Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Barajla ilgili olarak besbelli hale gelen aslında yüzde 7. MHP’li arkadaşlarımızın son kararını bizim arkadaşlarımız şimdi almış değiller. Lakin 7 netleşmiş vaziyette. MHP de olumlu bakıyor. Bunun altında bir şey olur mu olmaz mı, şimdi önümüze gelmiş değil.” açıklaması sonrasında gözler Devlet Bahçeli‘ye çevrilmişti.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımız Bosna-Hersek ve Karadağ ziyaretinin akabinde uçakta bulunan basın mensuplarına barajın yüzde 7 olacağını açıklamıştır. Gerçekten baraj konusundaki arayış ve çalışmalar bu açıklamayla noktalanmış ve Cumhur İttifakı‘nın baraj kararı yüzde 7 olarak tescillenmiştir. Artık öteki bir değerlendirmeye de gerek kalmamıştır. Siyasi gündemi meşgul eden yalnızca seçim sistemi ve barajın ne olacağı değil, zillet ittifakının siyasi düşkünlüğü, bu zihniyetin üslubuna ambargo koyan tehlikeli kirliliktir.” sözlerini kullandı.
Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları:
“31 Ağustos 2021 tarihi itibariyle ABD’nin Afganistan’da konuşlandırdığı askeri ögelerini çekme ve işbirlikçilerini tahliye süreci büyük oranda tamamlanmış, geride birbirine girmiş, duygusal, fikri ve siyasi temelde bölünmüş bir ülke tablosu bırakılmıştır. ABD Lideri Biden’in “olağanüstü başarılı” kelamlarıyla tevile çalıştığı, gerçekte son derece ilkel, hayli kaotik, bir o kadar da acıklı tahliye görüntüleri insanlığın hafızasına mıh üzere çakılmıştır.
Muvaffakiyet diye takdim ve teşhir edilen siyasi ve askeri faaliyetler aslında yıkımın perdelenmesinden, 20 yıl süren ağır bir işgali makyajlama pişkinliğinden diğer bir manaya gelmemiş ve de gelmeyecektir. Çünkü Afganistan emperyalizmin açtığı şiddet kulvarına süratle yuvarlanmış, adım adım genişleyen hengame ve iç karışıklıklar ortamına vahim derecede yuvalanmıştır.
“AFGANİSTAN’DAN ÇEKİLMELERİ GERÇEK Mİ GÖZ BOYAMA MI GÖRECEĞİZ”
21’inci yüzyıl dünyasında Afganistan’da yaşanan trajediler, ülkelerinden endişeyle kaçan insanların mahvı perişan halleri global vicdanı sızlatmakla kalmamış, insanlığın bugüne kadar ki üniversal bedel ve kazanımlarını tehlikeli biçimde boşluğa düşürmüştür. Uçak tekerlerine sarılıp gelecek arayanların, sonra da tutunamayıp metrelerce yükseklikten aşağıya düşenlerin feci akıbetleri, sadece Afganistan’ın değil, bir bakıma bulanık ve çalkantılı dünya tertibinin de dehşet simgesi haline gelmiştir. ABD Lideri’nin strateji değişikliği olarak açıkladığı askeri çekilmenin, gerçek mi yoksa göz boyama mı olduğu elbette yakında daha da netlik kazanmış olacaktır.
“İZAHI YAPILAMAYACAK BİR ÇİRKİNLİKTİR”
Zira ABD siyasetlerinin bir görünen ve gösterilen yüzü varken; bir de art planda, sahne ve sütre gerisinde asıl amaç ve emelleri muhtevasına alan zalimane uygulamaları, sinsi ve saklı projeleri hâkim ve havidir. Bunu görmek için dış siyaset duayeni olmaya gerek yoktur. Yalnızca geçmişi, bölgesel ve global gelişmelerin istikamet boyutunun incelemesi bile pek çok şeyi çarpıcı halde gözler önüne serecektir. Biden’in dünkü açıklamasında, “terör neredeyse orada peşine düşeceğiz” kelamları dayanaksız, temelsiz, tutarsız ve gerçeklerle karşıttır. Birebir ABD’nin hudutlarımızın çabucak yanı başında, terör örgütü PKK/PYD/YPG’den kelamda hudut tugayı kurma teşebbüsü ne hukuk açısından, ne insanlığın müktesebatı bakımından, ne de dostluk ve müttefiklik zaviyesinden kabul edilemez bir çirkeflik, izahı yapılamayacak bir çirkinliktir.
