Siber hijyen için yapılması gerekenleri anlatan Doç. Dr. Koltuksuz, şunları söyledi:
“Çocuklarımız hem ders çalışmak hem de sosyalleşmek adına, bizler de iş ve benzer sebeplerle cep telefonu, tablet ve bilgisayarları yoğun biçimde kullanıyoruz. Bu iletişim-bilişim teknolojisi cihazlarının siber hijyeni çok önemli. Antiviral yazılımlar kullanarak cihazları koruma altına almamız gerekiyor. Çocuklarımıza bilmedikleri, alışık olmadıkları ve ders notu, kitap, film, müzik gibi bilişim nesnelerini bedava olarak vereceğini vaat eden çevrim içi kişilerden, web sitelerinden, çevrim içi reklamlardan uzak durmalarını hatırlatmamız lazım. Instagram, Facebook, WhatsApp gibi sosyal medya uygulamalardan gelebilecek tehditlere karşı da bilgilendirmeliyiz. Aynı biçimde, alışveriş sitelerinden gelebilecek saldırılar, kimlik hırsızlığı ve bilgi hırsızlığı saldırılarına karşı da bilinçli olmamız gerekiyor. Çevrim içi alışverişlerde sitelerin güvenilirliğine dikkat etmemiz gerektiği gibi ödemeleri de sanal kartlarla yapmaya çalışalım. İnternet bağlantımızı; güvenlik duvarı aracılığı ile korumalı, internet çıkışını sağlayan modem şifrelerimizi de sağlamlaştırmalıyız. Bilgisayar korsanlarının faydalanabileceği güvenlik açıklarına karşı korunmak için yazılımlarınızı güncel tutmalıyız. Yapılması gereken daha birçok husus bulunuyor, ancak bu maddeler ilk aşamada yapılması gerekenlerden bazıları.”
“Teknoloji ve yazılımları bizim üretmemiz şart”
Korona virüs nedeniyle sıklıkla kullanılmaya başlayan çevrim içi uygulamaların, tüm dünyayı hazırlıksız yakaladığını belirten Doç. Dr. Koltuksuz, “Lakin bu süreç kısa sürede geçecek gibi durmuyor. Hatta 3-5 ay içinde geçse bile yenileri tekrar tekrar gündeme geleceğinden, Türkiye olarak bu alanda bir an önce yerli-milli üretime geçmemiz zorunlu. Sürecin güvenli yürüyebilmesi için her şeyden önce çevrim içi toplantılar, oturumlar ve dersler için kullanılacak yazılımı; yerli ve milli olarak bizim üretmemiz gerekiyor. Sonrasında, halen kullanımda olan iletişim altyapısını oluşturan ağ donanım sistemlerini, yapabildiğimiz kadar yerli-milli üretmeliyiz. Hepsinin de üzerinde, kendi ürettiğimiz iletişim uydumuz üstünden bunları gerçekleştirmemiz lazım. Gerek donanım gerekse yazılım alanında kullanmakta olduğumuz ve bilimi, teknolojisi, üretimi başkalarına ait olan iletişim bilişim teknolojilerini kullandığımız sürece, asla istediğimiz kadar güvende olamayız. Bu anlamda yerli ve milli üretim, stratejik öneme sahip” diye konuştu.
“EBA siber tehditlerden en uzak ortam”
Ülkemizde ilk ve ortaöğretimde uzaktan eğitimde kullanılan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı EBA sistemi ile ilgili de değerlendirmede bulunan Ahmet Koltuksuz, “Şu an için en güvenli, siber tehditlerden en uzak ortam hiç şüphesiz EBA. Çevrim içi ve etkileşimli olduğunda, siber tehditlerle de yüz yüze gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak EBA yazılımı, yerli ve milli olarak geliştirildiğinden, siber tehditlere karşı gereken önlemleri alma, güvenli biçimde ortaya çıkarma imkan ve kabiliyetimiz de var” dedi.
“Siber güvenlik eğitimi olmalı”
Özellikle çocukların, bu dönemde daha fazla dikkat edilip siber tehditlere karşı korunması gereken kesim olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Koltuksuz, şöyle devam etti: “Kullandıkları yazılım, sahip oldukları cep telefonu, tablet, dizüstü, masaüstü bilgisayarlar, bu donanımlar ile eriştikleri sunucular, kullanılan iletişim altyapısı gibi devasa geniş iletişim bilişim teknolojilerinden bahsediyoruz. Farklı sorunlar ve güvenlik tehditleri söz konusu olabilir. Ailelerin yanı sıra yanı sıra eğitimcilere, siyasetçilere, hukukçulara, bu alanda çalışan herkese birçok sorumluluk düşüyor. Her şeyden önce siber tehditlere karşı bir bilinçlenme gerekiyor, sonrasında da kademe kademe hepimizin yapması gereken birçok iş var. Örneğin; 4. sınıftan itibaren çocuklarımızı siber güvenlik konusunda eğitmeye başlamalıyız. Öte yandan stratejik önemdeki yerli ve milli yazılım/donanım üretiminin yapılabilmesi için dünya standartlarında eğitim almış mühendisleri yetiştirmemiz lazım. Kısaca ülkemizdeki herkesin bu işe gönül vermesi gerekmektedir.”