Kulüp tarihinin en yüksek oyuyla 2011’de başkanlığa seçilen Ünal Aysal, 41 aylık görev süresinde 2 Süper Lig, 1 Türkiye Kupası ve 2 TFF Süper Kupa şampiyonluğu yaşadı. Aysal döneminde sarı-kırmızılı futbol takımı, iki sezon üst üste doğrudan gruplara kaldığı UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final ve ikinci tur gördü. Erkek ve kadın basketbol takımları da hem Türkiye’de hem de Avrupa’da önemli başarılar elde etti.
Galatasaray tarihinde önemli bir yere sahip olan Aysal, seçim süreci, seçim sonrası yapılanma, kendi dönemindeki gelişmeler ve kulübün geleceğiyle ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Başkanlığı yaklaşık 7 sene önce bırakan Ünal Aysal, aradan geçen sürede sarı-kırmızılı kulüple bağını hiç koparmadığını belirterek, “Hiçbir Galatasaray başkanının görevden ayrıldıktan sonra işi bitmiyor. Gönül bağlarının yanı sıra bir de sosyal sorumluluklar var. Ben de bu sosyal sorumluluğum gereği hiçbir şekilde Galatasaray’dan uzaklaşmadım. Bugün de Galatasaray’ın gerçeklerini diğer arkadaşlarım ve dostlarım gibi yaşıyorum.” diye konuştu.
Aysal, seçimli genel kuruldan önce, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle gerçekleştirilemeyen son 2 mali genel kurul toplantısının düzenlenmesi gerektiğini aktararak, “Benim için önemli olan her zaman Galatasaray’ın kurumsal yapısı. Galatasaray’ın örf ve adetleri, töreleri, yazılı veya yazılı olmayan kuralları vardır. Seçimden önce ve bir an evvel yapılması gereken, koronavirüs nedeniyle düzenlenemeyen mali genel kurulların birleştirilerek gerçekleştirilmesi. Bu yapılmadan seçime gidilmesi son derece sakıncalı. Görevi bırakacak arkadaşların ileride daha huzurlu ve rahat bir dönem geçirebilmeleri için, kendilerini mesuliyetlerinden kurtulmuş ve temizlenmiş olarak görme hakları var. Onlara bu hakkı tanımamız lazım. Önce mali genel kurulların yapılıp, hemen akabinde seçime gidilmesi bence daha uygun olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Çok adaylı bir seçimin Galatasaray’a fayda sağlayacağına değinen Aysal, “Demokrasiye inanan bir insanım. Ne kadar aday olursa o kadar iyi olur. Adaylar birbirinden korkmamalı. Kıyasıya bir yarışın Galatasaray’ın faydasına olacağını düşünüyorum. Çatı aday formülüne bugüne kadar inanmadım. Bugün için de gerekli olduğunu zannetmiyorum. Arkadaşlar aday olsun, biz de gidip oylarımızı kullanalım. Galatasaray genel kurulunun bir töresi var. Genel kuruldan yanlış karar çok az çıkar. Bizler yöneticiler olarak hata yaparız ancak genel kurullarda müşterek akıl var. Kararları da genellikle doğru çıkıyor.” şeklinde görüş belirtti.
– “İnşallah bundan sonra gelecek yönetimler gerekli onarımı yapar”
Ünal Aysal, mevcut başkan Mustafa Cengiz döneminde kulübün örf ve adetlerini kaybettiğini savundu.
