Geçtiğimiz aylarda Çin ile ticari anlaşmazlığa düşen ABD, Çin şirketi Huawei için bazı yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. Bu yaptırımlara gerekçe olarak, Huawei’in Çin Hükümeti ile olan yakın ilişkisi sonucu somut bir kanıta dayılı olmayan casusluk riski öne sürülmüştü. Huawei ise suçlamaları defalarca reddetti. O zaman da Google, Android işletim sistemini Huawei telefonlarda kullandırtmayacağını açıklamıştı. Sonra süreler tanındı, ardından başka ABD şirketleri bu ambargo kervanına eklendi. Sonuç olarak, Huawei buradan aldığı dersin ardından telefon işletim sistemi, çip vb. ABD’den sağlayabildiği fakat bir problem anında birden kesilen teknolojileri kendi ülkesinde üretmek üzere yatırımlara girişti. Yatırımların bazılarını Huawei, bazılarını ise Çinli farklı şirketler üstlendi.
Ticaret bu kadar globalleşmişken ne oldu da şimdi ülkeler millîleşme derdine düştü? Aslında ABD’nin haklı olduğu bir konu var o da “ulusal güvenlik”. Kendi bahçesinde bir yabancının gezmesini, o yabancının evine teknoloji yoluyla girmesini istemiyor. Ben iletişimini bir yabancının sistemi üzerinden yürütmem diyor ki zaten kendi ülkesinde bu teknoloji varken başkasına evin anahtarını vermek çok da mantıklı değil. Bu global ticaret ortamına uyar, uymaz o ayrıca tartışılır. Aynı konuda Rusya’da benzer bir çalışma yapmıştı. O da ülkesinin içinde iletişim kanallarının kullanacağı alt yapıyı başka bir ülkenin yapmasına sıcak bakmadı. Ayrıca bu ülkeler kendileri kadar ya da daha güçlü bir ülke görmek de istemiyorlar. Doğal olarak da en azından kendi iç pazarlarına hızla büyüyen bir yabancı almamaya çalışıyorlar.
Yazılım, iletişim, siber güvenlik önemli
Özellikle yazılım, iletişim, siber güvenlik gibi konularda bu durum çok önemli. Bugün Çin ile ABD arasında bir gerilim yaşansa, Çin teknolojisi kullanan bir ABD ne kadar güçlü olabilir ki?
ABD ise başka pazarlara açılmakta ve o pazarlarda çıkar çatışması yaşadığında yaptırım uygulamakta pek çekimser davranmıyor. Genel olarak baktığımızda ülkeler birbirine pek çok alanda bağlı. Bu bağlılık ne kadar fazla olursa istikrar da o kadar fazla olabilir diye düşünenler de var.
Teknoloji ile değişen koşullar ise bu dengelerin yeniden sorgulanacağı, belki de ileri birtakım kurallar ile ticaretin ve rekabetin güvence altına alınmasını gerektiren bir çağ olabilir. Geçmişte domates satıp, şeker satın almak ülkeler için büyük riskler yaratmıyordu ancak günümüzde teknoloji satmak böyle bir alışveriş değil. Teknoloji satan hem satıştan para kazanırken hem de o pazara ait bilgilerden faydalanabilir. Ayrıca teknoloji yatırımları pahalı ve uzun AR-GE süreci gerektirdiğinden bugün yerli üretime geçiyoruz demek öyle hemen mümkün olmuyor. Dolayısıyla teknoloji çağında daha farklı ticaret kurallarına ihtiyaç doğabilir.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73