Yargıtay Lideri Mehmet Akarca, çoğunlukla uydurma hesapların gerisine sığınarak yargısal süreçlerle ilgili toplumsal medyada yorum yapanları eleştirerek, “Hukuk atmosferini zehirleyen bu yaygın ve şimdiki sorun ciddiye alınmalı ve yapılacak yasal düzenlemelerle tahlile kavuşturulmalıdır.” dedi.
Akarca, Yargıtay, Çukurova Üniversitesi ve Adana Sanayi Odası tarafından bir otelde düzenlenen “İş Hukuku Adana Bölgesel İçtihat Forumu”nun açılışında, programla birinci derece bölge mahkemeleri kararlarının Yargıtay içtihatlarıyla ahenkleştirilmesinin amaçlandığını söyledi.
İş hukukunu toplumsal kanıların de etkilediğini belirten Akarca, “Bu anlayış değişikliği kaçınılmaz olarak iş hukukuna devletin müdahalesini gerekli kılmaktadır. Başka toplumsal alanlar üzere iş ömrünün da globalleşmenin tesirine maruz kaldığı bir periyottan geçiyoruz.” diye konuştu.
Kovid-19 sürecinde iş yeri tarifinin değiştiğini aktaran Akarca, şöyle devam etti:
“Gerçekten de pandemi bize bunu gösterdi. İnsanların dijital periyotta konuttan çalışmaları üzere bir kavram ortaya çıktı. Meskende çalışan insan konut işini yaparken bir kazaya uğrarsa bu iş kazası mıdır? Yoksa sahiden de kendisinin yaptığı, neden olduğu bir kaza mıdır? Bunun ayrımını yapmak son derece güçtür. Yani iş hukuku dairemizin ve iş yargıçlarımızın önünde çok çetrefilli meseleler bulunmaktadır. İş hukuku çok dinamik yaşayan canlı hukuk kollarının en değerlisidir. İş hayatını, çalışma hayatını, ekonomiyi direkt etkilemektedir. Globalleşmenin sonucunda ekonomik, toplumsal ve kültürel kıymetler ulusal hudutları aşarak milletlerarası alana süratle yayılmış, ülkeler ortasında daima bir etkileşim ve irtibat meydana getirmiştir. Hukukçular olarak globalleşen dünyanın değişen kaidelerine uygun ve adil bir hukuk nizamı oluşturmalıyız. Her türlü toplumsal faaliyette olduğu üzere ticaret hayatı da lakin türel güvenlik ortamında gelişir.”
Islahatlar
Akarca, Yargıtayın son yıllarda gerçekleştirdiği ıslahatların etik, şeffaflık ve isimli kalite olmak üzere üç ana sütun üzerinde yükseldiğini söz etti.
Islahatlar hakkında bilgi veren Akarca, şöyle konuştu:
“Yargıtay, gerekçeli kararların kalitesinin yükseltilmesi için son 1 yıl içerisinde kapsamlı bir çalışma yürüterek gerekçeli karar yazım rehberini geliştirmiştir. Bu yıl eğitimleri tamamlanacak olan gerekçeli karar rehberinin önümüzdeki yıldan itibaren tüm Yargıtay dairelerince uygulanmasına başlanacaktır. Rehbere uygun formda yazılacak gerekçeli kararlar 2023 yılında faaliyete geçecek yapay zeka tabanlı ‘Yargıtay İçtihat Merkezi’ aracılığıyla da yaygınlaştırılacaktır.”
Yargıya itimat
Yargıya inanç konusuna değinen Akarca, “Son yıllarda gerçekleştirilen ıslahat çalışmalarının bir sonucu olarak yargıya inancın her geçen gün daha da arttığını söz etmek isterim. Bu nedenle halkın, yargıya olan inancının çok az olduğuna dair haber ve yorumların gerçek olmadığı kanaatindeyim.” dedi.
Akarca, vatandaşlar tarafından mahkemelere açılan milyonlarca davanın hakim ve savcıların fedakar çalışmalarıyla sonuçlandığını belirterek, “Buradaki en büyük problemlerimizden birisi 22 bin 800 hakim ve cumhuriyet savcısının bulunduğu yerde, yüzde 60’a yakın meslektaşımızın 5 yıl ve altında kıdeme sahip olmasıdır. Bunlar da önümüzdeki günlerde eğitim yoluyla ve daha uygun yapılacak ıslahat çalışmalarıyla bu alandaki boşluğun da süratle giderileceğini göreceğiz.” tabirini kullandı.
“Sosyal medya mahkemeleri”
Toplumsal medyanın yargıdaki inanca tesirini kıymetlendiren Akarca, şunları kaydetti:
“Çoğunlukla uydurma hesapların ardına sığınan kullanıcıların yargısal süreçler hakkında toplumsal medyada yorumlar yapmasına ait uygulamalara sıklıkla rastlamaktayız. Buna ‘sosyal medya mahkemeleri’ deniliyor. Kişinin hatalı olup olmadığına, kanıt durumuna, rastgele bir dataya objektif olarak bakmaksızın her önüne gelen bu bahiste bir karar veriyor ve bu bahiste yargıyı suçluyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Anayasa ve üniversal hukuk unsurlarına muhalif olan ve birtakım hallerde de hata teşkil eden bu durum, ülkemizde kronik bir hale gelmiştir. Bilinmelidir ki günlük hayatta cürüm teşkil eden her kelam ve davranış toplumsal medyada da kabahattir. Şu bir gerçektir ki rastgele bir davada, dava belgesine vakıf olan az sayıdaki yargı mensubu dışında kimsenin bu mevzuda kâfi bilgiye sahip olduğu söylemek mümkün değildir. Evrakın içeriğini bilmeden, kanıtlarını görmeden, bunları okumadan, bunları anlamadan, bilhassa de bu mevzuda uzmanlık gerektiren bir mevzuda bakıyorsunuz herkes bir yorum yapıyor. Televizyonlarda, basında, toplumsal medyada, siyasi alanda, her alanda, toplumun her kısmında güya bütün iş, güç bırakılmış ve bir tek bu husus üzerinde yargıya gereksiz halde sataşmalarda bulunulmaktadır. Kamuoyunun demokratik hak arayışlarına, duyarlılıklarına sonuna kadar hürmet duyuyoruz lakin hukuk atmosferini zehirleyen bu yaygın ve aktüel sorun ciddiye alınmalı ve yapılacak yasal düzenlemelerle tahlile kavuşturulmalıdır.”
Forum, yarın sona erecek.
