1881 yılında Viyana’da doğan Yahudi asıllı yazar, yalnızca dünya edebiyatına armağan ettiği şahane kitaplarıyla değil, aynı zamanda çağının kara yazgısıyla birleşmiş yaşam öyküsüyle de totaliter rejimlerin dünyayı sürüklediği kan ve savaşlarla dolu 20. yüzyıl tarihinin önemli bir figürü.
Stefan Zweig’in son kitabı olan Satranç, içinde bulundurduğu derin psikolojik tahliller nedeniyle diğer eserlerinden farklı bir yere koyulması gereken bir kitap.
2. Dünya Savaşı’nın acımasız koşulları altında kaleme alınan Satranç, ülkemizde de birçok yayınevi tarafından basıldı.
SAVAŞIN YIKICI ETKİLERİ
2. Dünya Savaşı bütün hızıyla devam etmekteydi. Adolf Hitler’in dünya için büyük bir tehlike oluşturduğu herkes tarafından bilinen biri haline gelmişti. Hitler, bütün aydın ve yazarları sürgüne göndermişti, yaşlı kıtaysa büyük tehlike altındaydı.
Sürgüne gönderilen aydınlardan birisi de Stefan Zweig ve karısıydı. Roman, işte böyle bir dönemde kaleme alındı ve yazar sürgündeyken son şeklini vererek biz edebiyatseverlere armağan etti.
Yazı dehası Zweig, savaşta yaşanan insanlık dramlarına daha fazla dayanamayarak eşiyle birlikte intihar etti. Edebiyat dünyası önemli bir yazarını, mütefekkirini böylece kaybetmiş oluyordu.
SATRANÇ
Satranç, iki arkadaşın New York kentinden Buenos Aires’e (Arjantinin başkenti) hareket eden gemiyle yolculuğa çıkmalarıyla okuyucularını karşılıyor. Bu gemide iş adamları, sosyetenin önde gelen simaları, gazeteciler ve daha birçok seçkin insanları da seyahat etmekte.
Ve biri daha…
Dünya satranç şampiyonu Mikro Czentovic…
YETİM MİRKO
Babasını erken yaşta kaybeden Mirko’yu, yardımsever bir doktor evlatlık olarak yanına alır. Babası her akşam olduğu gibi satranç oynarken o da satranç tahtasına gözlerini diker büyük bir dikkatle hamleleri takip eder.
Çocukluğunda oldukça tembel ve üşengeç olan, okuma ve yazmayı bile çok sonra öğrenen Mirko, kendisine verilen herhangi bir işleri yapmaktan şiddetle kaçınır, arkadaşları gibi oyun oynamaz ve, her zaman içine kapanık, dünyayla ilişiğini kesmiş bir çocukluk dönemi geçirir.
BİR AKŞAM..
Satranç ustası babası ve Yüzbaşı askerin çekişmeli oyununu Mirko da her zaman olduğu gibi büyük merakla izler. Bir akşam doktor olan babası, acil bir hastası olması nedeniyle oyunu yarıda bırakarak evden çıkar.
Küçük Mirko babasının yerine geçer ve yüzbaşıyı birkaç hamle sonra mat eder. Duruma çok şaşıran Yüzbaşı, bir parti daha teklif eder. Bu oyunun sonucu yine aynıdır.
Mirko Czentovic, bundan sonra başarıdan başarıya koşacak, kısa sürede adı herkes tarafından bilinen birisi haline gelecektir.
O artık dünya satranç şampiyonudur.
Stefan Zweig
GEMİDEKİ ŞAMPİYON
Gemide bir satranç şampiyonu olduğunu duyanlar heyecanlanır, bu gizemli şampiyonla bir parti satranç oynamak için adeta can atarlar. İş adamı McConnor da az bilmesine rağmen satranç tutkunudur.
Czentovic’e para karşılığı bir el oynamayı teklif eder. Kahramanımız kerhen de olsa bu teklifi kabul eder ve oynamaya başlarlar.
Çevrelerini meraklı bakışlar almış, herkes sonucun ne olacağını merak etmektedir. Dünya satranç şampiyonu olan birisiyle oynamak pekte kolay olmasa gerek.
Sizlerin de tahmin edeceği gibi McCnoor ağır bir yenilgi alır.
DR. B
Tesadüf eseri satranç oynamaya başlayan Dr. B, zamanla satranç tutkunu haline gelmiştir. Fakat yaşadığı bir olay nedeniyle 25 yıldır satranç oynamamıştır. Yolcular Dr. B’nin Czentovic’le bir oyun oynaması için kendi aralarında birisini ricada bulunmak için gönderirler.
DR. B.’NİN HİKAYESİ
İş adamı, McCnoor, Dr B.’nin Czentovic karşısında kazanmasını istemektedir. Onun için By B’nin oynaması için para teklif eder. Kendisini ikna etmeye gelen kişiye neden 25 yıldır satranç oynamadığının hikâyesini anlatmaya başlar. Romanın önemli ve son kısmı olan bu bölüm oldukça etkileyicidir.
Dr. B., sadece bir parti oynayacağını şart koşarak Czentovic’le oynamayı kabul eder. Artık iki şampiyon için de oldukça zorlu bir oyun vardır.
Oyunu kim mi kazandı?
Bu sorunun cevabını sadece kitabı okuyanlar bilebilir.
Bol kitaplı bir pazar diliyorum…
Kitap sayfası için iletişim: