“Genç bir hiç kimse özel güçleri olduğunu mu fark ediyor? Geç efendim, çok gördük bunları biz,” diyebilirsiniz elbette. Ama Shadow & Bone’da insanı ekran başına bağlayan bir şeyler var gerçekten. İnanılmaz güzellikteki setleri mi, rengarenk kaftanlar mı, temposu mu? Bu çekiciliğini tek bir şeye bağlamak gerçekten zor ama diziyi bir solukta bitirdiğimi düşünürsek, cidden başarılı olduğunu kabul etmemiz lazım
Beni bilen bilir, çok fazla dizi seyreden bir insan değilim. Hem oturup saatlerce bir şeyler seyretmeyi sevmiyorum hem de bir çoğu sarmıyor pek. Ama fantastik serilere karşı zaafım var. Shadow & Bone’un da ilk sızan görüntülerini falan gördüğümde nedense böyle kafamda bir minik bir ses belirdi, dedi ki, “Bu seri senin serin olsun, bundan sonra otur bunu izle.”
Karşı koyamadım elbette.
Tesadüf işte, Netflix ekibi de dizinin yapımcısı, uyarlandığı serinin yazarı ve oyuncularıyla röportaj yapma imkanı sununca dedim ki evet, bu evrenden bir işaret olmalı.
Belediye bu Fold’a niye iki sokak lambası dikmiyor! Nerede bu devlet?!
Shadow & Bone’un ana mekanı olan Ravka’nın sorundan bol bir şeyi yok. İlk olarak ülke savaşta. Uzun süredir savaşta. İkincisi tüm ülke The fold adı verilen, içi canavar dolu büyülü bir karanlık denizi tarafından ikiye bölünmüş durumda. Üçüncüsü büyülü bir ordu, büyücünün biri kafasından vurulabiliyorsa artık savaşta o kadar da etkili olmayabilir.
“Yahu Voldemort’u neden çekip vurmamışlar? Abi silah var, tüfek var! Aklınız mı yok?” diye sorduysanız eğer, eh, Shadow & Bone’da bu soruyu soruyor. Ve cevap büyücüler, yani Grisha’lar açısından pek de iç açıcı değil.
Bütün bunların orta yerinde, orduda haritacı olan Alina Starkov kendini önce The Fold’un içinde, sonra da canavarların ortasında buluyor. Bu tehlikeli karşılaşma haberdar olmadığı büyülü güçlerini birden açığa çıkarınca da tüm hayatı alt üst oluyor tabii ki.
Çünkü Alina, büyücüler arasında beklenen biri. Güneşin, ışığın gücünü kontrol edebilen ve The Fold’u ortadan kaldıracağı öngörülen bir Grisha.
Işıklı büyüler, patlayan silahlar, savaş, aşk, entrika… Kalk başından kalkabilirsen.
Biz kitabı hiç okumamışlar da anlayabilecek miyiz?
İlk olarak bu noktada Shadow & Bone’u kutlamak istiyorum. Bazen insan uyarlama bir şey seyrederken hiçbir şey anlamıyor. Hatırlarsanız The Witcher’da Geralt, Ciri ve Yennefer’in yaşadıkları olayların sırasını, tarihlerini çözümleyebilmek; Witcher evreni hakkında bir şey bilmeyen insanlar için Beyin Olimpiyatları’nda ayrıca bir kategori olmaya aday bir işti. Ama bir yandan da kitapları okumuş kimseler için yeni bir şey vaat etmiyordu.
Shadow & Bone bir uyarlama yaptığını, bazı şeyleri değiştirmesi gerektiğini ve en baştan açıklaması gerektiğini en baştan kabullenmiş. Ki bu sayede hem kitapları okumuş insanlara değişik bir şey sunma olanağı olmuş, hem de biz Shadow & Bone’a yabancı izleyiciler için izleme kolaylığı yaratmış.
Grishaverse serisi ve Kargalar Meclisi serisini bir araya getirmişler. Normalde aynı evrende geçen ama ayrı hikayeler olan bu serilerin bir araya gelmesi Shadown & Bone’a yaramış. Özellikle tempo açısından.
Alina’nın hikayesinin durağanlaştığı noktalarda, Kargalar Meclisi’nin karakterleri Kaz, Jesper ve Inej’in hareketli sahnelerine geçiş yapıyoruz. Onların hikayesi ağırlaştığında Alina’nın tarafında işler karışıyor. İş böyle olunca ciddi ya da durağan sahneler de akıcı hale geliyor, üst üste binmiyor.
Yani kitapları okusak spoiler yemez miyiz?
Yeriz büyük ihtimalle. Leigh Bardugo’nun Grishaverse serisi de, yani Shadow & Bone’u (Gölge ve Kemik diye çevrilmiş) kapsayan, Kargalar Meclisi serisi de Türkçe’ye çevrilmiş. Sipariş ettim açıkçası fakat henüz okumaya fırsatım olmadı. Ama kesinlikle hayatımda daha fazla Shadow & Bone istiyorum.
İlk sezon ilginç bir noktada bitiyor. Bundan öte anlatmayacağım, spoiler vermek istemiyorum. Öyle aman aman eleştirmek istediğim bir nokta da yok açıkçası, o nedenle siz de kendiniz tecrübe edin istiyorum. Şunun söyleyebilirim ki, tadı insanın damağında kalıyor.
Uzun süredir fantastik edebiyatla olan ilişiğim kesilmişti. Seviyorum da ama ilgimi çeken bir şey bulamıyordum. Ya da bir çoğu, özellikle kitaplar, daha genç edebiyatı havasında olduğundan beni sarmıyordu. Bir kitap olarak Gölge ve Kemik de aslında direkt olarak yetişkinlere yönelik yazılmış değil. Fakat dizinin yarattığı dünya beni o kadar sardı ki okumadan edemeyeceğim.
Sanırım uzun süredir yaşadığım fantastik, büyülü dünya eksiğinin de etkisi büyük. Fakat bu demek değil ki Shadow & Bone işini iyi yapmıyor, sadece boşluk doldurmalık seri.
Gerçekten set dizaynlarından kostümlere, özel efektlerden pratik efektlere, savaş sahnelerine, oyunculuklara… O kadar güzel tasarlanmış ve uygulamaya geçirilmiş ki, insan başından kalkamıyor. Oyuncu seçimleri karakterlere çok iyi uyuyor, hikayesi ilgi çekici, dünyası orijinal.
Eğer fantastik dizilerden, büyüden, karizmatik kötüler ve fiyakalı soygun hikayelerinden hoşlanıyorsanız, Shadow & Bone’a kesinlikle bakmanız gerek. Vallahi herkese göre bir şeyler var.
Oyun ile ilgili haberler, gelişmeler ve son dakika haberler gelişme ayrıntılarıyla gundemtube.com’da!