90’larda süper model kavramını dünyaya Cindy Crawford, Claudia Schiffer, Naomi Campbell, Linda Evangelista ve Christy Turlington tanıtmıştı. Aynı dönemde Türkiye podyumlarını da toz duman eden modeller vardı. Neredeyse çoğu iyi eğitim almış ve güçlü kadınlardı.
Begüm Özbek de o sıra en çok defileye çıkan isimlerden biriydi. Özbek, başlarda modellik hayalinin olmadığını dile getiriyor ve mesleğe nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
“Hiç modelliğe başlamak gibi bir hevesim yoktu. Hep dikkat çeken biriydim, ince olduğum için… Ama ‘tomboy’ gibi Galatasaray’da voleybol ve hentbol oynuyordum. Bir gün annemle antrenman çıkışı yolda yürürken, cast ajansı sahibi biri bizi çevirdi ve ‘Reklamlara oyuncu tedarik ediyoruz. Siz de kaydolur musunuz?’ diye sordu. Deneyimlemek istedim. 1989 yılının başlarıydı ve ilk sene onlarca reklam filmi çektim. Emel Kasapoğlu, o dönem kendi mankenlik ajansını kurmuştu ve bana ulaştı. Mankenlikle ilgili bir şey bilmediğimi söyledim fakat dahil olmamı istedi. Emel, yurtdışında da bu işi yaptığı için çok profesyoneldi. Oradaki çalışma sistemini Türkiye’ye yansıttı.
Aynı sene haberim olmadan Türkiye Mankenler Kraliçesi yarışmasına resimlerimi göndermiş. 17 yaşımda o yarışmayı kazandım ve Türkiye Mankenler Kraliçesi oldum. Aynı yıl Dünya Mankenler Kraliçesi yarışmasında da Türkiye’yi temsil ettim. Orada 4’üncü oldum. Ondan sonra da macera başladı.”
Özbek, 90’larda aynı podyumu paylaştığı arkadaşlarının genel özelliğini ise şöyle tanımlıyor:
“Özgür, bilinçli, işini severek ve disiplinle yapan kadınlardık. Kendini geliştiren ve çok yönlü modellerdik. Eminim şu anda da vardır. Fakat sonuç olarak Türkiye’de mankenlik mesleği pek kalmadı. Arkadaşların büyük bir kısmı televizyona kaymak zorunda kaldı.”
1998 yılında Merve İldeniz ve Begüm Özbek bir arada…
‘En güzel hayatlar sönük hayatlardır’ derler
Begüm Özbek, 90’ların sonunda ise Amerika’ya gitmeye karar verir. Eski model, bu kararı vermesindeki etkenin erkek arkadaşı olduğunu söylüyor:
“O dönemdeki erkek arkadaşım Mert Çiller, Amerika’da okuyordu. Mert, Amerika’ya gidip gelirken, ‘Bari ben de geleyim İngilizcemi geliştireyim’ dedim. İlk o şekilde gittim. Oraya yerleşmek ve üniversite okumak gibi bir niyetim yoktu. Fakat mankenlikten sıkılmıştım. Ve 2 yıl bir okulda vakit geçirmek bana çok keyif verdi. Ondan sonra Mert’le ayrıldık ve Türkiye’ye döndüm. 2002 yılında ise 4 yıllık bir üniversite okumak için geri gittim. Sonra Amerika’da kalıp okuduğum bölüm otelcilik üzerine çalışmaya başladım. Yaşadığım yer Florida’ydı, otel işinde olduğum için Amerika’nın ve etrafındaki birçok bölgeye gidip oteller açıyordum.”
Özbek, “Burada popülerken orada yeni bir kariyer inşa etmek sizi zorladı mı” sorusuna şöyle yanıt veriyor:
“Bence insanların birden çok yeteneği var. Ama çoğumuz bunu ortaya çıkartmaya cesaret edemiyoruz. Bazen de hayat zorluyor. Zor zamanlarda yaşadığım anlar oldu. Bazen Amerikalı misafirler, ‘Siz model olmalısınız’ gibi şeyler söylerlerdi. Türk misafirler gelirdi, ‘Sizi bir yerden tanıyoruz’ derlerdi. Ben kim olduğumu söyledikten sonra da benden bir şey istemeye çekinirlerdi. Halbuki bu benim işimdi. Zamanla değişti ve normale döndü. Amerika’da The Ritz-Carlton’larda çalıştım. İlk iş başvurumda kişiliğimizin o pozisyona uygun olup olmadığına baktılar. Sordukları sorular normal iş görüşmesinden farklıydı. Tamamen psikologlar tarafından hazırlanmış, derinlemesine bir mülakattı. ‘Beni bu işe almayacaklar’ diye düşünmüştüm. Fakat bu iş için doğal yeteneğimi anlamışlar.
