Düne kadar büyüklerimiz; Süper Ligimiz’den bahsederken, ‘Avrupa’nın en değerli altıncı ligi’ filan açılımı yapar, sözlerine öyle start verirlerdi! Neyse ki; sezon başında, yayıncı kuruluşla yaşanan o krizde; Süper Ligimiz’in ‘ne denli değerli bir lig’ olduğunu gördük! Yayıncısına “N’olur abi, bizi bırakma” noktasına geldiğini de… Kulüplerimizin ve federasyonumuzun çabasının yetmediği krizi, TFF Başkanımızın da itiraf ettiği gibi, Spor Bakanımız’ın gayreti ile çözebildiğimizi de… Ve sonunda da; her geçen yıl aramıza katılan yeni yeni ‘Holding’lerle, o ‘Süper Lig’imizin adeta ‘şirketler ligine’ döndüğünü de gördük! Düne kadar 2. ve 3. Lig puan cetvelinde rastladığımız ‘o manzara’nın bugün futbolumuzun en değerli markası olan Süper Ligimiz’e yansıdığını da… Çok değil; üç beş sezon öncesi sadece bir iki takımın şirket ismiyle birlikte anıldığı Süper Ligimiz’de, bugün gelinen noktada, ne yazık ki 18 takımın tam yarısının o şekle büründüğü günleri de gördük…
ADETA BLOOMBERG TV
Pazar günü 15.00 sularındaki İstikbal Mobilya Kayseri-İttifak Holding Konya mücadelesiyle beIN Sport’umuzun adeta Bloomberg TV’ye döndüğünü de gördük… O Konyaspor’un önce ‘Kombassan’ ardından ‘Torku’ sonrasında Atiker ve şimdi de ‘İttifak Holding Konyaspor’ olması gibi… O Malatyaspor’un, Evkur Yeni Malatyaspor’a ardından, BTC Türk Yeni Malatyaspor’a dönüştürülmesi gibi… Medicana Sivasspor’dan Demir Grup Sivasspor’a gelindiği gibi… Medipol Hastanesi’nden, Medical Park’a… İstikbal Mobilya’dan Teleset’e…. Yukatel’den Aytemiz’e… beINsport spikerlerini düşünmesem LC Wakiki’yi de Gençlerbirliği için ayarlayacağım! Bak… ‘Şampiyon Kokoreç’ de cuk oturur yani! Düşünsenize federasyonumuzun, takımlarımız için bir fuar düzenlediğini… Hayal edemiyorum o stantları! Hani Türk futbolunun marka değeri? Hani o kulüplerin markası? Şu her sezon forma değiştirir gibi kulüp ismi değiştirmek niye? Nerede TFF? Atlet değiştirir gibi tabela değiştirmek serbest mi? Var mı bunun bir benzeri, herhangi bir Avrupa Ligi’nde? İşte bizim futbolumuzun marka değeri… Derdimiz markalar değil, kulüplerimizin markası, futbolumuzun markasının korunması… Git İspanya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya… Bastır çuvalla parayı, değiştirebiliyor musun bak bakalım, o tabelayı? Hele buradaki gibi 8 aylığına, 2 yıllığına, 3 yıllığına… Yok orada öyle yağma. Hiç düşündünüz mü; o UEFA, o Avrupa ülkeleri bu isim kirliliğine neden yasak getirdiler diye?
KURAL İHLALİ, MÜTEAHHİTE Mİ KALDI?
