Ünlü Film ve Dizilerdeki İzleyicilere Gizli Mesajlar Veren Birbirinden Şaşırtıcı Kostüm Detayları

Kostüm tasarımcısı Gabriele Binder’a göre, ana karakterin doğasına kahramanın hikayenin sonunda giydiği seri için özel tasarlanmış ekoseli ‘vintage’ paltosu ya da Paris’teki turnuva sırasında giydiği Pierre Cardin’in zarif modellerinden esinlenilerek tasarlanmış elbisesindeki gibi geometrik şekillerin bulunduğu kumaşlarla vurgu yapılıyor.

Hikayenin başında ana kahramanın hayatına devam edeceği yolu seçerken onun için en değerli olan kıyafeti -yakasında işleme olan annesinin yaptığı bir elbise- giydiğini görüyoruz. Hikayeyi toparlayan son turnuvada da ana karakter ilk başta giydiğiyle aynı renkte bir kıyafet seçimi yapıyor.

Kostüm tasarımcısı Jeffrey Kurland, hikayedeki olayların gerçekte mi yoksa rüya halindeyken mi gerçekleştiğini anlamak için senaryoyu 3-4 kez okumak zorunda kaldı. Bu durumun kahramanların kıyafetlerine yansıması lazımdı. Tasarımcı her karakterin kendilerine özgü tarzını korumak istiyordu, ancak olaylar rüyadan gerçeğe veya tam tersi yönde geliştiğinde karakterlerin stillerinin de değişmesi gerekiyordu. Örneğin Leonardo DiCaprio’nun oynadığı karakterin görünüşü, rüya seviyelerine derine indikçe daha resmi hale geliyor. Gerçek dünyada gömlek giyen karaktere ilk rüya seviyesine indiğinde ceket ve kravat ekleniyor ancak genel görünümü oldukça rahat bırakılmaya devam ediliyordu. İkinci rüya seviyesindeyse üzerine tam oturan 2 parçalı bir takım elbise giyiyordu. Bu durum karakterin kaderi göz önüne alındığında bu oldukça semboliktir.

Bu durum karşısında Jeffrey Kurland, “gri takımlar, mavi takımlar ve siyah takımlar var. Sivri yaka, devrik yaka ve belki atkı takılı bir yaka olabilir ama hepsi bu kadar.” demişti. Yine de, kostümler başarıyla tasarlandı. Örneğin DiCaprio’nun karakterinin aksine Joseph Gordon-Levitt’in karakteri 3 parçalı bir takım elbise giyiyordu. Aynı zamanda Tom Hardy’nin karakteri de kamera karşısına tesadüfen gösterdiği kırmızı çoraplar yardımıyla ilgi odağı haline geldi.

Dolores Umbridge’in kostümünde, karakter ve karakterin eğilimleri hakkında çok şey söyleyen açıklayıcı bir detayı var. Kedi şeklinde gibi görünen atkısı, küçük dar kafası ve uzun kuyruğuyla aslında bir yılana benziyor. Bu şekilde kostüm tasarımcısı, Umbridge’ın gizlice Lord Voldemort’a itaat edenlerden biri olduğu ipucunu veriyor.

1990 yapımı film için Nicolas Cage, özellikle bir ikinci el mağazasına gidip yılan derisi desenli bir ceket aldı ve yönetmen David Lynch’e bu ceketi karakterin siyah kıyafetleri ve botunun yanında kullanarak kostümün bir parçası haline getirip getiremeyeceğini sordu. Marilyn Manson ile yaptığı röportajda Cage, 1960 yapımı “The Fugitive Kind” filminde benzer bir kıyafet giyen Marlon Brando’ya atıfta bulunmak istediğini söylemişti. Filmde de ceket eğlenceli bir rol oynamıştı. Filmdeki başka bir karakter, bu ceketin aptal bir palyaço ceketi gibi göründüğünü söylediğinde, Sailor (Nicolas Cage’in canlandırdığı karakter) şöyle cevap vermişti: “Bu bir yılan derisi ceketi! Ve benim için bu, bireyselliğim ve kişisel özgürlüğe olan inancımın bir sembolü. “

Kostüm tasarımcısı Jacqueline Durran için bu film, lüks şapkalar, peçeler ve mücevherlerle farklı şeyler denemek için harika bir fırsat oldu. Keira Knightley’in oynadığı karakteri, Chanel kolyeler ve küpelerle hatta şapkasına elmaslarla tutturulmuş tüylerle görüyoruz. Bütün bunlar karakteri çevreleyen lüksün bir sembolü. Yönetmen, duvaklı şapka sayesinde karakteri vurgulamayı başaran bir güzel bir görüntü elde etti. Anna, oğlunu ziyaretten döndüğünde duvağı çıkarmadan ağlıyordu. Bu, bir annenin umutsuzluğunu sembolize etmektedir.

Ryan Gosling “Drive” filmindeki ünlü ceketi kendi seçti. Nicolas Winding Refn’e göre, yönetmenler çok iyi aktörlerle beraber çalıştıklarında sıklıkla oyuncuların kendi karakterlerinin giyeceği kıyafetleri seçmesine izin verirler çünkü bu oynayacakları karakterleri kıyafetler aracılığıyla ne kadar ifade ettiklerini gösterir. Ancak Gosling’in seçtiği bu ceketin arkasında başlangıçta bir akrep yoktu. Kostüm tasarımcıları kartal ve diğer hayvan sembolleri olan askeri üniformalardan ilham alarak akrebi sonradan cekete eklediler. Bu nedenle, ceketin önü oldukça sıradandı ancak arka kısmı bir detaya sahipti. Ardından Gosling, film ekibine bu sembolü kullanarak kurbağa ve akrebin hikayesini ekleyebileceklerini söyledi ve bu durum gerçekten de çok güzel bir detay oldu.