İlk işimden sonra çok hızlı ilerledim. Resepsiyon görevlisi, kat görevlisi ve müdürlüğü, yani her şeyi yaptım. Otel müdürlüğüne kadar yükseldim. ‘En güzel hayatlar, sönük hayatlardır’ derler. İşimi yapıp arkadaşlarımla sohbet etmek büyük keyifti. Türkiye’de bunları yapamıyordum. Normal bir işin verdiği hazzı orada çok sevmiştim.”
2009 yılında Merve İldeniz, Deniz Pulaş, Özlem Kaymaz, Sabahat Doğanyılmaz, Begüm Özbek ve Sema Şimşek Vogue dergisinin çekimi için bir araya geldi. Pulaş’ın kızı Nehir, Kaymaz’ın bebeği Dante ve İldeniz’in kızı Leyla da karede yer aldı.
Hindistan’da özel ders aldım
Begüm Özbek, 2012 yılında ise artık Amerika’da tek başına olmaktan sıkılıp Türkiye’ye kesin dönüş yapar. Özbek, “İnsanın duygusal bir bağı olması lazım. Amerikalı çok iyi arkadaşlarım vardı ama insanın kendi ülkesi gibi yok. Oradan buraya döndüğümde yine otellerde müdür ve direktör olarak çalışmaya devam ettim” diyor.
48 yaşındaki eski model, yakın zamanda ise tüm işlerini bırakıp Hindistan’a gitti ve yoga dersleri almaya başladı. O dönemi Özbek şöyle anlatıyor: “Yogayı Türkiye’de pratik etmeye başlamıştım. Ondan sonra süreç devam etti. Hindistan’da öğretmen olmak için dersler aldım. Kendimi şefkatli ve yoga öğretilerine sadık bir öğretmen olarak görüyorum. Oasis Yoga ve Zoom üzerinden özel dersler veriyorum. Ayrıca arada otel danışmanlığı da yapıyorum.”
3 yıl önce uzun bir süreden sonra özel bir defilede podyuma çıkan Özbek, “O çok özeldi çünkü organ nakline yardım defilesiydi. Güzel bir şeylere vesile oldum. Çok heyecanlanmıştım. Ayakkabılarım yüksek topukluydu ve alt tabanlarım mahvolmuştu. Podyum hiç yabancı gelmemişti. Bu da böyle bir refleks… Çıktığın an podyumun hissini hatırlıyorsun. Podyum dışında daha utangacımdır. Oraya çıktığım zaman başka bir ruha bürünürdüm” diyor.
Günde 20 defileye çıktığımız olurdu
Begüm Özbek, eski arkadaşlarıyla yüz yüze olmasa sosyal medyadan yazıştığını söylüyor ve ekliyor:
“Sabahat Doğanyılmaz, Merve İldeniz, Deniz Pulaş, Tuğba Özay… Herkes farklı lokasyonlarda ama yazışmalarla irtibattayız. Merve’nin (İldeniz) bir arabası vardı. Uçağa binmek yerine o arabayla il il gezerek defilelere giderdik. Bazen günde 20 defileye çıkardık. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan çok şey öğrendim.”
Özbek, “90’larda süper model kavramı çok önemliydi. Bunun nedeni sizce neydi?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “90’ların top modellerinden Kate Moss’a hayrandım. O zamanki modellerin farklı karakterleri vardı. Mesela Deniz (Pulaş) ile beni karıştırırlardı. Bir gün yolda yürüyorduk, biri dönüp ‘A Begüm Özbekler’ demişti. Çok gülmüştük. Türkiye’de çok iyi mankenler çıkıyor. Didem Soydan mesela, tek savaşçı gibi. Fakat iş yok.
Onlar da başka alanlara kaymak zorunda kalıyor. 90’lar çok keyifli dönemlerdi. Defilelerde bir dolu koreografiyi hatırlamak zorunda kalıyorduk. Bizim dönemde bir de dans vardı. 1.80’lik kadınlar sanki dansçı gibi dans ediyordu.
Takım gibiydik. Her podyuma çıkışımda ilk gün gibi heyecanlı olurdum. Demek ki bu işi seviyormuşum.”
2000 yılı ‘Hanımağa’ dizisinde yönetmen Samim Değer ve başroller Begüm Özbek, Salih Güney, Nilüfer Kurt, Tuncer Necmioğlu ve Bozok Gören.