Teknoloji, geçmiş nesillere kıyasla hayatımızı çok yüksek derecede daha verimli ve daha kolay hale getirdi. Günümüzde birçok sıradan ve rutin işi otomatik hale getiren teknoloji, çalışanların daha yaratıcı işlerde çalışmasını ve kendilerine daha fazla vakit ayırmasını sağladı. Ancak her şeyde olduğu gibi bu verimliliğin de bizler için bir bedeli oluyor. Günümüzde internet, akıllı telefon ve sosyal medyanın kaygı ve depresyonu tetiklediğine yönelik birçok bulgu bulunuyor.
Leeds Üniversitesi tarafından yapılan araştırmalar, depresyon ve internet arasındaki bağlantıyı destekliyor. Ancak şu an için bu çalışmalarda; depresyondaki insanlar mı interneti daha fazla kullanıyor yoksa internet mi depresyona neden oluyor sorusu cevapsız kalmış durumda.
Bugün bağımlılığın alt kümelerinden biri de akıllı telefon bağımlılığı. Birçok kişi akıllı telefonunu unutma veya kaybetme kaygısı yaşıyor. Dünyanın sonu gibi bir his uyandıran bu kaygı, tıpkı köpeklerin sahiplerinin birkaç saatliğine evi terk ettiklerindeki kaygıyla benzerlik gösteriyor.
2012 yılında Göteborg Üniversitesi tarafından yapılan araştırma, yoğun cep telefonu kullanımının erkeklerde uyku bozukluklarına, hem erkek hem kadınlarda ise depresif semptomlarda artışa neden olduğunu gösteriyor. Yatmadan önce ve uykudayken mavi ışığa maruz kalmak uyku döngüsünü bozabiliyor ve bu da kişinin ertesi günkü ruh halini etkileyebiliyor.
Baylor Üniversitesi tarafından 2015 yılında yapılan başka bir çalışma da bu sonuçları destekliyor. E-postaların sürekli kontrolü, mesaj gönderme, tweet atma gibi eylemler, kullanıcıları günün endişelerinden biraz uzaklaştırıyor ve bir nevi teselli veriyor. Gündüz ve gece sürekli olarak bildirim ve mesaj kontrolü ile akıllı telefon kullanıcıları obsesif bir davranış gösteriyor.
Bununla birlikte sosyal medyanın insanlar için bazı büyük faydaları olsa da endişe ve depresyon gibi bazı ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. On yılı aşkın süredir hayatımızda olsan, şu anda milyonlarca kişi tarafından kullanılan sosyal medya, yarardan çok zarara neden olabiliyor. Kıskançlık hissi, sürekli olarak nefret söylemlerine maruz kalma sosyal medyanın başlıca zararları arasında yer alıyor. 2015 yılında Missouri Üniversitesi tarafından yapılan ilginç bir çalışma, bu konuya biraz daha açıklık getiriyor. Araştırma sonuçlarına göre bir Facebook kullanıcısı, bir tanıdığının finansal olarak rahat bir durumda olduğunu veya ilişkisinde çok mutlu olduğunu gördüğünde kıskançlıkla depresif bir davranış gösterebiliyor.
Elbette tüm bunların bir korelasyon olduğunu, neden sonuç ilişkisi içermediğini de unutmamak gerekiyor. Gün içinde geçirilen süre ve içerik anlamında kontrolü sağladığında, tüm bu olumsuz etkiler en aza indirilebilir.
Burak Kesayak
twitter.com/BurakKesayak