Irak ve Suriye’nin yanında, Afganistan’ın da toplumsal ve siyasi bölünme tüneline hapsolmasının yegâne müsebbibi emperyalizmin kanlı komplolarıdır. Türkiye’nin inanç, kültür ve tarih bağlarıyla münasebet kurduğu kardeş ülkelere karşı ihmal ve inkâr edilemez sorumlulukları olduğuna herkes itiraz etse bile Milliyetçi Hareket Partisi ısrarla söyleme devam edecektir.
“AFGANİSTAN ÜZERE ÜLKELERİN HUZUR ORTAMI MÜDAFA EDİLMELİDİR”
Karşılıklı hudutları paylaştığımız ülkelere ek olarak, tarihin derinliklerinden gelen yakınlığımız ve yapan diyaloglarımız olan Afganistan üzere ülkelerin de istikrarı, güvenliği, iç barış ve huzur ortamı her vakit müdafaa edilmelidir. İstismarcı ve iradesi meflüç CHP idaresiyle, aklı ve siyasi anlayışı esir düşmüş İP idaresinin, birebir halde terörizmin siyaset devşirmesi olan HDP’nin neyi tez ettiğinin, ne söylediğinin maşeri vicdan nezdinde rastgele bir karşılığı, en küçük meşruiyeti bulunmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 16 Ağustos 2021 tarihinde yaptığımız, beş unsurluk teklifimizi de içeren “Afganistan’daki Gelişmeler ve Sistemsiz Göç” başlıklı yazılı basın açıklamasının sonuna kadar gerisinde olduğumuz meşrebi lekeli siyasi muhataplar ve sicili karanlık yazar-çizer ve çeyrek porsiyon aydınlar tarafından bilhassa bilinmelidir.
Bizim açıklama ve fikirlerimizin hükümetin siyasi tasarrufuyla çeliştiğini, bu vesileyle Cumhur İttifakı’nda uyuşmazlık çıktığını tez eden güdük ve sefil akıl sahipleri, değişen ve gitgide ağırlaşan kuralları dikkate almayan bir dış siyaset uygulamasının maceracı ve marazi sonuçlara kapı aralayacağını öngöremeyecek kadar gerçeklerden kopmuşlardır.
“DÜZENSİZ GÖÇ HAREKETLİLİĞİ KAYNAĞINDA ENGELLENMELİDİR”
CHP Genel Lideri’nin bugün sabah bir televizyon kanalında 16 Ağustos 2021 tarihli yazılı basın açıklamamızdan kimi kısımları aynısıyla okuması kendisi ismine bir gelişme, lakin yanılgılı yorumu ve kasti çarpıtma hevesi de cehaletinin bir oyunudur. Hiç kuşkusuz Türkiye Afganistan’da bulunmalıdır. En azından sistemsiz göç hareketliliği kaynağında engellenmelidir. Bunun yanında Afganistan’ın birliğine, dirliğine ve toplumsal istikrarına azami ölçülerde takviye vermelidir. Bunun ön kaidesinin ise cari biçimde hükümran olan yüksek risk ve tehditlerin yatışmasına ve yumuşamasına bağlı olduğu tartışmasızdır. Laçkalaşmış CHP sözcüsünün, “Afganistan’da şu anda en bol olan terör ve uyuşturucudur. Türkiye’yi bu türlü bir coğrafyaya sokmak için bu ısrar neden?” sorusu kendi içinde tuhaflıklarla, tezatlarla ve tamiri imkansız yoz bakışlarla doludur. Bu sözcü müsveddesinin Afganistan’a bakınca uyuşturucu ve terör görmesi şanssız ve telifi mümkün olmayan bir savrulma halidir. Bizim baktığımız yerde soydaşlarımız vardır, din kardeşlerimiz vardır, Ulusal Gayret yıllarından bu yana kurulan dostluk ve kardeşlik köprüleri alenen görülmektedir.
“ZİLLET İTTİFAKI TÜRKİYE’YE KURULMUŞ TUZAKTIR”
Bu zavallının zırvalarını amiri ve buyruğu altında olduğu Kemal Derviş bile düzeltemeyecek, o bile düştüğü tabansız uçurumdan kurtaramayacaktır. Türkiye iktisadının 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 21,7 büyümesi CHP idaresini kuvvetle olası yasa büründürecek, yeni iftiraların, yeni palavraların, yeni karalama kampanyaların peşine düşmelerini tahrik ve teşvik edecektir. Zillet ittifakı Türkiye’ye kurulmuş tuzaktır. İradeleri yabancı başkentlerin denetimindedir. Başka yandan seçim barajının yüzde 5 mi, yüzde 7 mi olsun tartışmaları gereksiz emek ziyanıdır. Cumhur İttifakı’nın iki ana partisi kurulan bir komite marifetiyle, seçim sistemi ve barajın oranı konusunda samimi ve düzgün niyetli biçimde görüşmeler yapmışlardır.
