İnsan doğası gereği, öğrenim çağında olan çocukların bir arada olması, sosyalleşmesi, derse fiziki katılımının önemli olduğu biliniyor. Pek çok araştırma, hekim ve eğitimci aynı fikirde birleşiyor. Öte yandan bunun tam tersini savunan “Homeschooling” olarak adlandırılan “Ev de eğitim” gibi modelleri savunan gruplar da görüyoruz. Evde eğitim, özellikle ABD’de ilgi görüyor. Bu eğitim şekli, çocuğun okula kayıtlı olarak okumadığı bir yöntem olduğundan uzaktan eğitimle karıştırmamak gerekiyor. Bu yöntemin savunucusu gruplar çocuklara bilgi vermekten ziyade bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğretmenin daha faydalı olduğunu savunuyorlar. Ayrıca kişiselleştirilmiş eğitimin öneminden söz eden ancak kalabalık sınıflarda bunu sağlayamayan eğitimcilere de karşı çıkıyorlar. Covid 19 salgını sebebiyle mecburen uygulanan uzaktan eğitim modeli ise sadece bu grupların değil pek çok ailenin hoşuna gitmiş gibi görünüyor. ABD’de yapılan yakın zamanlı bir araştırma ev okulu ve uzaktan eğitim modeli eğitimi benimseyenlerin oranının 2 katı çıktığını gösteriyor.
On yıl önce Kuzey Teksas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, öğrencilerin bilgi okuryazarlığı becerilerini örgün, online ve karma öğretim yapan sınıflar arasında karşılaştırdı. Araştırmacılar, üç tür sınıf arasında kaydedilen sonuçlarda hiçbir fark olmadığını buldular. Bunun nedeni, üç sınıfında aynı materyalleri ve pedagojik yaklaşımı kullanması olarak açıklandı. Yine de yapılmış bu yönde sonuç veren az sayıdaki araştırmaya karşın örgün eğitimin faydalarına odaklanan çok sayıda araştırma bulunuyor.
Ayrıca okulun sadece eğitim öğretim değil pek çok farklı sosyal konuda da etkin olduğu biliniyor. Öğrencinin kulağı mı duymuyor, gözü mü görmüyor, ailesinden şiddet mi görüyor, mutlu mu, öfkeli mi vb. pek çok konunun da örgün eğitim koşullarında ortaya çıktığını duymuşuzdur. Bunlara bir de dijital imkânsızlıklar nedeniyle eğitim öğretime ulaşamayan öğrenciler eklendiğinde UNICEF ve benzeri kuruluşların, “Okuldan uzak kalan, eğitime katılamayan çocuklara mutlaka ulaşmalıyız, gelecekleri için bu dönem büyük bir kayıp” açıklamalarına hak vermemek elde değil.
Uzaktan eğitim kalıcı olur mu?
Eğitime çok önem veren Avrupa ülkeleri için şimdilik bu durum pek olası görünmüyor. Aynı şekilde ülkemiz için de pek uygun bir model olmayabilir. Yine de büyük resme bakmakta fayda var. Eğitimi sanal ortama taşımaya çalışan dünyaca ünlü pek çok üniversite bulunuyor. E-eğitim, e-sertifika derslerini Harvard dahil pek çok üniversite kullanılıyor. Bunun yanı sıra 5G ile hızlanacak olan internetin ardından 3 boyutlu sanal sınıfların da devreye girmesi bekleniyor. Öğrencilerin özel bir donanım ve yazılım aracılığıyla hangi ülkede olurlarsa olsunlar gözlükleri takıp dünyanın öbür ucundaki derse katılabilecekleri günler de gelecek.
Eğitim teknolojilerine yapılan yatırımın finansal miktarındaki artış ise akla: “Tüm bu yatırımlar Covid 19 salgını sonrası çöpe atılmayacağına göre eğitim öğretim sanal olarak kalıcı mı olacak? Sorusunu getiriyor.
Bu denli büyük yatırımların salgın sonrası bir kenara atılması pek olası görünmese de devletlerin örgün eğitimi bir kenara bırakması da en azından şu an için çok olası görünmüyor. Belki de uygulanacak karma bir model insanoğlunun dijitale geçiş sürecinde yaşayacağı olumsuzlukları zamana yayarak azaltabilir ve e-eğitim sistemleri örgün eğitimi pekiştirmek amaçlı kullanılabilir. Süreci doğru yönetmek adına yalnızca teknolojideki gelişmelere değil aynı zamanda beynin nasıl çalıştığına ve öğrencilerin nasıl öğrendiğine bakmamız, doğal geçişi sağlayacak sistemler oluşturmamız gerekiyor.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73