Türkiye’deki Fransız Okulları Federasyonu’na bağlı olan okul, 13 Haziran 2000’de Dışişleri Bakanlığıyla imzalanan sözleşmede de yer alıyor. Aynı yıl bu okulun bünyesinde “Yeni Nesil 2000” adlı bir ilk ve ortaokul da kuruldu. Kendini kanıtlamış geleneksel yöntemleri, geleceğe hazırlayan yeniliklerle harmanlayan lisenin müdürü Alexandre Abellan, Türk öğrenci ve velilerle ilgili izlenimlerini “Türk öğrencilerde saygı söz konusu. Eğitime, öğretmene, bilgiye karşı saygılı Türk gençleri. Çok ciddi öğrenme isteği içindeler. Verileri merak ederek öğrenme çabası içindeler. Ancak en önemli problmemleri sorgulamamaları.” diye aktarıyor.
Türk Müdür Başyardımcısı Mina Akcen’in de katıldığı görüşmede Müdür Alexandre Abellan ile eğitimi konuştuk:
– Sainte Pulchérie Lisesi daha önce ortaokuldu.
Sainte Pulchérie, Şefkat Rahibeleri tarafından 1846’da yani 173 yıl önce kurulan bir eğitim kurumu. Kısa bir süre içinde çok ciddi bir talep gördü. Şu anki binasından önce Fransız Konsolosluğu’nda eğitim vermiş. Kurulma amacı da fakir kız çocuklarını okutmak. 1973 yılına kadar ilkokul da vardı. 1998 yılına kadar hep bağımsız ortaokul olarak devam etti. 1998’de ilköğretim yasası çıkınca kapanma noktasına geldi. Sonrasında özel bir onayla lise olup karma eğitime geçti.
– Kız ortaokulu olarak, liseye geçişte zorlandınız mı?
Hayır. Çok eski bir ortaokulduk, ama lise olarak tanınmamız biraz zaman aldı. Tabi bizim dönemimizde ortaokuldan mezun olunca diğer Fransız liselerine gidiliyordu. Temeli biz veriyorduk, ama herkes mezun olduğu liseyi söylüyordu. Biz de biraz isimsiz kahraman oluyorduk. Oysa çok başarılı bir ortaokul eğitimi veriliyordu. İlk 10 yıl yabancı okullar arasında belli bir noktaya gelme savaşı verdik. Çok dinamik, beraber çalışan, her türlü yeniliğe açık bir ekip olarak yolumuza devam ettik. Bu çabayla da şu an olduğumuz noktaya geldik. 2000 yılından beri aktif, dinamik, hedefli, kararlı, çağdaş, yeniliklere açık, sosyal sorumluluk anlayışı yüksek bir lise olarak adeta ilk günkü heyecanımızla öğrencilerimizi hayata hazırlıyoruz. Sorumluluklarımızın bilincinde, statünün hakkını vererek tüm diğer okullarımızla birlikte yolumuza devam ediyoruz. Okulumuzun adı genellikle yanlış telaffuz ediliyor. Bazen de karıştırılıyor. Ben ilk zamanlar çalışırken “Beni Alman Hastanesi’nin önünde bırakın” derdim. Şimdi ise Sainte Pulchérie’ye gideceğimi söylüyorum ve tereddütsüz anlaşılıyor. Bu 20 yıllık süreç içinde küçük bir lise olarak adım atan okulumuz diğer büyük liseler arasında yerini aldı.
– Okulunuzun farkı nedir?
Eğer bunu dışarıdan birine sorarsanız hemen “disiplin” der. Ama eski disiplin anlayışı bizde beklenti düzeyimizi yukarı çıkaran bir ilke diyebiliriz. Ortalama 450 öğrencimizi çok iyi tanıyoruz. Zayıf ve güçlü yönleriyle öğrencileri tanıma, takip etme, geliştirme anlamında çok güzel bir süreç yaşanıyor eğitimde. Koridorları, sınıfları, diğer bölümleriyle sakin bir okuluz. Yerleşkesi çok büyük bir okul değiliz. Bu nedenle takip de kolay. Öğrencilerimizi çok yakından tanıyoruz. Bu nedenle de öğrenci ve eğitimci arasında çok güzel bir güven duygusu var. Güven duygusu ve samimiyet herhangi bir soruna zemin hazırlamıyor.
DİL, ÖNEMLİ BİR ETKEN
Fransız okulları olarak pek çok yabancı okulun da eğitim sistemlerinden etkileniyoruz. Amerikan okullarından da, Finlandiya eğitim sisteminden de, tabi Fransız eğitim sisteminin ciddi yönünü her zaman saklıyoruz. Fransa bir edebiyat ülkesi. Bu edebiyatı öğrencilerimize verdiğimizde donanımlı yetişiyorlar, onlarla üniversite ve sonrasında devam ediyor. Öğrenciliğimizde aldığımız Fransız eğitim sisteminden eser yok diyebiliriz. Daha çok konuşan, paylaşan, mutlu, eğlenen, okulunda çok uzun saatler geçiren öğrencilerimiz var. Gençler tabi ki mutlular. Çünkü kendilerini eğitim kadrosuyla birlikte, bir yetişkin özgüveniyle okulun her alanında aktifler. Bu aidiyet duygusunu oluşturuyor. İki dil zaten garanti olarak öğreniliyor. Öğrenciler burada kültürü sanatı, edebiyatı öğreniyor. Dil burayı tercih etmelerinde önemli bir etken.