Televizyon ekranlarında uzmanlık taslayan kerameti kendinden menkul şahıslarla, gazete köşelerinde ahkâmlar kesen birtakım kalem sahiplerinin seçim barajı etrafında anlamsız tartışmaları körüklemek istedikleri anlaşılmaktadır. Bu yolla da Cumhur İttifakı güya bir görüş ayrılığı varmış üzere ima, ihsas ve hatta tez içine gömülmüşlerdir.
MERAL AKŞENER’E İMAMOĞLU YANSISI
İP Lideri’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri’ni rahmetle andığımız kutlu hünkarımız Fatih’e benzetmesi, bu şahsı ikinci Fatih diye tanım etmesi, buna karşılık oy vermeyen milyonlarca vatandaşımızı Bizans ve haçlı diye yaftalaması müthiş ve kahredici bir seviyesizlik, duvarlara zulüm 1453’de başladı yazan soysuzlara ikramdır.
Siyasi eğilim ve gönül verdiği partisi ne olursa olsun hiçbir vatandaşımız böylesi bir izansız ve prestijsiz lisana müstahak olamayacaktır.
“BUNDAN SONRASI KUŞKUSUZ KILIÇDAROĞLU’NUN MESELESİDİR”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde rant, ihale ve çıkar ittifakı kuranlar taksit taksit diyet ödeme kuyruğuna girmişlerdir. Bir diğer konu da şudur: İmamoğlu’ndan Fatih çıkarmak için kendini paralayan, tellere tutunduğu üzere bu şahsa da tutunan İP Lideri, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna esasen kimi layık gördüğünü de açık etmiştir. Bundan sonrası kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun sıkıntısıdır. Cumhurbaşkanı adaylığı etrafında süren rekabet anlaşılan gitgide kızışmış; taraflar, talipler öne çıkmak, loş sahne ışıklarının altında tek kalmak için kıyasıya çatışmaya başlamışlardır.
Zillet ittifakının ne yapacağı, kimi aday göstereceği ilgi ve merak alanımız dışındadır. Onlar birbirine çelme takmak için uğraşırken, eşanlı olarak Türkiye’yi de çelmelemek, önünü kesmek için gayret halinde oldukları görülmektedir. Bilinmelidir ki, Türk milleti ucuz işporta siyaset taktiklerine, Türkiye düşmanlarına maşalık ve muhiplik yapan siyasi çürümüşlere müsaade etmeyecektir. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının kazanmasının 30’uncu yıl dönümünde, uyanan Orta Asya ruhu Türkiye’ye tarihi fırsatlar sunarken, yadsınamayacak sorumluluklar da yüklemektedir.
“GELECEĞİN ROTASINI CUMHUR İTTİFAKI ÇİZECEKTİR”
Bu şuurla gelecek hem batının hem de doğunun kucaklanmasıyla çok daha parlak, çok daha inanç verici bir düzeye çıkacaktır. Tıpkı anda hem Ortadoğu’da, hem de Orta Asya’da Türkiye çekim gücü, tartı merkezi, mihenk taşı, istikrar abidesi, gönülleri ve amaçları kaynaştıran irade burcu halinde yükselirken, kendi iç çekişmelerine kapılan zillet ittifakının ulusal yürüyüşü gölgelemesi kelam konusu olamayacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den medet umması, KHK mağdurları üzerine siyaset inşası, PKK’nın dümen suyuna girmesi, İP’in bir nevi bölücülük açılımı olan vicdan kardeşliği safsatası sonuçsuz kalacak, bu siyaset bezirganlarının ademe mahkumiyetini hızlandıracaktır.
Geleceğin rotasını Cumhur İttifakı çizecektir. Geleceğin muhteşem gücü Türkiye olacaktır. Muzaffer geçmişimiz ümitlerle beslediğimiz aydınlık gelecek idealleriyle eklemlenecek, hatta perçinlenecek; 2023’de bir Türk destanı yazılacak, Türkiye’yi hiç kimse tutamayacaktır.
Bu kararlılık, bu duruş, bu inanç büyük Türk milletinin kelamıdır, özüdür, hasretidir, yerine getirme vazifesi de Cumhur İttifakı’nın ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin üzerinedir.”
