Koronavirüs pandemisi nedeniyle ertelenen Tokyo Olimpiyatları’nın bu yıl Temmuz ve Ağustos aylarında yapılması planlanıyor. Geri sayım devam ediyor ancak en azından şimdilik görünen o ki Olimpiyatlar Japonya’nın organizasyon başarısından ziyade skandallarla akılda kalacak.
Son olarak Tokyo Olimpiyatları’nın açılış ve kapanış seremonilerinin kreatif direktörü olan Hiroşi Sasaki, etkinlikler kapsamında domuz kulakları takılmış bir kadının gökyüzünden aşağı sallandırılmasını teklif ettiği ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kaldı.
Sasaki’nin “Olympig” (olimpiyat domuzu) adlı canlı bir maskot haline getirmeyi planladığı kişi ülkenin en ünlü kadınlarından biri olan Naomi Vatanabe. Vatanabe bir komedyen ve moda tasarımcısı. Büyük beden bir kadın olan Vatanabe, Japonya’da beden olumlama söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimlerden biri.
Sasaki’nin bu skandal fikri, Şukan Bunşun isimli bir haftalık derginin internet sitesinde yer alan bir haber sayesinde ortaya çıktı. 66 yaşındaki Sasaki bu fikri ekibiyle yaptığı bir kısa mesaj grubunda ortaya attığını kabul ederek gruptakilerden gelen, “Bir kadını bir domuzla kıyaslamak mümkün değil”, “Bu rasgele bir fikir olsa bile böyle şeyler söylememen gerekir” şeklindeki tepki mesajlarını da kamuoyunda paylaştı ve istifa etti.
Naomi Vatanabe 2019’da Olimpiyatlar için düzenlenen bir tanıtım etkinliğinde
“KADINLAR ÇOK KONUŞUYOR, TOPLANTILAR UZUYOR”
Ama ne yazık ki bu Tokyo Olimpiyatları için ilk değil. Sasaki’den kısa bir süre önce yine bir erkek yetkilinin ağzından çıkanı duyamaması sonucu ortalık birbirine girdi.
Olimpiyat Organizasyon Komitesi Başkanı Yoşiro Mori pek de yenilir yutulur olmayan bir açıklama yaparak her şeyi başlatan kişi oldu. Mori’ye göre kadınlar çok fazla konuşuyorlar, bu da katıldıkları toplantıların uzamasına yol açıyordu. Kadınların “güçlü rekabet duyguları” olduğunu belirten Mori, “Bu nedenle biri elini kaldırdığında diğerleri muhtemelen ‘Benim de bir şey söylemem lazım’ diye düşünüyorlar” demiş ve eklemişti: “Eğer kadın üyelerin sayılarını artırırsak konuşma sürelerini bir şekilde sınırlamamız lazım. Konuşmaya başlayınca lafı bitirmekte zorlanıyorlar ve bu çok sinir bozucu bir durum. Organizasyon komitesinde 7 kadar kadın var ama herkes yerini biliyor.” (25 kişilik Olimpiyat Komitesi’nde 5 kadın bulunuyor. 2019 yılında Japon yetkililer hedefin 10 kadın olduğunu açıklamıştı.)
Japonya’da 2000-2001 yılları arasında başbakanlık yapan ve o dönemde de gaflarıyla tanınan 83 yaşındaki Mori’nin bu sözleri sadece ülkesinde değil, tüm dünyada büyük tepkilere yol açtı. Mori başta özür diledi ama istifa etmeye niyeti olmadığını da açıkça ortaya koydu. Hatta ülkesindeki gelenekçilerin desteğini bile aldı. Ancak bir hafta içinde kadın milletvekillerinden Olimpiyat sponsorlarına her yönden tepkiler yağınca, daha fazla direnemeyerek koltuğunu bıraktı.
Aslında Mori kendisinin yerine Saburo Kavabuçi’nin gelmesinden yanaydı. 84 yaşında olan Kavabuçi eski bir futbolcu ve menajer. Geçmişte federasyon başkanlığı da yaptı. Ama gerek çocukların dövülerek cezalandırılabileceğine dair açıklamaları gerekse kendisinin isminin kapalı kapılar ardında belirlenmesi yeni bir tepki dalgasına yol açtı. Bütün bunların sonucunda yarısı kadın yarısı erkeklerden oluşan yeni bir seçici kurul oluşturuldu. Kurulun oylamasıyla komitenin başına Seiko Haşimoto getirildi.
