Savunma sanayisinin tümünde yüzde 100 yerlilik yaklaşımının maliyet etkin olmadığını belirten Demir, özellikle stratejik ürünler için yüzde 100 yerliliği amaçladıklarını söyledi. Demir, “Stratejik bir üründe korkulu rüya görmektense uyanık yatmayı tercih ediyoruz. Maliyetli olabilir, belki 1’lik şeyi 5’e alıyor olabiliriz ama şunu biliriz ki ihtiyacımız olduğunda kimse bizi yarı yolda bırakmayacak.” dedi.
Demir, anlık mesajlaşma uygulamalarını ilgili kurumla iş birliği içinde çalışılması gereken bir alan olarak değerlendirdiklerini dile getirerek, kendi alanlarıyla ilgili kısıtlı kurumsal çözümleri bulunduğunu, bunların yaygınlaşması ve tüm toplumun güvenliğini kapsamasının önemli olduğunu ifade etti. Bunun yanında her türlü iletişimin gerçekleştirileceği donanım ve yazılımların ülke güvenliği için önem taşıdığını vurgulayan Demir, bu amaçla ULAK baz istasyonunun geliştirilmesini sağladıklarını ve yaygınlaştırılması için de çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.
Demir, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle sektörün ihracat rakamlarında bir miktar düşme olduğunu, bunun yanında savunma sanayisinin en fazla istihdam artışı yaşanan sektörler arasında yer aldığını belirterek, sektörün cirosunun büyümeye devam ettiğini, yerlileşme oranında olumlu seyrin sürdüğünü anlattı.
İsmail Demir, ABD’nin, kısa adı CAATSA olan yasa kapsamında Savunma Sanayii Başkanlığı ve bazı yöneticilerine yönelik aldığı yaptırım kararına ilişkin sorular üzerine, “Çok büyük bir hasar olacağını görmüyoruz. Açıklanan maddeler kapsamında çok büyük bir risk yok. Bunların hepsi idare edilebilir, üstesinden gelinebilir küçük unsurlar. Bu konuda bir sıkıntımız yok, ilave uygulamalar, yorumlar, maddeler gelmezse… F35 programındaki gibi ‘Ben yaptım, oldu’ yaklaşımıyla gidilmeyecekse şu aşamada büyük bir hasar ve zarar olacağını düşünmüyorum.” diye konuştu.
CAATSA yaptırımları konusunda karşı tarafla kısıtlı ölçüde temasları olduğu bilgisini veren Demir, “Onların da ‘Acaba bu yaptırımlar neyi, nasıl etkiler?’ gibi bir çalışmayı devam ettirdiklerini biliyoruz. Yani karşı taraf ‘Ben yaptırımları başlattım, atacağım adımlar 1, 2, 3 bunlar’ deyip kolları sıvamış değil. Onlar da hangi adımların atılacağı, hangi olayı nasıl etkileyeceğiyle ilgili kendi çalışmalarını yapıyorlar.” ifadelerini kullandı.
F35 programı konusunda atılan tek taraflı ve hukuksuz adıma karşın, Mart 2020 için planlanmasına rağmen Türk firmalarından imalatın kesilemediğine dikkati çeken Demir, şu değerlendirmede bulundu:
“Şirketlerimiz bu imalatlara devam etti. ‘Madem onlar bizi tanımıyor, biz onları tanımayalım’ yaklaşımını da doğru görmüyorum. Biz devlet gibi devlet olan, attığı imzanın arkasında duran, verdiği sözü yerine getiren bir yapıyız. Bunun gereğini yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Karşıdaki adımın hukuksuz ve yanlış olduğunu söylüyoruz. Onlar bildiklerini okumaya devam ederlerse kendileri bilir. Sanayimiz onların dur dedikleri yere kadar üretimleri devam ettirir. Sanayimiz burada edindiği yetkinlik ve kabiliyetleri Milli Muharip Uçak Geliştirme Projesi’nde kolaylıkla kullanacaktır. O açıdan ‘Ben küstüm, oynamıyorum’ demenin anlamı yok. Mevcut elemanların istihdamı, tezgahların çalışması, mevcut yeteneklerin devamı açısından bizim için olumludur.”
Altay tankının seri üretimi
İsmail Demir, Altay tankının seri üretimi kapsamında ihtiyaç duyulan motorların ihraç izninin reddedilmediğini ve beklemede durduğunu söyledi. Alternatif motor tedarikinin belli bir olgunluğa ulaştığını ifade eden Demir, bir taraftan da yerli motor test çalışmalarının başlayacağını, transmisyonla entegrasyon çalışmalarının yürütüleceğini dile getirdi.
Tüm bunların bir belirsizlik oluşturduğunu anlatan Demir, “Şu anda üretim hattını kurup, limitli sayıda motorla da olsa başlamanın, akabinde de alternatif motorun çok yakın olduğu bir planlamanın daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Arada bir faz farkı olacaksa çok kısa olmalı. Kurulmuş, boş bekleyen bir üretim hattı, istihdam edilmiş onlarca çalışan… Bunun çok uzun süre ayakta kalması mümkün değildi. Böyle bir üretim hattı kurulması ve üretimin başlaması planımız var. Bunu net tarih olarak koymadık ama 2021’de bunu görürseniz hiç de sürpriz olmayacak.” dedi.