BİZDE ÖĞRENCİ MUTLU OLUR
Veliler çocuklarını buraya getirirken nasıl bir okula getirdiklerinin bilincinde. Bu anlamda da bizim ne kadar rehberlik ve refakat yöntemiyle çocuklara yaklaştığımızı çok iyi anlıyorlar. Özellikle biraz içine kapanık, kendini çok fazla öne atmayan çocuklar, buradan mezun hayatı boyunca destek olacak bir özellikle mezun olacaklar. Çok güzel ve güvenli bir ortam içinde çocuklarının adeta bir çiçek gibi açacağını biliyorlar. Bu bilinçle çocuklarını buraya getiriyorlar. Özellikle modern sanatlarla ilgili yaptığımız etkinliklerle çocuk kendini açabiliyor ve çok güzel başarılara imza atabiliyor. Her çocuk her okula uygun olmayabilir. Mesela çok daha büyük yerleşkesi olan bir okula gidebilir ama o büyük binada, o kampusta çok da mutlu olmayabilir. Burada çocuğunun mutlu olarak eğitimine devam edeceğini veli biliyor.
TÜRK GENÇLERİ DAHA FAZLA SORGULAMALI
20 yıldır Türkiye’deyim. Geçmişten günümüze baktığım zaman çok büyük bir değişiklik görmüyorum. Çünkü ilk günden, bugüne kadar mentalite aynı. Saygı söz konusu. Eğitime, öğretmene, bilgiye karşı saygılı Türk gençleri. Çok ciddi öğrenme isteği içindeler. Verileni merak ederek öğrenme çabası içindeler. Aslında o kadar saygılılar ki, bazen bilgiyi tartışma ve sorgulama imkânı vermiyor bu saygılı halleri. Belki de bu durum onların kültürel ve geleneksel özelliklerinden kaynaklanıyor. Çok çalışkan insanlar ve bu da hızlı ilerlemeyi sağlayan bir durum.
BURADAKİ DEĞERLER İNSANLIĞIN DEĞERLERİDİR
Müdür yardımcılığından geldiğim için öğrencilerin hep yanında ve yakınındayım. Onların hayatlarının içindeyim. Türkiye’de kültürler arası güzel bağı sağladığımı düşünüyorum. Bu bizim okullarımızda çok önemli. Burası Türkiye’de eğitim veren bir Fransız okulu. Bu okullarda kültürel köprü, dostluk bağı olmalı diyoruz. Olması gereken de bu. Ama tabi her zaman ne kadar oluyor? İki kültür de yalnız kendi anlayışlarıyla hareket ederse oradan ciddi bir başarısızlık çıkar. Ama ben sanırım iki kültüre de çok sahip çıkıyorum. Bu ülkenin bir vatandaşı gibi kültürümüz ve değerlerimize sahip çıkıyor. Bu manevi değerlere sahip çıkarken kendi kültürü sayesinde de bir evrensel eğitim veriyor. Her olay insani olarak değerlendiriliyor. Buradaki öğrencilerimizi insan olarak görüyoruz. Buradaki değerler insanlığın değerleridir. O zaman da bu güzel bir adaptasyon getiriyor.
VELİLER EN DEĞERLİ VARLIKLARINI BİZE EMANET EDİYOR
Velilerimiz zaman zaman fazla korumacı ve kollayıcı olabiliyor. Bu kadar çok korumaya inanın ki gerek yok. Yeter ki eğitimde aynı dili konuşalım velilerimizle ve eğitim hedefine ulaşsın. Önemli olan ikna olmaları. İkna olduklarında ve güven oluştuğunda aynı dili konuşabiliyoruz ve daha hızlı ilerliyoruz. Çünkü kapalı gibi görünen problemleri veli de görmemiş, fark etmemiş olabiliyor. Bunu ortaya çıkarmak kolay olmuyor. Türk velileri çok cömert ve birkaç adım gittiğimizde, onlar çok daha fazlasıyla geliyor. Nasıl destek olacaklarını, ne yapabileceklerini bilemiyorlar. Bu yönlerini kaybetmemeleri çok güzel. Aile kavramı Türkiye’de çok önemli. Çocuk belki 14-15 yaşında otonom olamıyor. Aileye bağımlı kalıyor ama hiçbir zaman yalnız kalmıyor. Bu da yaşam için çok önemli.
KİMDİR?
1973 yılında Fransa’nın Monpellier şehrinde doğdu, ilk ve orta öğretiminin ardından Monpellier Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. İlk görev yeri Filipin Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü olup eş zamanlı olarak Fransa Büyükelçiliği Kültür Sorumlusu olarak da görev yaptı. 2000 yılında Fransızca öğretmeni olarak Türkiye gelip Ankara Tevfik Fikret Lisesi’nde Fransızca öğretmeni olarak atandı. Profesyonel anlamda tiyatro yaptığı için Fransızca öğretmenliğinin yanısıra tiyatro eğitmeni olarak da tiyatro kulübü ile yurtiçi ve yurtdışı festival ve yarışmalarda yer aldı. Aynı zamanda tiyatro ve sanatsal projelerde faaliyetlerini sürdürdü. 2003-2004 ders yılında Sainte Pulchérie Fransız Lisesi’nde Fransızca öğretmeni olarak göreve başladı. 2004-2005 ders yılı itibariyle müdür yardımcısı, 2012 yılı itibariyle de okul müdürü olarak atandı. Halen bu görevi sürdürüyor.