“Galatasaray’da uzun zamandır bir gerilim var. Eski bir başkan olarak, mevcut başkan Mustafa Cengiz’e bir tavsiyeniz olur mu?” şeklindeki soru üzerine Aysal, şunları kaydetti:
“Mustafa başkan 3 senedir görevde. Bence artık gerekli donanıma ve deneyime sahip. Etik olarak ben ona bir şey tavsiye edemem. Bir dost olarak görüşüp sohbet edebilseydim, kendisine, ‘Galatasaray’da her şeyden önce etik değerlere, örf ve adetlere çok dikkat etmek gerekir.” derdim. Başkanlar eskiden buna çok dikkat ederdi. Ben de çok dikkat ettim. Bana kalırsa Galatasaray’ın bu alışkanlığını Mustafa başkan zamanında kaybettik. Galatasaray’da uzlaşma organları vardır. Divan kurulu ve genel kurula dönüp oradan destek alması gerekirdi. Bunu yapacağına, karşılıklı bir hasım ilişkisi başladı. Bu da Mustafa başkana faydalı olmadı. Galatasaray’a ve kurumsal yapıya çok zararlı oldu. İnşallah bundan sonra gelecek yönetimler gerekli onarımı yapar ve camiamızı yeniden birleştirecek adımları atarlar.”
– “Şapkamı alıp gitmiş değilim”
Ünal Aysal, yeniden başkan olmasının kimseye katkı vermeyeceğine inandığını, ancak yeni bir düzen kurulması için fikir önderliği yapacağını söyledi.
Genel kurulda başkan adayı olup olmayacağıyla ilgili soruyu Aysal, “Şu anda bir şekilde Galatasaray’da çalışıyorum. Galatasaray Eğitim Vakfında yönetim kurulunda ve mütevelli heyetindeyim. Galatasaray genel kurul ve divan kurulu üyesiyim. Yani Galatasaray’ın her yerindeyim. Şapkamı alıp gitmiş değilim. Yeniden başkan olmam ne bana ne de Galatasaray’a bir şey kazandırır. Benim tecrübemdeki insanların Galatasaray’a katkısı genel kurul içinde eksik olanları görüp, yeni bir düzenin kurulmasında fikir önderliği yapmaktır. Herhalde önümüzdeki günlerde bunu yapacağım.” şeklinde yanıtladı.
Bahsettiği fikir önderliği konusunu detaylandıran Aysal, sözlerine şöyle devam etti:
“Seçimden sonra Galatasaray içinde son 7-8 senede kaybolan kurumsal yapının yeniden inşa edilmesi ve uzun süreli korunabilmesi lazım. İçeride bir seçimle gelen ve değişen kadro, bir de Galatasaray’ı yöneten kadro var. Her seçimle gelen o kadroları değiştiriyor. O kadroların daha kalıcı ve seçimle gelenlere bilgileri aktarabilecek konumda olması gerekiyor. Bunun sağlanması lazım. Ayrıca Galatasaray Spor Kulübünün tarihi 117 senelik ama Galatasaray’ın marka olarak tarihi 500 senenin üstünde. Bütün camianın bir arada, dayanışma içinde ve düzenli bir şekilde büyümesi için üst akıl kurumu kurmak lazım. 15 bin üyemizin her gün toplanıp kendi arasında konuşması mümkün değil. Divan kurulunun kendi görevleri var. En azından demokratik bir sistem içinde genel kurul üyelerinin kendi aralarında yeniden organize olması ve kuruma düzen vermesi gerekiyor. Belki orada arkadaşlarımla daha yakın iş birliği içinde olabilirim.”
Mevcut başkan adaylarıyla görüşmediğini ve ilerleyen dönemde kulübe sponsor olmasıyla ilgili bir talebin gelmediğini aktaran Ünal Aysal, “Sponsorluklarla ilgili bir talep olursa bunlar masada koşulacak ve çözülecek konular. Galatasaray basketbolu dahil, amatör şubelerin hepsinin ayrı ayrı sponsorluk şapkası altında organize edilmesi konuşulabilir. Benim için Galatasaray Kulübü sadece futbol değil. Bütün branşlarda başarı yakalanmalı. Başarı gelirse marka değeri artar. Bunu yapabilmek için bir branşta başarılı olmak yeterli değil. Bu, bir camianın hep beraber başarıyı hissetmesi, tatması ve buna destek olması anlamına gelir. Hepimizin bunun için çalışması lazım. Genel kurul içinde bir grubun organize olarak buna öncülük etmesi gerektiğini söyledim. Bunun için illa ki bir etiket olması gerekmiyor. İsimsiz insanları genel kurulun iyi yönlendirmesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
– “Fatih hoca ayrılıncaya kadar bizim hiçbir gerilimimiz olmadı”
Ünal Aysal, başkanlığı döneminde görevine son verilen teknik direktör Fatih Terim ile ayrılıncaya kadar sorun yaşamadığını belirtti.