Güvenlik güçleri için 8×8 ve 6×6 araçların sunulacağı Özel Maksatlı Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç Projesi’ne ilişkin soruya Demir, “Özel Maksatlı Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç Projesi’nde sadece motor değil, transmisyon da tamamlandı. Bunların testleri yapılıyor. Çok yakında, bunlar üretime geçtiği zaman araçlarda yerli motor ve transmisyonumuzu göreceğiz.” yanıtını verdi.
S400 tedariki
Demir, S400 hava savunma sistemlerinin tedarikine yönelik sorular üzerine, şu bilgileri verdi:
“İkinci sistem konusunda bir anlaşmamız var. İsteseydik ikinci sistem bugün gelebilirdi. Burada önemli olan şey şu: Bu bir toptan anlaşma ve çerçevesi içinde bir üretim ve iş birliği modeli var. Birinci sistemin hızlı tedariki, ikincisinin ise bu tür unsurlarının çok detaylı çalışılmış şekilde hayata geçirilmesi bizim için önemli. ‘İkinci sistem bir an önce gelsin’den çok, ikinci sistemi alırken içinde bizim ne kadar katkımız olabileceği, teknolojik derinlikle ne kadar iç içe olabileceğimiz konusu çok daha önem taşıyor. O açıdan ikinci sistemin hemen gelip gelmemesinden çok, bu konularda sahada ne kadar ilerleyebildiğimiz, o detayları ne kadar geri adım atılamaz şekilde bağladığımız ve hayata geçirdiğimiz bizim için önemli. Onlar da biraz vakit alıyor. Hele böyle ileri sistemlerde karşı tarafın çok da ön açıcı olmayabileceğini tahmin edersiniz ama yapılan anlaşma ve mutabakat var. Bu mutabakat zemininde taraflar olabildiğince iş birliği içinde mesafe almaya çalışıyorlar. Bu konuda kolaycı olursak çok hızlı yol alırız ama biz kolaycı olmaktan çok maksimumu hedeflediğimiz için süreç biraz uzadı.”
İsmail Demir, sistemin aktif hale getirilip getirilmediği konusundaki eleştirilerin hatırlatılması üzerine, “Kullanıcının bunu nasıl kullanacağıyla ilgili bence kimsenin soru sorma hakkı yok, bizim de yok. Ben de bilmiyorum. Kullanıcının bunu kullanılır halde tuttuğunu biliyorum. Nasıl kullanılacağı, radarı ne zaman açar, ne zaman kapar, ne yapar, bunlar benim de kamuoyunun da bilgisi olmaması gereken konular. Sistem hazır mı, evet dört dörtlük hazır, bir eksiği yok.” diye konuştu.
Savaş uçağı ihtiyacı
Türk Hava Kuvvetlerinin savaş uçağı ihtiyacının karşılanmasına yönelik açıklamalarda bulunan Demir, F16 modernizasyonlarıyla ilgili önemli adımlar attıklarını söyledi.
Su-35 uçağı önerisi ya da Avrupalıların bazı teklifleri olduğunu dile getiren Demir, şunları kaydetti:
“Biz Milli Muharip Uçağa ağırlık vermek, hızlandırmak durumundayız. Hürjet’in kendi içinde belli kabiliyet gelişimleri mümkün. Aktif olarak gündemimizde ‘Şu uçağı, bunun yerine alacağız’ diye bir gündemimiz yok. Su-35 çok tartışıldı, onunla ilgili teklife baktık. Teklifler bizim için, bize ne katacağı, bizim işin içinde ne kadar olacağımızla ilgili bir dizi parametreyi içeriyor. Gelen teklifi ‘Baş göz üstüne’ diye kabul etmemiz gibi bir durum hiçbir zaman olmaz. Bütün detaylarını çalışırız. Kendi milli menfaatlerimize en uygun olan, ihtiyaçlarımızı en iyi görecek çözümler her zaman masamızda olur, inceleriz ama şu an için ‘Kesin şu vardır’ demiyorum. Ana hedefimiz Milli Muharip Uçak ve Hürjet.”
Yerli hava savunma sisteminin inşası
Türkiye’nin yerli hava savunma sistemleriyle kendi hava savunma sistemini kurma konusundaki çalışmalarının sürdüğünü belirten Demir, “2025-2026’da belki S400 ile ilgili çalışmadan edinecek bilgileri de katarak, S400 seviyesi veya bir üstüne gelir miyiz, yaklaşırız. Diğer katmanlarla ilgili hava savunmamızın yerli yerinde olacağını söyleyebilirim. Çalıştığımız sistemleri arka arkaya koyduğumuzda katmanlı bir savunma sistemimiz olacak. Bunların sayısının iyice artması gerekir ki tam bir koruma sağlayabilesiniz.” dedi.