Fransız entelektüel hayatının son çeyrek yüzyılına damgasını vuran en önemli düşünürlerden biri olarak bilinen Michel Onfray, Sinan Baykent’e konuştu. Onfray Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki provakatif eylemlerden, Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu duruma ilişkin çarpıcı tespitte bulundu.
“AB MEDENİYETİ ÇÖKMEKTEDİR, ZAMANINI DOLDURMUŞTUR”
Avrupa Birliği’ne kaşı çıkan ve Avrupa medeniyetinin çöktüğünü açıkça ifade eden Onfray “500 sayfalık Décadence başlıklı eserimde 2000 yıllık bir tarihin, sona ermeye yaklaşan Yahudi-Hristiyanlık tarihinin, seyrini anlattım. Medeniyetimiz çökmektedir zira zamanını doldurmuştur. 2000 yıl, ölmek için iyi bir yaştır. Dolayısıyla da medeniyetimiz “son evre”sini idrâk etmektedir. İmparatorluklar bugün dinî zeminden yükselerek yeniden biçimleniyor. Çağdaş tarihi oluşturan levha tektoniği işte budur. Fransa ve Avrupa ise bu yarışın çok gerisindeler ”dedi.
“MACRON FRANSA’YA YABANCI BİR DIŞ POLİTİKA İZLİYOR”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macro’nun dış politikasını eleştiren Fransız düşünür, Macron’un Fransa’ya yabancı bir dış politika izlediğini ifade ederek, şu ifadelere yer verdi: “Macron’un dış politikası Maastricht’çilerin dış politikasıdır. Bu güruhun yegâne uğraşı liberal bir Avrupa inşa edip hesabına çalıştıkları küresel bir dünya hükûmetine ön ayak olmaktır. Kısa ve orta vadede ulusları sulandırıp “Avrupa’cı” asitte erittikten sonra emperyalist bir Avrupa Devleti’ni bina etmek istiyorlar. Böylesi bir devletin şimdiden bir bayrağı, bir marşı, bir şiarı, bir para birimi, bir hukuku, bir parlamentosu ve sınırları var. Bu devlet tasavvuru bir zamanlar Türkiye’yi hizmetçiye dönüştürmek istiyordu, şimdi de Lübnan’ın yanı sıra ABD tarafından darmadağın edilen Irak, Libya, Mali ve Suriye gibi ülkeleri… Uzun vadede bütün gezegenin piyasa kurallarına uygun işlediği bir düzeni hayal ediyorlar. Hâl böyle olunca, Macron’un dış politikası Fransa’nın değil Fransa’ya yabancı bir dış politikadır.
“MAASTRİCHT AVRUPA’SI TÜRKLERİN ONURUNU HİÇE SAYDI”
“Avrupa-Türkiye ilişkilerine dair nasıl bir bakış geliştirilmeli? Sorusuna yanıt veren Onfray, “ Türklerin asırlara dayanan bir kültür geleneği var. Uzak Asya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na, Hititlerden presokratik felsefecilere kadar önemli bir kültürel gelenek. Türkiye Akdeniz’in iki kıyısının ilişkisinde kilit bir fonksiyon görebilirdi. Ancak liberal Avrupa Türkiye’nin onuruyla birçok kez hiç yakışık almayacak üslûplarla oynadı. Gerek müzakereler sürecinde gerekse de sonraları Maastricht Avrupa’sı Türklerin haysiyetini, onurunu hiçe saydı. Böylece birçok fırsat kaçmış oldu. Türkiye’nin Devlet Başkanı kendi yolunu açtı, keza Rusya Devlet Başkanı da Maastricht Avrupa’sının Sovyetlerin çözülüşünde sergilediği liberal kibri müteakip başka istikametlere yelken açtı”
“TÜRKİYE İSTEDİĞİ YERİ CAMİ, İSTEDİĞİ YERİ SÜPERMARKET YAPAR”
Fransız düşünür, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, “ Bir egemenlikçi olarak Türkiye’nin kendi içinde istediğini yapabileceğine inanıyorum. Bu çok doğal değil mi? Türk hâkimiyetindeki bir yapının statüsünün ne olacağına uluslararası kurumlar karar veremez. Türkiye istediği yeri cami yapar, istediği başka bir yeri de süpermarket. Şahsen bir Türk’ün camilerini yitirmeyi istememesini çok iyi anlayabiliyorum. Ben de bir Fransız olarak başka ülkelerin Fransa’da kendi kanunlarını uygulamaya kalkmasını istemiyorum. Ben de Fransa’daki anıtları ve hatta kiliseleri korumak istiyorum. Üstelik ben bir ateist olarak bunu söylüyorum” ifadelerine yer verdi.
“SİZİN CUMHURBAŞKANINIZ GEREKLİ POLİTİKA UYGULARKEN, MACRON FRANSA’YI SATIYOR”
Onfray, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u eleştirerek, şu ifadelere yer verdi: “Sizin Cumhurbaşkanınız kendi ülkesi için gerekli olan politikayı uyguluyor ancak bu Fransa’nın politikasıyla çelişiyor. İyi de bu durum zaten oyunun bir kuralıdır. Bir büyük lideri tam da böylesi anlarda aldığı kararlar üzerinden tartarız. Ülkesini satmayan, iradesini ipotek ettirmeyen veya kiralamayan lider büyük liderdir. Korur, saygı görür, güçlendirir. Macron Fransa’yı savunmuyor. Tam aksine Macron Fransa’nın yok oluşuna çalışıyor ve liberal kapitalizmin son aşaması olarak varsayabileceğimiz küresel bir hükûmet istiyor. Giscard’dan Macron’a, Mitterand, Chirac, Sarkozy ve Hollande’a değin hepsi Fransa’yı küçük parçalarla sattılar.