Terim’in sözleşmesini planlı bir şekilde feshetmediğini aktaran Aysal, “Fatih hoca ayrılıncaya kadar bizim hiçbir gerilimimiz olmadı. Fatih hocaya ayrılmadan önce 3 senelik kontrat teklif ettim. Kendisi, ‘Ne güzel birer sene gidiyorduk. Birden bire 3 senelik teklif nereden çıktı?’ dedi. Benim yönümden kasıtlı, planlı bir şekilde Fatih hocayı gönderme yoktu. Benim için de sürpriz oldu. Hatta ertesi gün ben teknik direktör arayışına çıktım, herkesin kapısını çaldım. Hazırlıklı olsaydım bir anda yeni teknik adamı getirirdim ve bu kadar da uğraşmazdım.” ifadelerini kullandı.
Aysal, mevcut başkan adaylarının Terim ile ilgili yaptığı açıklamaların zamanlamasını yanlış olarak değerlendirerek, “Fatih hoca, Galatasaray’a yararlı olmuş bir insan. Galatasaray’ın tarihinde yer edindi. Bu kadar sene hiçbir teknik direktör görev almadı. Ancak hepimizin bir kullanım süresi var. İlaçların son kullanma tarihi olduğu gibi insanların da var. Bu yararlılık süresi demek. O yararlılığımızı bir sektörde kaybettiysek şu anda benim yapmaya çalıştığım gibi başka bir sektörde gerçekleştirmemiz mümkün. Arkadaşlarımızın hiçbirinin beyanatlarına diyeceğim yok ama erken yapılmış, zamanlaması yanlış bir açıklama. Fatih hoca divan kurulu üyesi. Onun da görevleri var. Galatasaray sıkıntıya düştüğünde onu çağırdığınızda, tıpış tıpış gelecek ve o görevi yapacak. Bunun için peşinen deklarasyonlarla özel bir formül arama gerekliliği, bence bu etapta fuzuli.” diye konuştu.
– “Arkamdan bir sosyal mühendislik yapıldı”
Sarı-kırmızılı kulübün eski başkanı, görevden ayrılmasının ardından arkasından bir algı operasyonu yapıldığını savundu.
Görev süresince yaptığı harcamalarla borçları artırdığı iddiasının hatırlatılması üzerine Aysal, şu ifadeleri kullandı:
“Çok sık sosyal medyada da görüyorum. Ayrıldıktan sonra dönüp kendimizi tekrar anlatma ihtiyacı duymadık. Burada hata yaptığımızı düşünüyorum. Arkamdan bir sosyal mühendislik yapıldı. Belki de bir daha dönmemem için rakipler tarafından yapılmıştır. Gerçeği araştırmak son derece kolaydır ama mali dokümanları okuyup yazmak biraz lüzumsuz görülüyor. Halbuki en kolay dokümanlar bunlar. Galatasaray’da 4 sene üst üste mali ve idari yönden ibra edildim. Bununla yetinmedim. Böyle şeylerin başıma gelebileceğini düşündüğüm için kendimi yabancı kurumlara da ayrıca denetlettirdim. 2011’in mayıs ayında görevi devraldığımda net borç alacak farkı 328 milyon dolardı. Dört sene sonra 338 milyon dolar borç-alacak farkıyla devrettim. Arada 10 milyon dolar fark var. Ayrıca bilançonun içinde 120 milyon avroluk bir sermaye vardı. Bu sermaye, birtakım başarılar için yaptığımız yatırımlar, sporcularımızdır. Bu oyuncular Galatasaray’a para kazandırdı. Siz ne kadar yatırım yaparsanız o kadar kazanırsınız. Başarı da parayı getirir. Ben başarıya oynadım. Bu görülmedi. Borç-alacak konusunda 10 milyon dolarlık fark vardı ama bu süreçte 3 sene önce devraldığımız 328 milyon dolarlık borcun 84 milyon dolarlık faizini ödedik. Geçmiş dönemin hesabını yapmıyorum. Aldığımız dönemde bize 5 kuruş nakit para bırakılmadı. Stat yapılmıştı ama 1 yıllık koltukları, 3 senelik locaları ve 10 yıllık isim hakkı satılmış ve gelen paralar yenmişti. Kasada da para yoktu. Bunu defalarca söyledim ama dinlemek isteyen kulaklar duyuyor, dinlemek istemeyenler duymuyor.”