Serinin kostüm tasarımcıları, yetişkin oyuncuları genç karakterlere dönüştürmek gibi zor bir görevle yüzleşmek zorunda kaldılar. Tasarımcılar karakter görünüşlerini yaratmak için çizgi romanlardan ilham aldılar. İlk başta karakterleri çizgi film kahramanları olarak hayal eden tasarımcılar sonradan bu karakterler gerçekte olsaydı nasıl görünürlerdi diye düşünerek tasarımları ortaya çıkardılar. Bu, onların ikonik görünümler yaratmalarına izin verirken bir yandan da izleyicilerin bir ceket, bir gömlek, bir saç modeli gibi tek bir ayırt edici ayrıntı sayesinde karakterleri hatırlayabilmelerini sağladı.

Yine ufak bir kostüm detayı bize Chris Evans’ın canlandırdığı Frank hakkında çok şey anlatıyor. Marry ile tanıştığında Frank’ın tişörtü ters giyilmişti. Fred’i kurtarmak ve kıza geri dönenebilmek için o kadar acele içindeydi ki tişörtüne dikkat edememişti. Chris Evans’ın karakterinde olduğu gibi bazı küçük detaylar, izleyenlere karakterin sözleri ve eylemleri dışında da bir şeyler anlatmayı başarıyor.

Tyler’ın aslında hikayeyi anlatan kişinin hayal ürünü olduğu iması kıyafetlerle veriliyor. Hikaye anlatıcısının kıyafetleri arka planla uyum içerisindeyken, Tyler’ın kıyafetleri etrafındakilerle ve diğer karakterlerle bir tezatlık içerisinde. Bu sayede kostüm tasarımcıları, karakterin aslında gerçekten orada olmadığını vurguluyor gibi görünüyor.

Bu dizinin kostüm tasarım danışmanı, özellikle de “Sex and the City” için yaptığı çalışmalarla tanınan efsanevi Patricia Field’dı. Patricia Field, “Benim için Emily belirli açılardan “Sex and the City’deki” Carrie’nin başka bir versiyonuydu gibiydi.” diyor. Her iki dizinin karakterlerinin görünümlerinde bu nedenle bu kadar çok benzerlik var. Örneğin, hem Sarah Jessica Parker’ın karakteri hem de Lily Collins’in karakteri aynı tarzda bereler takıyorlar.

“Bir saygı gösterisi yapacağım gibiydi. İlk başta insanlar yanlış anlar mı diye endişelendim ama sonucunda bence işe yaradı.” dedi Field.

Bazen kostümler bir şeyleri gizlemek için de kullanılabilir. 1979 yapımı “The Warriors” filminde Mercy karakteri aniden ceket giymiş bir şekilde görünüyor ve karakter “ceketi çaldım” şeklinde bir açıklamada bulunuyor. Fakat gerçekte çekimler sırasında bileğini kırmış olan oyuncu, alçısını gizlemek için ceketi giymişti.

Kostüm tasarımcıları yardımlarıyla filmdeki karakter gelişimi ustaca vurgulandı. İlk başta biraz naif ve eksantrik bir kadın lüks beyaz elbise içinde görünüyor ve beyaz masumiyetini simgeliyor, ancak karakterin gelişimiyle beraber giydiği kıyafetler de değişiyor. Karakter zamanla daha güçlü bir kadın haline geliyor ve kendisini tutkuyu simgeleyen kırmızı kıyafetler içinde görüyoruz.

Filmdeki kostümlerin bir çoğu geçmişteki kovboylara atıfta bulunuyor. Bu yüzden, film yönetmeni Quentin Tarantino başlangıçta senaryoda ana karakterin geleneksel yeşil bir ceket giyeceğini belirtti. Ve şapka için kostüm tasarımcısı Sharen Davis, “Bonanza” serisinde Michael Langdon’ın şapkalarını yapan şapkacıya gitti.

“Quentin’in hoşuna gideceğini düşündüğüm filmleri araştırmaya başladım çünkü onlarla bir bağ kuruyor. Ona gerçek tarihte nasıl olduğunu gösterebilirsin ama bu işe yaramaz. Güneş gözlükleri de “The White Buffalo’dan” Charles Bronson’ındı. Gözlükler 1830’da yapılmıştı, takılması zordu ve elimizde sadece bir çift vardı” şeklinde açıkladı David.

Kostüm tasarımcıları için en büyük zorluklardan biri karakterler için ayakkabı seçimiydi. Sebastian’ı eski siyah beyaz filmleri andıran 2 renkli ayakkabıları olmadan hayal bile edemiyoruz ama o ayakkabıları bulmak ilk başta hiç de kolay olmadı. Kostüm tasarımcısı Mary Zophres’in ilk seçtiği ayakkabıları Ryan Gosling içinde dans etmesi zor olduğundan dolayı beğenmedi. Bu nedenle Zophres iyi görünen ve dans ederken rahatsız etmeyen ayakkabılar bulmak zorundaydı. Filmde Sebastian ve Mia’nın bir bankta oturdukları ve ayaklarının yan yana geldiği bir sahne de vardı. Bu yüzden Zophres, karakterler arasındaki bağı vurgulamak için aynı ayakkabılar giymeleri gerektiğine karar verdi.