Haşimoto 1992 Albertville Kış Olimpiyatları’nda ülkesi için hız pateni branşında yarıştı
80’LERİNDEKİ BİR ERKEĞİN YERİNE 50’LERİNDE BİR KADIN
Eski bir madalyalı Olimpik sporcu olan 56 yaşındaki Haşimoto, Başbakan Yoşihide Suga’nın kabinesinde olimpiyat bakanlığı ve cinsiyet eşitliği bakanlığı olmak üzere iki görevi yürütüyordu. 1995’ten beri milletvekili olan Haşimoto, Japonya’da görev başındayken doğum yapan ikinci kadın milletvekiliydi. Hatta onun sayesinde ülke yasaları değişti ve milletvekillerine doğum izni hakkı geldi.
Bazı çevreler Haşimoto’nun Mori’nin uzun yıllardır yakın çalıştığı bir isim olduğunu belirterek kendisine “kukla” yakıştırması yapsa da yeni başkanın hem selefinin cinsiyetçi açıklamalarının verdiği zararı hem de Tokyo Olimpiyat Komitesi’nin “erkekler kulübü” imajını bir nebze olsun düzelteceği umuldu. Hatta 80’lerinde bir erkeğin yerine 50’lerinde bir kadının gelmesi nesil ve cinsiyet bağlamında önemli bir değişim olarak kabul edildi.
Aslına bakılırsa Japonya’da “erkekler kulübü” algısı Olimpiyat Komitesi’yle sınırlı değil. Bu hava yönetim kadrolarının geneline sirayet etmiş durumda. Olimpiyatlar sadece bu olgunun altını kısa süre içinde çok kalın bir biçimde çizmeye yaradı.
LDP’nin 2019’da yapılan yıllık olağan kongresinden bir hatıra fotoğrafı
GELİŞMİŞ ÜLKELER ARASINDA EN SONDA
Japonya cinsiyet eşitliği söz konusu olduğunda gelişmiş ülkeler arasında en alt sıralarda yer alıyor. Dahası her yıl da biraz daha geriye gidiyor. Dünya Ekonomi Forumu’nun 2020 yılında yayımladığı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre 153 ülke arasında 121’inci sırada olan Japonya’nın ekonomik ve siyasi katılım puanları çok düşük. Rapor ilk kez 2006’da yayınlandığında Japonya 79’uncu sıradaydı.
Ekonomistlere göre bu durum Japonya’nın her yıl 750 milyar dolar zarar etmesine neden oluyor. Zira Forbes dergisinin Goldman Sachs ve diğer yatırım bankalarının tahminlerine dayanarak aktardığına göre, Japonya iş hayatında kadınların konumunu iyileştirse, 5 trilyon dolarlık gayrısafi yurt içi hasılasında yüzde 15’lik bir artış görülecek.
Aslına bakılırsa önceki Başbakan Şinzo Abe, kadınların her alanda “parlaması” ve koşulların eşitlenmesi konusuna en azından görünüşte çok önem veriyordu. Ama Abe iktidarında Japonya’nın Dünya Ekonomi Forumu endeksindeki yeri, 20 sıra birden geriledi. Dolayısıyla Abe’nin de kendisinden önceki siyasetçilerden çok farklı olduğunu söylemek mümkün değil.
Burada Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) 1955 yılından bu yana çok kısa iki aralık dışında kesintisiz iktidarda olduğunu ve parti çizgisinin bunca yıldır neredeyse hiç değişmediğini söylemek gerek.
Genel Sekreter Toşihiro Nikai
KADINLAR ‘BAKSIN’ AMA ‘KONUŞMASIN’
Yakın zamanda LDP’nin çizgisini çok net bir biçimde ortaya koyan iki olay daha yaşandı.
