Önce Doha’ya dört saat uçup, iki saat bekleyerek 9,5 saat süren uçak yolculuğumun ardından Bali Adası yolculuğum başladı. Denpasar Havalimanından otelimize transfer için gelen araçla yol alırken şehrin ortasında kendimi buldum. Trafik İstanbul’u aratmayacak kadar yoğun ve korna sesleri de eklenince dergilerde görüp aklımda canlandırdığım Bali, bembeyaz kum, sahil ve deniz olsa da ilk yaşadığım tecrübeyle hayal kırıklığına uğradım diyebilirim.
Bali’de bir hafta kalmaya geldiğinizi düşünürseniz, ormanlık bölgeyi keşfetmek için üç gün, sahil şeridini gezmek için dört gün ayırmanızı tavsiye ederim. Bali dünyanın güney yarım küresinde olduğu için Türkiye’de yaz vakti orada kış saatine tekabül ediyor. Demek oluyor ki, yaz saatlerinde Türkiye’dekinin aksine Bali’de güneş daha erken batıyor. Dolayısıyla Ormanlık bölgede yani Ubud’da kalmanızı yaz döneminde önermem çünkü hava erken kararıyor ve yapacak bir şey bulamıyorsunuz.
Festivallerle meşhur
Trafik sıkışıklığının yarattığı gerginliğin ardından adanın orta bölgesinde bulunan devasa palmiye ağaçları ve Türkiye’den alışık olmadığımız geniş yapraklı envai çeşit bitki ve ağaç köklerinin yoğun sarmaşıklarla bezendiği ormanlık alanda, yeşilin verdiği huzur ve bol oksijenle enerjinizi geri kazanıyorsunuz. Bali’de yaklaşık 20 bin tapınak bulunuyor. Bu tapınaklarda festivaller düzenleniyor. En önemlilerinden biri ise Galungan Festivali… 210 günde bir kutlanıyor. Diğeri ise mart ve nisan aylarında kutlanan Hindu Yeni Yılı…
Tapınaklara girerken şort ya da kısa etek giydiyseniz girişte otantik renkli kumaştan yapılmış bir örtü ile bacaklarınızı örtmeniz gerekiyor. Endonezya’nın yüzde 90’ı Müslüman iken Bali’de halkın çoğu Hindu. Burada arınma yöntemleri ve özel meditasyonlar yapılıyor ve turistlerin ritüeller oldukça ilgisini çekiyor. Sahiller uzun ve bembeyaz kumdan oluşuyor. Ancak akşamları yaşanan gel git olayları nedeniyle sabahları kumsal eski haline dönse de yosunlar sahile vurmuş oluyor ve yüzerken denizde dipten kalkan yosunlar sizi rahatsız edebiliyor. Deniz ılık ve tuzlu. O gördüğünüz özendirici resimlerden umduğunuzu görsel anlamda bulsanız da yüzdüğünüzde teninize çarpan yosunlardan ve suyun ılıklığından ve tuzlu oluşundan, denize girip “Oh be!” deyip rahatlayıp, tat alamıyorsunuz.
Ormanlara gelince; ormanlık alan Ubud bölgesinde yer alıyor. Ormanın ortasında çiftçilikle uğraşan yerliler çoğunlukla pirinç tarlalarında çalışıyor. Tarlalar kat kat merdivenli bölümlerden oluşuyor. Dağdan gelen su bölgeye geliyor ve katlardan inerken hızını keserek, pirince zarar vermeden sulama işlemi tamamlanıyor. Katların altında oluşturulmuş su kanallarından yavaşlayarak denize karışıyor.
Büyüleyici plajlar
Sanur Beach- Diğer beachlere göre sakin, yaş, ortalamanın üzerinde turistlerin geldiği bir plaj. Uzun sahil hattına sahip. Hatta bir çok restaurant, kafe, deniz sporları ve masaj salonlarının yer aldığı bu bölge sakin bir havaya sahip. Bütün plajlar olduğu gibi halka açık. Kuta sahil şeridi birçok plajdan oluşan (Legian gibi, Seminyak en ünlüsü) Kuta, daha çok genç kesimin gittiği hareketli bir bölge, ‘Deja Vu’ ve ‘Zanzibar’ gibi parti kulüplerinin bulunduğu bu bölgede gece hayatı oldukça renkli. Bali’nin güney batısında yer aldığı için güneşin batışını seyredebileceğiniz güzel yerlerden.
Kuta bölgesinin altında Jimbaran Sahil şeridi Four Season’s gibi daha lüks otellerin bulunduğu sakin ve kafanızı dinleyebileceğiniz bir bölge. Birçok tapınak bu bölgede yer alıyor. İç taraflarında golf kulüpleri bulunuyor.
Uluwatu’da diğer plajların aksine burada denize girilmiyor. Kaya ve uçurumlardan oluşan bu bölgede uzun surlardan oluşan Puraluhur tapınağını gezmenizi öneririm. İnsanlar buraya özellikle güneşin batışını ve geleneksel iyi ile kötünün dansı olan ‘kecak dansını’ seyretmeye geliyorlar. Güzel fotoğraf kareleri çekeceğiniz bir bölge. Mutlaka gitmelisiniz. Bu bölgede maymunların da serbestçe dolaştığını göreceksiniz.
Adanın en güneyinde bulunan ‘Di Mare’ restaurantta yemek yemenizi ve güneşin batışı sırasında kızıl turuncu ve mavi renklerinin gökyüzünde oluşturduğu harmoniyi görmenizi tavsiye ederim. Güneşin batışı, restoranın tam güneyde yer alması nedeniyle net bir şekilde seyredilemese de yarattığı atmosfer oldukça etkileyici. İtalyan sitilinde şık döşenmiş, konumu muhteşem. Akdeniz mutfağı hakim olmakla birlikte çoğunlukla deniz mahsüleri mevcut.
Sanur Beach’te yer alan Pier Eight restoranı Fairmont Hotel’inde yer alıyor. Bu restoran genellikle otel misafirlerinin yer aldığı, gün içinde huzurlu, sakin ve okyanus manzarasını rahatlıkla seyredebileceğiniz bir yer. Menüsü çok çeşitli olmasa da deniz mahsülleri ve pizzaları gayet lezzetli.
Seminyak Beach’te yer alan Bambu restorant diğer restorantlara karşı daha farklı bir konsepte sahip. Herhangi bir okyanus manzarasına sahip olmasa da restoranın modern mimarisi ve yarattığı atmosfer bu eksikliği doldurucu niteliğe sahip. Deja Vu ve Zanzibar gece kulüpleri burada yer alıyor.
Bu kahveyi içmeden adadan ayrılmayın
Endonezya’ya özgü altın değerinde olan kahvelerinden tatmadan Bali’den ayrılmayın derim. Kahveyi en güzel tadabileceğiniz yer Geinyar- Sebatu. Ormanlık alanın içinde huzur bulacağınız bu yerde bir mola vermenizi tavsiye ederim. Kahvenin nasıl elde edildiği de çok ilginç.
Biraz tilki, biraz da büyük fareye benzeyen orada yetişen bir kedi türüne yedirilen kaliteli kahve çekirdekleri, kedinin midesinde fermente oluyor ve öğütülerek dışarı çıkması sonrasında bolca yıkanarak ve güneşte kurutularak elde ediliyor. Ama yüzünüzü ekşittiğinizi hissediyorum. Önce tadın, sonra kararınızı verin derim, o kadar beğendim ki İstanbul’a götürmek üzere kendime kahveyi satın aldım. Toz halinde (powder) satılıyor. Kahvenin adı ‘Luwak’ mutlaka denemelisiniz.