Türk dizi sektörünün zengin olmakla ilgili muazzam bir bakış açısı var. Bakıldığı zaman zengin olmamamız tamamen bizim aptallığımız gibi gözüküyor. O zaman bir bakalım nasıl zengin olunuyormuş.
1. Çok zengin bir ailenin yanına yancı olarak yerleşiyorsunuz. Her türlü minnoşlukla hepsini kendinize hayran bırakıyorsunuz.
2. Müştemilatında yaşadığınız zengin ailenin iki bekar oğlu size aşık olmak için sabırsızlıkla bekliyor. Hepsini kendinize köpek edeceksiniz köpek!
Oğlanlardan biri için kendinizi intihar ederek ilk ilgi çekme meselesini başarıyla tamamlayabilirsiniz. Zamanla küçük balığı aradan çıkarıp daha büyük balık olan abiyi kendinize aşık ederseniz aile serveti artık sizin demektir. Müştemilata da sizi hiç sevmeyen kaynananızı yerleştirirsiniz artık. Bu yöntem kesin tutar.
3. İtalyan kesim marka takım elbiselerine çok mu özeniyorsunuz, mafya işleri tam size göre. Fakat biraz tehlikeli, eş dost hep ölecek.
Ananız babanız, nişanlınız, nişanlıdan sonra sevdiğiniz kız arkadaşınız, amcanız, yakın arkadaşlarınız, ev sahibiniz, size oturmaya gelen uzaktan bir akrabanız ve mahallenizdeki bakkal ölecek ama olsun o takım elbiseleri giymeye değer. Başınız şimdiden sağ olsun.
4. Çok özendiğiniz zengin bir kadın mı var? Onun önce düşük zekalı kardeşini sonra da sevdiği zengin adamı kendinize aşık ediyorsunuz. Sonra gelsin saltanat!
O özendiğiniz kadın yaptıklarınız karşısında aklını yitirirken siz de servetinizle ortamlarda cirit atacaksınız. Bu mükemmel hayat için birkaç sinsilik yetecektir.
5. Gelgit akıllı ve düşük zekalı zengin bir aile kızıyla önce arkadaş oluyorsunuz. Sonra sevmeseniz bile “bin sini sifiyirim” deyip ona kancayı atıyorsunuz.
İç güveysilik hayırlı olsun. Servetler içinde en tatlısı budur. Hazır sermaye gibisi yok. Bir de babasının şirketinde size hisse verirlerse yanaklarınız al al olur aşırı sağlıktan.
6. Ailecek sadece zenginlerle aşk yaşıyorsunuz. Sizin gibi fakirlerle katiyen yüz göz olmuyorsunuz.
Fakirlerle aşk yok bunu not edin. Bütün kardeşler ne yapıp edip sadece zenginlerle evleniyorsunuz. Böylece biriniz fakir olursa diğerleri onun elinden tutabilir. Aile olmak bunu gerektirir.
7. Eli yüzü düzgün ama biraz saf gibi zengin bir oğlan bulacaksınız. Yok doğum günleri düzenlemek, yok hediyeler, yok en sevdiği kitapları almalar derken kendinize bağlıyorsunuz.
Şimdi bu zengin oğlanın biraz kimsesiz olması çok önemli. Böylece her türlü ilginizi kafasında oldukça büyütecektir. Zaten ilgiye hasret büyümüştür. Bir de hastayken ona bir sıcak çorba yaparsanız evi kesin sizin üstünüze yapar. Saf sonuçta.
8. O zengin çocuğa kancayı beş yaşından itibaren takacak, ömrünüzü buna vakfedeceksiniz. Bu uğurda her türlü pisliğe baş vuracaksınız.
Zengin çocuğa o daha çocukken kancayı takmak en garanti yöntemdir. Erişkinliğe varır varmaz onunla evlenebilirseniz kalan hayatınız kurtuldu demektir. Bu yöntem size sıcak geldiyse bir psikoloğa görünün. Zengin olacaksınız ama bu manyak olmadığınız anlamına gelmiyor.
9. Yaşını başını almış zengin bir kodaman ile evleniyorsunuz. Güzel kıyafetler giyip ortalıkta süzülürken her yanınızdan servet akacak!
Siz Bihter Ziyagil’siniz aptal olmayın! Yaşlı olabilir ama sonuçta serveti ve sizi rahat yaşatacak olanakları var. Gözünüzü başka yerlere çevirmeyin. Hem aşk dediğiniz nedir ki? Sonuçta sonu zenginlikle bitmeyen bir hikaye kötü bitmiş bir hikayedir. Diziler bunu gösteriyor, yani öyle diyorlar.
10. Zengin bir adamla sözleşmeli evlilik yapıyorsunuz. Evlilikte keramet var, gerisi kendiliğinden nakit olarak gelir.
Hem aile, hem para, hem de lüks yaşam! Evliliğin kerameti işte burada ortaya çıkıyor. Yüreğinizi korkak alıştırmayın.
11. Ya da bekleyin zengin insanların size işi düşsün.
Sonuçta bazı küçük detaylar için bu insanların bize her zaman ihtiyaçları olacaktır. Fakat bu fırsatı çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Yeterince zeki değilseniz buna hiç bulaşmayın zaten. Ne diyorlarsa yapın geçin
12. Son olarak çok çaresizseniz, derhal hapse giriyorsunuz ve kalın enseli bir kabadayıya yan yan yanaşıyorsunuz. Dayıcığım aşağı, dayıcığım yukarı, deyip ona kendinizi sevdiriyorsunuz.
Kapağı çok sağlam yere attınız yine, hadi iyisiniz! Zaten bu dünyada sırtınızı dayayacağınız bir dayınız yoksa çok da ilerleyemezsiniz. Size tavsiyemiz dayıcığınıza hürmette eksik etmemeniz her bayram “diyiciğim vir ilini ipiyim” deyip onu şımartmanız ve her daim ona iltifat etmenizdir. Ya ben acaba çok mu eziyorum kendimi, diye düşünmeyin. Sonuçta televizyon bize zengin olmanın her şeyden daha önemli olduğunu söylüyor. Dayının da dediği gibi: “Bu sona nasıl geldim diye soruyorsan kendine sorduğun ilk soruyu hatırlayacaksın!”