Sincap, penguen, fok Balığı eşliğinde Cape Yarımadası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uluslararası Cape Town Havaalanına ayak basar basmaz üzüm bağlarından gelen keskin şarapla karışık vahşi doğa kokusu sizi içine alıyor. Enteresan bir yere ayak bastığınızı hemen fark ediyorsunuz. İlk önce itiraf etmem gerekir ki, Cape Town’daki doğal parklar biraz hayal kırıklığı yaratabilir. Sizi üstü açık ve o vahşi hayvanların kolaylıkla atlayabileceği bir araçla gezdirdiklerine göre hayvanlar bir şekilde sakinleştirilmiş olmalı. Parkta sayı ve tür olarak fazla hayvan cinsi göremedim ama gördüklerimle yeterince vahşi fotoğraflar çektik.

Meğer Afrika’nın en güneyi Ümit Burnu değilmiş!

Öte yandan Cape yarımadası (Cape Peninsula) turu denilen bir tur hazırlanmış ki, gerçekten yarımadanın doğal güzelliğini serbestçe dolaşan insan dostu hayvanlarla yaşıyorsunuz. Örneğin yollarda gördüğünüz sincaplar, penguenler sizden kaçmıyor, aksine kendilerine özel sesleriyle ilgi çekmeye çalışıyor.

Bu muhteşem turu elbette siz de araç kiralayarak yapabilirsiniz. ‘rentalcars.com’ gibi birçok site var. Yalnız benim vaktim azdı ve en hızlısını tercih ettim. İngilizce konuşan rehberlerle vaktinize uygun size özel bir tur dahi olabiliyor. Ben hem ümit burnu (Cape of Good Hope) , UNESCO Dünya Mirası Cape Point, Muizenberg ve Fish Hoek boyunca, penguenlerin yoğunlukla yaşadığı bölge olan Boulders Beach’e doğru okyanus manzaralı bir yolculuk tatmak istedim.

Bu arada Afrika kıtasının en güneyinin Ümit Burnu olmadığını ve Ümit Burnu’nun 150 km doğusunda ‘Cape Agulhas’ olduğunu öğrendim. Birçok insanın en uç olarak burayı bildiğini sanıyorum. Eğer bir özel tur ayarlarsanız rehberiniz size bir program çizilebilir. Öncelikle kaldığınız yerden en erken vakitte sizi alıyorlar. Rehberim tam saatinde beni almaya geldi ve neredeyse zarif bir yakın koruma gibi her yerde bana mesafeli olarak eşlik etti. Seyahatimiz Atlas Okyanusu kıyısı boyunca Sea Point, Clifton Beach ve Camps Bay ile başladı.

Folkların eşliğinde Seal Adası’na…

Okyanus kıyısındaki küçük ve şirin duraklar, kasabalar tıpkı masal yerleşkeleri gibi… Çok keyif aldığım duraklardan birisi ‘Hout Bay’ idi. Burada teknelerle fokların yaşadığı ‘Seal Adası’na gidiliyor. Ben zevkle orayı görmek istedim. Fok balıklarının yaşadığı küçük adacıklara gitmek için ufak bir tekneye biniliyor. Seal Adası’na gidiş dönüş yaklaşık 35-40 dakika sürüyor ama her dakikası son derece keyifli. Çünkü teknede giderken etrafınızdaki yaramaz fok balıklarıyla flört ediyor gibisiniz.  Çok daha yaklaşmak ve dokunmak isterdim ancak tekne mesafesi buna izin vermiyor. Ayrıca tehlikeli de olabilir. Eşsiz manzaranın tadını çıkararak bu ada keyfi mutlaka yaşanmalı. Bu arada Seal Adası üzerinde fok balıklarını gördükten sonra yol üzerinde birkaç küçük şirin kasabada mola verdik. Sonrasında tekrar Hout Bay‘e geri döndük.  Bu bölgeye çok yakın olan Chapman’s Peak denilen coğrafyada atlanmamalı, mutlaka fotoğraflanmalı…  Devekuşu çiftliği (Ostrich Farm) görüntüleri yine çok hoş. Buradaki tüm hayvanlar insana dostça yaklaşıyor, asla kaçmıyor ve üstelik arsızca ilgi bekliyor.

Tur sırasına göre nihayet Ümit Burnu tarafına doğru gidiliyor. İlk önce, ‘Cape of Good Hope Table Mountain National Park’ ana girişinden geçmek gerekiyor ve burada ödeme alıyorlar.  Eğer tur aldıysanız bütün bu girişler rehber tarafından ödeniyor. Girişten  sonra sırasıyla tur şirketleri  Cape Point ve deniz feneri  tarafına yönlendiriyor.