– “Galatasaray bu oluşumları (Avrupa Süper Ligi) çok iyi takip etmeli”
Avrupa futbolundaki oluşumların takip edilmesi gerektiğini aktaran Ünal Aysal, “Avrupa Süper Ligi gibi bir oluşuma Türkiye’den bir takım gidecekse, o Galatasaray’dır.” dedi.
Sarı-kırmızılı kulübün Avrupa’nın elit kulüpleri arasında yer alması gerektiğini belirten Aysal, “Bunu Galatasaray kokartı taşıdığım için değil, sistemi bildiğim için söylüyorum. Muhakkak ki Galatasaray bu oluşumları çok iyi takip etmeli, hesabı tutuyorsa da içinde olmalı. Avrupa Süper Ligi konusundan 2013’te ilk biz bahsettik. Londra’da bir televizyon görüşmesinde gazetecilere anlattım. Bu bir gereklilik ve gerçeklik. UEFA öyle bir organize olmuş durumda ki A, B hatta C grubu takımlar var. Galatasaray bugün bu sistem içinde maalesef B ve C arasında bir yerde duruyor. Geçenlerde hiç çekinmeden UEFA ile Real Madrid’in başkanları Galatasaray’ın ismini belirterek söyledi. Bu bizim için çok acıtıcı bir durum. Galatasaray’dan bahsederken Türkiye’yi kastediyorlardı. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bizim çıtayı yükseltip bu adamların seviyesinde, A kategorisi içinde olmamız gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Üç büyükler”in şöhretli yabancı teknik adamlarla çalışması gerektiğini vurgulayan Aysal, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bunun da olmazsa olmazları dışarıyla ilişkileri normalleştirmemiz. Türkiye’de büyük takımlarda bir tane yabancı antrenör yok. Büyük takımların büyük antrenörleri yurt dışından getirmesi lazım. Takımların 4’te 3’ü yabancı oyunculardan kurulu ama yabancı antrenör yok. Bizim yabancı antrenörlerle çalışma kültürünü kazanmamız lazım. Bundan önce çalıştıklarımızın hepsi başarılı oldu. Başarısız olanı çok az. Onlar da bizim yüzümüzden başarısız olmuştur. Adamlara gerekli imkanı vermemişizdir. Yabancı antrenörlerin yerli antrenörlerden farkı, devamlı araştırdıkları için kendilerini yenilemeleri. Ayrıca bu iş sinirlere hakim olma işi. Bazı antrenörlerimiz senede 10 maça çıkamıyor. Sinirine hakim olamıyor ve federasyondan ceza yiyor. Bundan kulüp ve takım zarar görüyor. Antrenöre senede 3-4 milyon avro maaş veriyorsunuz ama o 3’te 2 mesai kullanıyor. Avrupalı antrenörde böyle bir şey göremezsiniz. Bizim yavaş yavaş yabancı antrenörleri Türkiye ligine monte etmemizin zamanı geldi. Ayrıca yabancı hakemleri de monte etmeliyiz. Madem yabancı futbolcu ile oynuyoruz, yabancı antrenörleri getirebiliyoruz, o zaman yabancı hakemleri de getirebilmemiz gerekir.”