Mori’nin istifasından sadece 5 gün sonra Genel Sekreter Toşihiro Nikai’nin bazı sözleri manşetleri süsledi. 82 yaşındaki Nikai, kısaca Jiminto olarak bilinen ve muhafazakar merkez sağ çizgide yer alan partisinin yönetim kurulunun erkek egemen bir yapıda olduğuna dair eleştiriler üzerine “beş kadın milletvekilinin önemli toplantılara gözlemci olarak katılabileceklerini” söyledi. Yönetim kurulunun seçimle iş başına geldiğini hatırlatan Nikai yine de kadınların partinin karar alma süreçlerine “bakmasının” faydalı olacağını belirtti. Japon gazetelerinden Nikkei, kadın gözlemcilerin toplantılarda konuşmasına izin olmadığını belirterek, eğer fikirleri olursa bunları parti yönetimine ayrıca bildirebileceklerini aktardı.
Ama bütün bunlar LDP’nin milletvekillerinden Mio Sugita’nın söylediklerinin yanında sönük kaldı. Sugita, eylül ayında bazı başka milletvekillerinin katıldığı bir toplantıda şiddet gördüğünü açıklayan kadınlarla ilgili olarak “diledikleri kadar yalan söyleyebilirler” diye konuştu. Bu sözleriyle kısaca NOASEPS (Açılımı: Kamudaki tüm cinsiyetçi konuşmalara hayır) olarak bilinen cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele örgütünün 10 Mart’ta açıklanan oylamasında 8 aday arasında birinci olan Sugita, Japonya’da cinsiyetçiliğin sadece erkeklere mahsus olmadığını da göstermiş oldu.
Bir yanda Sugita’nın açıklamaları varken diğer yanda da Japonya’da yükselen bir feminizm dalgası olduğunu söylemek gerek. Bu dalga özellikle genç kadınlar arasında çok kuvvetli. Yeni nesiller daha kökten çözümler ararken, yaşı daha ileri olan aktivistler ortaya çıkan hareketliliğin bile memnun edici bir gelişme olduğuna inanıyor ve Mori’nin istifasının bir değişimin fitilini ateşlediğini belirtiyor.
Japon trenlerinde sadece kadınlara ayrılan vagonlar var
HAREKETLİLİK SOMUT ADIMLARA DÖNER Mİ?
New York Times’ın Mori’nin istifasından sonra yayımlanan haberinde yer alan farklı görüşler bunu çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
Örneğin Tokyo’da bulunan Keio Üniversitesi’nde ekonomi öğrencisi olan 22 yaşındaki Momoko Nojo’ya göre ise Haşimoto’nun ataması çok yüzeysel bir hareketti. “Bunun kadınların toplumdaki gücünü artıracak büyük bir değişim olduğundan şüpheliyim” diyen Nojo’ya karşın iş kadını Kazuyo Katsuma “geçmişte olsa eleştirilirdi ve konu kapanırdı” derken bu kez bir farklılık olduğunu vurguladı. Toplumsal cinsiyet, iş-özel hayat dengesi gibi konularda kitapları da bulunan Katsuma, “Ama bu sefer istifa etti çünkü seslerini yükselten kadınlardan çok eleştiri geldi” diye konuştu.
Yakın zamanda kurulan profesyonel futbol ligi Kadın Güçlendirme Ligi’nin başkanı olan Kikuko Okajima da “Japonya’da uzun süredir cinsiyet eşitliğini sağlamaya dair böyle bir hareketlilik ya da enerji görmemiştim. Bu tartışmanın ve hareketin itici gücü Mori’nin söyledikleridir” diye konuştu.
Oluşan bu hareketlilik yasal altyapıda değişime dair bazı somut girişimleri de beraberinde getirdi. Mart başında bir grup milletvekili ve iş dünyasının liderleri, hükümete iş yerinde cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan bir Birleşmiş Milletler konvansiyonunun kabulü için çağrıda bulundu. Uluslarararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 111 numaralı konvansiyonu, çalışanlara ırk, cinsiyet, din ve siyasi görüş temelli ayrımcılık yapılmasını yasaklıyor.
ILO’nun üyelerinin yüzde 94’ünün kabul ettiği bu konvansiyonun en önemli savunucularından biri de Rengo işçi sendikasının başkanı Naoto Omi. Omi, “Bu metin ayrımcılığı yasaklayan uluslararası bir standart” derken Olimpiyat ilkeleriyle benzerlikler çizdi. Omi, “Japonya imzalamadığı sürece insan haklarını koruma konusunda yetersiz kalıyor gibi görünecek. Mori’nin yorumları da bu yetersizliğin bir göstergesi” diye konuştu.