İşte ünlü şefin açıklamalarından satır başları…
Annem Türkiye’ye geldi. ‘Hemen yemek istiyorum’ dedi. Biz de balıkçıya gittik. İtalya’da her şey kişiye özel porsiyonlu geliyor. Herkesin salatası mezesi ayrıdır. Türkiye’de ortak. Masanın ortasına koyuluyor, isteyen istediği kadar yiyor. Annem de gavurdağı salatasına bayılıyor, kilolarca yer. Siparişleri verdik, garson salatayı getirdi tam annemin önünde bıraktı. Annem salataya kaşık atacak, karşıdaki insan da onunla birlikte kaşık atıyor annem dondu kaldı.
‘Kusura bakma senin salatan olduğunu anlamadım’ dedi. Bir süre sonra masanın her yerinde porsiyonlara bölünmüş salata vardı. (Gülüyor) Bizim kültürümüzde bu şekilde paylaşma yok. ‘Ortaya koyalım herkes alsın’ diye bir şey yok. Hatta tam tersi senin tabağından alırsam çok ayıp olur.
Bir de ayakkabı konusu çok tuhaf geldi. Ayakkabıları kapı dışında bırakıyorsunuz, biz de öyle bir şey yok. Biz misafirliğe gittik ayakkabıları görünce ‘bir şey mi oldu acaba?’ diye düşündük. O da biraz tuhaf gelmişti. Onun dışında kültürlerimiz çok benziyor. ‘Anne terliği’ olayı bizde de var mesela. 40 yaşındayım hala annemden terlik yiyorum. (gülüyor)
EŞİMİ İLK GÖRDÜĞÜMDE EVLENECEĞİMİ ANLADIM
Ben Türkiye’ye tatil için geldim. Şef arkadaşım davet etti, turist olduğum için beni gezdirmeye başladı Türkiye’de. Kendi arkadaşlarıyla tanıştırdı beni, o arkadaşları arasında eşimi gördüm ve ‘bu nasıl bir güzellik, sanki gerçek değil gökkuşağından bir pırlanta düştü ve ben onunla aynı masada oturuyorum’ dedim kendi kendime.
Eşimle o zaman tanıştım. Tabii Türkçe bilmiyorum İngilizce koşuyoruz o dönem. Bir hafta tatil yaptım burada, eşimle iletişimimi koparmadım. Üç yıl boyunca uzaktan aşk yaşadık. İnternet üzerinden konuşuyorduk. Zamanla ben buraya ziyarete geldim, Tuğçe yanıma geldi bu üç yıl boyunca sürdü. Ben onu ilk gördüğümde evleneceğimi anladım. Hatta ona ‘Seninle evleneceğiz bir çocuğumuz olacak ve bir köpeğimiz olacak mutlu bir hayat yaşayacağız’ dedim. Şimdi o hayatı yaşıyoruz.