Son iki haftanın başlıca konusu kural ihlali iddiası ve bu konuda yapılan itirazdı. Nitekim son söz söylendi: Kural İhlali yok! Peki neye göre: IFAB’ın futbol oyun kurullarına göre. Peki kime göre? TFF Yönetim Kurulu’na göre! Son ve nihai sözü söylemeye yetkili makam, Nihat Özdemir başkanlığındaki yönetim kurulu. Yani içinde hiçbir ‘hakemlik vasfı olmayan’, çoğunluk müteahhitin, armatörün, futbolcunun, konfeksiyoncunun, turizimcinin vs. meslek sahibi olan kişilerin bulunduğu o topluluk! Çünkü talimat öyle diyor… Son sözü; futbol oyun kurullarıyla yatıp kalkan o Merkez Hakem Kurulu’nun ‘uzman kadrosu’ değil, ‘onlar’ söyleyebilir! Öyle ki, işin ehli o Hakem Kurulu “Yok” deyip, o işin ehli olmayan yönetim kurulu üyeleri “Var” diyebilir. Tıpkı 15 Aralık 2013’deki Kasımpaşa-Beşiktaş maçıyla ilgili dönemin MHK’sinin “Yok” görüşünün aksine dönemin yönetim kurulunun “Var” diyerek maçı tekrarlattığı gibi… Olacak iş mi? Ama oluyor, daha olur da!
MHK BAŞKANI’NIN GÖRÜŞÜ İHSAS-I REY MİDİR?
Peki ya ortada böyle bir talimat varken MHK başkanı Zekeriya Alp’in o maç sonrası “Bana göre kural ihlali yoktur” açıklamasını ihsas-ı reye bağlayanlara ne demeli? Kaldı ki daha ortada Fenerbahçe Kulübü’nün kural ihlali konusunda herhangi bir girişim filan yokken yaptığı bu açıklama için… Talimat net: “MHK’den görüş alınır ama kararı vermeye yetkili makam TFF yönetim kuruludur.” Bunu TFF Başkanı deseydi ihsası rey-i anlardım… Söyledik, tekrar söylüyorum TFF’nin MHK’nin görüşüne uyma gibi bir zorunluğu yok. Zekeriya Alp’e karar öncesi görüşünü açıkladığı için kızan arkadaşlara, yine Alp’in MHK başkanı olduğu dönemde, yine karar öncesi “Kural ihlali yok” görüşünü deklare ettiği Kasımpaşa maçıyla ilgili dönemin TFF Yönetim Kurulu’nun aksine karar alarak maçta “kural ihlali var” dediğini hatırlatmak isterim. Siz onu filan bırakın, bu kural ihlali işleri o müteahhitlere mi kaldı onu sorgulayın!
TFF YARGISI S.O.S VERİYOR!
ALİ Koç’un cezasının kaldıran o Tahkim Kurulu için de, Mustafa Cengiz’i cezasız bırakan PFDK için de, “Bu hakemlerin iyi niyetli olmadıkları kesin” diyen Göksel Gümüşdağ’ı sevksiz bırakan Hukuk Müşavirliği için de “Olmadı arkadaşlar” demek çok ama çok masum kalır. Tabiri caizse her biri skandaldır! Hele hele Koç’un söylediklerinin cezasız bırakılması! Ama en önemlisi bu üç kararın ‘kurul’dan çok ‘kurum’ kararı gibi duruyor olması! Belki günü kurtardınız, tarihe güzel bir fotoğraf bıraktınız ama bu yanlışlar yarın önünüze emsal olarak gelecek, unutmayın. Daha sezon başı! Gömleğin ilk düğmesi doğru iliklenmeliydi. Ama olmadı.
VOLKAN HOCA SENEYE KULÜBEDE!
Bu sezonun belki de en büyük sürprizlerinden biri Volkan Demirel’in transferin son gününde futbolculuk kariyerine son noktayı koyarak antrenörlük hayatına atılmasıydı. Bu bizzat başkan Ali Koç tarafının arzusuydu ve yaklaşık iki aylık ikna sürecinin ardından Demirel bu teklife “Evet” dedi. Hem Koç’un hem de Teknik Direktör Ersun Yanal’ın bu konuda ciddi desteğini alan Volkan için yeni plan seneye kulübede oturması… Volkan önümüzdeki günlerde art arda iki antrenörlük kursuna katılacak. Ardından bizzat Ali Koç’un da organizasyonuyla İngiltere ve Hollanda’da bazı kulüplere giderek eğitim alacak. Ne diyelim, hoş geldin Volkan Hoca!