Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, kozmopolit kültürü, zengin doğal kaynakları, güçlü hukuki ve kurumsal altyapısıyla yatırımlar için eşsiz bir ortam sunduğunu ifade eden Rekabet Kurulu Başkanı Birol Küle, herhangi bir yatırım kararı için dikkate alınan birincil unsurun ‘belirlilik’ olduğunu belirtti. Yatırımcıların, özellikle risk alarak belli bir teknik bilgi veya avantajı kullanacakları zaman, optimal sonuçları engelleyecek belirsizliklerle, işlem maliyetleriyle karşılaşmak istemediklerini dile getiren Küle, rekabet hukuku rejimlerinin bazı nüanslar dışında evrensel olduğuna dikkati çekti. Küle, “Liberal ekonomik sistem bugün üzerinde uzlaşılan bir sistem olduğundan ve bu sistemlerde ekonominin koordinasyonu tarafsız, teknokratik, verimlilik ve etkinlik esasına dayalı olarak bağımsız çalışan kurumlarca sağlandığından, marjinal birkaç istisna bölge haricinde tüm dünya aynı iktisadi prensiplere göre işlemektedir” diye konuştu.
TİTİZLİKLE GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
Yatırımcıların yatırım kararlarını belirlerken rekabet hukuku kurallarını etkili şekilde uygulayan bir rekabet otoritesinin varlığının da dikkate alınan unsurlardan biri olduğunu vurgulayan Küle, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu durum, ilgili ülkedeki kamu otoriteleri tarafından piyasalarda faaliyet gösteren tüm teşebbüslere eşit şartlar sunulacağı, yerel teşebbüslere ayrımcı davranılmayacağı yönünde yatırımcıya güven vermekte ve böylece ülkeye yabancı yatırımcıların girişine katkı sağlamaktadır. Biz Rekabet Kurumu olarak, ülkemizin kalkınması için ihtiyaç duyduğu doğrudan yabancı yatırımlar için uygun ortam yaratılması hususunda da üzerimize düşen görevi titizlikle gerçekleştirmekteyiz.”
TAM BAĞIMSIZ KARAR
Türkiye’nin rekabet hukuku uygulamaları açısından diğer ülkelere göre bir eksiğinin bulunmadığını hatta AB müktesebatına uyumunun tam olduğunu, bu durumun AB ilerleme ve AB Türkiye raporlarında da tespit edildiğini anlatan Küle, “Son değişikliklerle Türkiye’nin rekabet hukuku mevzuatı AB rekabet hukukuyla paralel hale geldiği. Rekabet Kurulu da kararlarını tam bağımsız alıyor. Türkiye’de rekabet hukuku uygulamalarının geliştirilmesine, tam modern halde sürekli güncellenmesine yönelik çalışmalar Rekabet Kurumunu uluslararası alanda da takdir toplayan ve deneyimlerine ihtiyaç duyulan bir rekabet otoritesi haline getirdi. Bu bağlamda rekabet hukukunun uygulanması açısından Türkiye’de yabancı yatırımcıya gelişmiş ülkeler düzeyinde bir ortam sağlanmaktadır” ifadelerini kullandı.
YEREL REKABETTE TÜRKİYE 6’NCI SIRADA
AB’nin her yıl Türkiye’nin 33 başlıktaki durumunu inceleyen “Türkiye Raporu” yayımladığını anımsatan Küle, burada incelenen hususlardan birinin de rekabet hukuku olduğunu bildirdi. Küle, 2020 Türkiye Raporu’nda Rekabet Kurumu ve işleyişinin oldukça yeterli ve AB müktesebatıyla uyumlu olduğunun ifade edildiğini, kurumun bağımsız karar alma ve rekabet hukukunu uygulamada da yeterli kapasiteye sahip bulunduğunun belirtildiğini aktardı. Cornell Üniversitesi, INSEAD ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WPO) tarafından her yıl dünyadaki yenilikçilik (inovasyon) faaliyetleri ölçülerek ‘Küresel Yenilikçilik Endeksi’nin yayımlandığını belirten Küle, söz konusu endekste ülkelerin kredi almanın kolaylığı, özel firmalara verilen yerel kredilerin GSMH’ye oranı gibi çeşitli kriterlere göre sıralandığını, endekste yer alan bir kriterin de ‘yerel rekabetin yoğunluğu’ olduğunu dile getirdi. Küle, “Küresel Yenilikçilik Endeksi’ndeki ‘yerel rekabetin yoğunluğu’ kriterine göre 2019 yılında Türkiye tüm ülkeler arasında 6’ncı sıradadır. Bu durum ülkemiz ekonomisinin oldukça rekabetçi olduğunu ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
REKABET HUKUKUNDA KAMU-ÖZEL AYRIMI YOK
Türkiye’nin rekabet hukuku rejiminde diğer bazı ülkelerde olan kamu özel ayrımı dahi olmadığını, yerli yabancı ayrımı ya da kamu özel ayrımı yapılmadan bütün iktisadi aktörlere eşit şekilde uygulandığını ve bunun herhangi bir istisnası olmadığını belirten Küle, birleşme ve devralma işlemlerindeki küresel ölçekteki işlem yoğunluğuna bakıldığında 2019’da Rekabet Kurumu tarafından incelenen 208 yoğunlaşma işleminin sadece 38’inde tarafların tamamının Türkiye çıkışlıyken, 115’inde tarafların tamamını yabancı ülke yasalarına göre kurulmuş şirketlerin oluşturduğunu kaydetti. Küle, şöyle konuştu: “2019 yılında yabancı yatırımcılar tarafından 46 ayrı işlemde Türkiye kökenli şirketlere yatırım yapılması öngörüldü. Yabancı yatırımcılar arasında işlem bazında yapılan sıralamaya göre ilk sırada 6 işlem ile Japonya kökenli yatırımcılar bulunmaktadır. Hedef şirketin Türkiye kökenli olduğu bu işlemlerde 3 yabancı yatırımcı tarafından gerçekleştirileceği bildirilen yatırım tutarı ise yaklaşık 36 milyar 177 milyon liradır.”