Önce Cape Point önünde resim ve video çekiliyor. Rehberim her noktada beni yalnız bırakmayıp aynı zamanda fotoğrafçı rolünde olduğundan istediğim pozlarda hoş resimler çekiyor. Hatta bazı pozlarda o yönlendirdi. Burada fazla turist akını olduğundan oldukça kalabalık. Kaldığım süre boyunca aldığım okyanus kokusunun üzerimden gitmemesini diledim.  Derin bir nefes alarak deniz fenerine doğru yola koyulduk. Fener biraz tepede olduğundan antrenmanlı olunursa daha kolay çıkılıyor. Bu arada tırmanış esnasında öyle eşsiz manzaralar var ki, “İşte özgürlük, yaşasın ülkem ve yaşasın Atatürk” dedirten. Buraya elbette teleferikle çıkışı da düşünmüşler ama ben bir sporcu olarak buna tenezzül etsem kendimi ayıplardım.

Fenere tatlı bir yorgunlukla varıldığında dünyanın birçok ünlü şehrinin tabelaları sizi karşılıyor ve yön veriyor. Kilometre bilgileriyle dünyanın çok tanınmış şehirlerinden hangisini isterseniz orada resim çektirebilirsiniz. Ancak ben kendi şehrimi tercih ederdim, ne yazık ki bulamadım. Belki kilometre uzaklık bilgisiyle İstanbul tabelası günümüzde monte edilmiştir. Kaldı ki, THY doğrudan uçuşuyla hem İstanbul’dan hem de dünyanın birçok şehrinden bağlantılı olarak Cape Town’a  her gün yolcu taşıyor.  Buraya gelirken uçakta hem gidiş hem dönüş esnasında tek Türk yolcu olduğumu da belirtmek isterim.

Tekrar deniz fenerine dönecek olursak, ansiklopedik bilgi olarak, 1860 yılından 1919 yılına kadar kullanılan ve deniz seviyesinden 249 metre yüksekliğe inşa edilen eski ve tarihi olan bir deniz feneri… Şu an kullanılan deniz feneriyse daha aşağı seviyede olup deniz seviyesinden 87 metre yükseklikte. Bunun da sebebi, eski deniz feneri daha yüksek bir noktada olduğu için gemiler tarafından daha erken görünüyordu ve dolayısıyla gemilerin doğuya doğru daha erken manevra yapmalarına sebep oluyordu. 1911 yılında Portekiz gemisi Lusitania’nın bu noktada batmasından dolayı, daha aşağı seviyede olan deniz feneri inşa edilmiş.

İki okyanus bir şehir

Bu nefis bölgenin tadımının ardından, Ümit burnu turumuza devam ettik. Bir yanda Atlas Okyanusu bir yanda Hint Okyanusu’nun birleştiği yer. İki okyanus, bir şehir. Tam kapışma ve coşku noktası. Birbirlerine tam da kabardıkları nokta. Nokta değil aslında bir görsel şölen. Nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Uçsuz bucaksız dipsiz bir kuyu… Bu sonsuzluk duygusu ve önlenemez kapışmanın verdiği çekimden kolay kurtulamazsınız. O an zaten kimliksiz bir şekilde sadece karşınızdaki doğal senaryoya bağlanıyorsunuz.

Cape yarımadası boyunca yörenin hayvanlarıyla seyahat etmek ayrıcalıklı bir zevk.  Mesela yolda serbestçe dolaşan şirin babunlar gördüm. Babunların tehlikeli hayvanlar olmasından dolayı aracın camı açılıp doğrudan temas edilmemeli,  asla yiyecek atılmamalı diye tembihler aldığımdan ancak uzaktan sevebildim.  Zaten her yerde uyarı tabelaları var. Penguen olsun, babun olsun veya sincap hatta foklar uzaktan da olsa ilgilenmek müthiş bir duygu. Öyle sevimliler ki… Zaten dokunacak mesafe olmasa dahi ilgiyi alıyorlar ve sevgiye karşılık veriyorlar. Belki yıllar oldu onlardan ayrılalı ama Cape Yarımadası gezim boyunca yaptıkları bana özel müzik hâlâ kulaklarımda…

Sincap, penguen, fok Balığı eşliğinde Cape Yarımadası

izmir escort

izmir escort

antalya escort

escort izmir

bursa escort

porno izle

türk porno

escort antalya

apkdownloadx.com

izmir escort

eskişehir escort

takipçi satın al

instagram takipçi satın al

tiktok takipçi satın al

tiktok beğeni satın al

gramtakipci.com.tr

smm panel

oyun forumu

antalya escort

istanbul escort

izmit escort

porno

escort beşiktaş

Darıca Kombi

porno izle

porno izle

porno izle

porno izle

porno izle

istanbul escort

porno izle

izmir escort

porno izle

istanbul escorts