve kuşağım olan Erendiz Etasü’yü anmak isterim. Batı edebiyatında Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra pek çok yazarın etkisinde kaldım.
Ve tabi ki Ahmet Hamdi Tanpınar…
Yeni bir çalışma var mı?
Var…
Burada bahsettiğim tek parti devriyle ilgili bir şey var. Tek parti dönemine ait bir dosyam var. Onu tekrardan yazıyorum.
Tam Demokrat Parti’nin ortaya çıkışıyla başlayan bir dönem. Uzun yılların bir birikimi olduğu için sonbahara doğru raflarda olur diye düşünüyorum.
Ergül tosun
Kitap sayfası için iletişim: