Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Merkez Bankası rezervlerinden, Ege’deki Yunanistan saldırısına, eski bakan Kemal Derviş’ten dolarizasyona kadar bir çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
Bulut, Merkez Bankası’nın döviz sattığına ilişkin ortaya atılan iddiaları yalanlarken, satılmış olsa bile 13 milyar dolarlık karın olduğunu, kamu bankalarının satmış oldukları tüm dövizleri tam olarak yerine koyduğunu belirtti.
Kemal Derviş döneminde ülkenin gidişatı için MHP lideri Devlet Bahçeli’nin koltuğundan vazgeçip seçime gittiğini, rahmetli Başbakan Bülent Ecevit’in en büyük hayal kırıklıklarından birinin Kemal Derviş olduğunu açıkladı.
Hazine ve Maliye Eski Bakanı Berat Albayrak’a teşekkür edilmesi gerektiğini ve bugün gelinen noktada hem ekonomik açıdan hem de enerji açısından Berat Albayrak’ın atmış olduğu adımların büyük yararlarının görüldüğünü belirten Bulut, ABD, Fransa ve Yunanistan’ın ortak yaptığı tatbikatın Türkiye için büyük bir tehdit oluşturduğunu da kaydetti.
Türk Lirası’nda kalanların her zaman kazandığını belirten Bulut, doların 30 liraya yükselmesi halinde Türk Lirası’na güvenenlerin yine kazanmış olacağını sözlerine ekledi.
İşte Bulut’un açıklamaları şöyle:
MERKEZ BANKASI REZERVLERİ İÇİN TEŞEKKÜR EDİLMESİ GEREKİYOR
Geçen hafta söylemiştim, bazıları söylediklerimi çarptırdı. Rezervlere brüt olarak bakılır. Satılabilir ve satılamaz rezervler bulunur. Satılabilir rezervlere baktığımız zaman teknik olarak bu işi bilen birinin 128 milyar doların satılabilir rezerv olmadığını görür. Ortaya atılan iddialar ilk maddeden çürüyor. 128 milyar doları 7-8,50 lira arasında sattılar, piyasaları kontrol etmek için. O zaman yine yanlışa düşüyorsunuz. Eğer 7-8,50 arasında 128 milyar dolar sattıysak bunun ortalaması 7,75’e gelir. 7,75’ten sattığımız doları geçtiğimiz hafta 6,80-7 arasında geçtiğimiz haftalarda geri aldıysak yaklaşık yüzde 10-15 arasında kar etmiş olmamız gerekiyor. Yaklaşık 13 milyar dolarlık kar etmiş olmamız gerekiyor. Burada teşekkür edilmesi gerekiyor ama teşekkür edilmesine gerek yok.
Pandemi sürecinde ülkelere dikkatle bakarsanız bu tip satışı nasıl finanse edebilmiş. Türkiye bunu başarıyla yapmış, döviz isteyene döviz yok dememiş. Geçtiğimiz krizlerde döviz olmamasından dolayı yatırımcılar ülkeden çıkmak istediler. Merkez Bankası’nın yapması gerekeni yaptığını görüyorum.
TÜRKİYE BU TARTIŞMADAN ÇIKMALI
Eğer bu eleştiriler cahilce yapılmıyorsa 128 milyar doları 7-8 arası satıp, 6,80-7 arasından geri alan kamu bankaları için teşekkür edilmesi gerekiyor. Türkiye’nin bu tartışmadan çıkması gerekiyor.
Kamu bankaları zaman zaman döviz satmıştır. Kamu ve Merkez Bankası her sattığı dövizde karda şu anda.
BABAM CEKETİNİN ASTARINA DOLAR DİKTİ
Dolarizasyon psikolojik bir rahatsızlık. Kişisel anlamda değil, ülkeler anlamında söylüyorum. Ev kirası, araba tamiratı dolarla. Her şeyin kirası dolarla. Geçmişten buraya geldik. Bir süre sonra her şeyi dolar olarak görmeye başlıyorsunuz. Bu mantık dolarizasyona kaptırıp götürüyor. 1977’de babam milletvekiliydi. NATO’ya göreve giderken yanında dolar götürmesi gerekiyor. Dolarlar ceketinin iç astarına diktiler. Milletvekili yurt dışına 100-200 dolar götüremiyor. O zaman da tam tersi bir süreç vardı. 100 dolarla yakalananı hapse atıyorlardı. 1980’den sonra Türkiye’de öyle bir dolarizasyon başladı ki 1980 darbesinden sonra, bence bu bilinçli olarak yapıldı. 80 darbesinin belki amaçlarından biri buydu. Türkiye’yi öyle bir dolarize ettiler ki hepimiz dolar dolar bakmaya başladık. Dolarla algılamaya başladık. Cumhurbaşkanımız bunu defalarca ifade etti.
TÜRK LİRASI’NDA DURAN, DOLAR 30 LİRA DA OLSA KAZANIYOR
1980’den 1990’dan 2000’den beri Türk Lirası’nda duruyorsanız, Hazine Bono’nuzu hiç satmadıysanız, sürekli bileşik faiziyle birlikte bugün dolar 30 lira olsa sizin getirinizi karşılamıyor. Çok net söylüyorum. 20 yıldır, 10 yıldır, 30 yıldır TL’ye güvendiyseniz, TL hazine bonosunda kaldıysanız, bunun getirisini değerlendirdiyseniz dolar kaç lira olursa olsun o getiriyi sağlamıyor. En büyük getiri her zaman Türk Lirası’nda. Dolayısıyla kısa vadeli dönemleri alıp da şu dönemde bu oldu, bu dönemde bu oldu diyerek Türk Lirası’yla ilgili algılamayı bozuyorlar ve bir dolarizasyon ortaya çıkarıyorlar. Türkiye bu dolarizasyon hastalığından kurtuluyor. Yapılan düzenlemelerle, kredi kullanımlarıyla ilgili, kiralarla ilgili, bireylerin atacağı adımlarla ilgili dedolarizasyon sürecini başlatmıştı Sayın Cumhurbaşkanımız. Ve bugün bir dedolarizasyon sürecini yaşıyoruz. Mutlaka da dolarizasyon sürecinden kendimizi kurtaracağımıza inanıyorum. Bakın son 24 saatte ABD piyasalarında yaşananlar aslında dünyada hiçbir şeyin güvenli liman olmadığını gösterdi. ABD 10 yıllık hazine bonolarına gelen satış, ABD hazine ihalelerine gelen eksik talep ve küresel yatırımcıların gerektiğinde her türlü para ve değerden vazgeçip yer değiştirebileceğini gösteren bu 24 saatlik bir hareket ki biz bunu bir 2003’te bir de 2013’te gördük. Aslında yeni oraya çıkan dünya düzeninde hiçbir şeyin eskisi kadar güvenli olmadığını bize bir kere daha gösterdi. Son 24 saatlik hareket bence çok önemli. 1,61’lerin üzerini zorlayan ABD 10 yıllık hazine faizlerini gördük. Bence bu çok önemli bir gelişme. Gelişmekte olan piyasaları mutlaka etkiledi. Bizde doları 7.40’ın üzerine attı ama şu anda aşağı doğru tekrar süzülüyor. Kısa vadede şunu gördük ki hiçbir şey eskisi gibi garanti değil, Hiç kimse kendini dolar, euro, altında kaldım, TL’de değilim diyerek garantide olduğunu düşünmesin. Yeni dünya düzeninde yeni değerlemeler oluşuyor ve Türkiye’nin çok büyük avantajının olacağını düşünüyorum. Yayına çıkmadan önce yabancı kuruluşların değerlendirmelerine baktım. İki ülkeden bahsediyor büyüme anlamında. Bir Çin, iki Türkiye’nin 3,5 ile 6 arasında büyüyeceğini düşünüyorlar.
ECEVİT: KEMAL DERVİŞ HAYATIMDA BANA ATILAN EN BÜYÜK KAZIKTIR
Bülent Ecevit’in evine ziyarete gittim ve o dönemde Kemal Derviş’e karşı yayınların yüzde 99’unu ben yaptım. Hem CNN Türk’te hem Radikal Gazetesi’nde hem de çalıştığım diğer gazetelerde. O dönemde aramızda Rahşan Hanım da vardı. 3 kişinin arasında bir konuşma geçti. Bana aynen şunu söyledi: Kemal Derviş hayatımda bana atılan en büyük kazıktır. Kendi bakanımken ABD’ye gitti, 15 gün boyunca benim telefonuma çıkmadı. 15 gün boyunca kendisine ulaşamadım” dedi.
Bunu yayında söyler misiniz dedim. Kendisi bizzat CNN Türk yayınına geldi, birlikte yayın yaptık. Aynısını yayında da söyledi. ”15 gün boyunca benim telefonuma çıkmadı” diye.
BAHÇELİ ÜLKE MENFAATİ İÇİN KOLTUĞUNU TEKMELEDİ
Kemal Derviş konusu çok önemli, Devlet Bahçeli’nin açıklamaları çok önemli. Kemal Derviş’le Türkiye’de en çok uğraşmış kişi benim. O dönemde bütün yayınlarımda, yazılarımda bunu dile getirdim. Kemal Derviş, Türkiye’ye Merkez Bankası Başkanı olarak gönderildi. ABD’de uçağa kondu, Türkiye’ye indiğinde süper yetkili bir bakan olarak indi. O dönem maalesef Bülent Ecevit’in rahatsızlığı yüzünden ve baktığınız zaman bir koalisyon hükümeti olması yüzünden Türkiye’nin çok fazla direnme şansı yoktu. Sayın Devlet Bahçeli o dönemde koalisyon ortağı olmasına rağmen her zaman Kemal Derviş’i frenlemeye çalıştı, Derviş’in attığı adımlara karşı çıktı. Bahçeli’yle makamında defalarca görüştüm. Birlikte Kazakistan’a gittik. Seyahat süresince de konuştuk, bahsettik. Kazakistan dönüşünde de Kemal Derviş’in düzenlemelerini durdurmaya çalıştı. Baktı olmadı, en sonunda da koalisyon hükümetini bozarak Türkiye’yi seçime götürdü. Birinci partiydi MHP 140’tan fazla milletvekili vardı. Fakat Devlet Bahçeli kendi koltuğunu tekmeleyerek devirdi, Kemal Derviş Türkiye’ye zarar vermesin diye.
EMPERYALİST DÜZEN
Dünya Bankası’nda onlarca başkan yardımcısı vardır. Ülkelerden seçilir getirilir ve daha sonra onlar ülkelere gönderilir, küresel emperyalist düzenin bir kullandığı formüldür bu, yapıdır. Ve orası kontrol altına alınır. O dönemde Türkiye finansal bir boyunduruk altına alınmaya çalışıldı. Arkasından siyasal bir boyunduruk altına alınmaya çalışıldı. Kemal Derviş Türkiye’ye başbakan yapılmaya çalışıldı. Parti kurdu, CHP’ye katıldı, oraya gitti, buraya gitti. Her gün haber oluyordu. O dönemde basında tek başıma hep bunlara karşı çıktım. Çok büyük baskı altında kaldım ama hiçbir zaman sesim kesilmedi. Sesimin kesilmesine izin vermedim. Her türlü platformda sesimi çıkardım. Bahçeli’nin bu hatırlatması bence çok önemli. Kemal Derviş dönemini her Türk vatandaşı hatırlarsa bugün yeniden küresel emperyal düzenin Türkiye’ye neler yapmaya çalıştığını bir kere daha anlarız. 100 yıl önce İtalya, Fransa, Yunanistan, İngiltere vardı. Ne yaptılar? Anadolu’yu işgal ettiler. 100 yıl sonra bugün ABD, Dedeağaç’ta 145 apaçi helikopteri, 1400 zırhlı araç, Balkanlarda binlerce zırhlı araç, Kıbrıs Rum Kesimi’nde binlerce asker, yüzlerce araç, uçak tatbikat yapıyorlar. Tatbikata kim katılıyor? Fransız uçak gemisi katılıyor. Baktığınız zaman 100 yıl önce ABD’yi işgal edenler içlerinden bazıları eksilmiş ki, eksilmedi bence, İtalya her zaman Normandiya çıkarması sonrası ABD’nin emrindedir. 100 yıl sonra Türkiye’yi çevrelemeye çalışıyorlar. Birileri hala Gara operasyonunu siyaset malzemesi yapıyor ve birileri hala Türkiye çevrelenirken ki 20 yıl önce Kemal Derviş tarafından emperyal bir şekilde boyunduruk altına alınmaya çalışılırken birileri hala bunun siyasetini yapıyor. Siyaset dönemi geçti. 100 yıl önce işgal edildi Anadolu, 100 yıl sonra risk altındayız. 2016’da darbe gecesi televizyonda şunu söylemiştim. Bu bir darbe girişiminin haricinde bir işgal denemesidir. O gece Türkiye işgal edilmek de istendi. Tekrar ediyorum. Herkes aklını başına almalı. Milli duruş sergileyen kim varsa onunla birlikte yola devam etmeli. Artık A, B, C siyaset lüksü yok. Türkiye ciddi bir tehdit altında. Bunu korkutmak için söylemiyorum. Bugün Fransız uçak gemisi ABD gemiler, Yunan gemileri Akdeniz’de tatbikat yapıyorsa bunun ortak verdiği mesaj bellidir. Siz orada petrol ve gaz araması yaparken Yunan uçakları sizi taciz ediyorsa, Yunanistan Türkiye’ye 30 dakika dayanamaz askeri olarak. 29 dakikada Türkiye-Yunanistan savaşı biter ama arkasında Fransız, arkasında ABD gemileri olduğu zaman Yunan donanması kendini daha cesur hissediyor. Lütfen artık her vatandaşımızın bunu görmesini, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bunu çok net bir şekilde haykırdığını bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Bahçeli’nin Derviş hatırlatması da bu anlamda çok önemlidir. O günleri herkes dönüp bir daha okusun. O günlerde Türkiye’de neler yapıldığını, hangi sivil toplum kuruluşlarının Türkiye’yi nereye zorladığını, ne yapmaya çalıştığını herkes dönüp bir daha okusun ve belki de arşivlerde vardır. Sayın Bülent Ecevit’in o programı. Kendisinin o konuyla ilgili açıklamalarını da bir kez daha izleme şansımız olur.
TÜRKİYE PANDEMİYİ EN İYİ YÖNETEN 5 ÜLKEDEN BİRİ
Türkiye pandemi sürecini en iyi yöneten 5 ülkeden birisi. Her anlamda. Ekonomik anlamda, döviz rezervi anlamında, Merkez Bankası, ekonomi yönetimi en iyi yöneten. Eksik yok mu. Diyolar işte, şuraya bu destek, buraya bu destek. Tabi ki eksik vardır. Hatasız kul olmaz. Eksik mutlaka var ama baktığınız zaman aşıya da bakın bugün aşı sürecine de bakın. Türkiye aşılama sürecini en iyi yöneten ülke. AB dönüp Çin aşısı almaya çalışıyor. Hatta AB o kadar çaresiz ki dönüp Rus aşısı almaya çalışıyor. 3. Faz çalışması bitmedi. Geldiğimiz noktada Türkiye’de aşılama devam ediyor. Pazartesi günü büyükşehirlerde okullar 2 gün açılacak. Normalleşme süreci başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız müjdesini verdi. 1 Mart’tan itibaren normalleşme hızlanacak.
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI 2 ÜLKEDEN BAHSEDİYOR
Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman derecelendirme kuruluşları da ne kadar istemeseler de ne kadar Türkiye’yi kötülemek isteseler de kendi aralarındaki yazışmalarda, kendi iç raporlamalarında 2021’de iki ülkeden bahsediyorlar. Biri Çin yüzde 8 büyüyecek, ikincisi Türkiye. Yüzde 3.5 kötümser, yüzde 6 iyimser büyüyecek. Şimdi bir not daha düşeyim Uğur Bey izin verirseniz. 2028 yılında Çin’in GSYH’sı ABD’yi geçiyor. Diyorlardı ki AB ve ABD’ye alternatif olarak sizin bölgenizde GSMH’ler çok küçük orada bir birlik oluşamaz. Hayır. Bugün 2028 projeksiyonuna baktığınızda Çin, AB’yi çok rahat geçiyor. 2028’de ABD’yi geçiyor. Türkiye, Rusya, Çin’i topladığınızda çok daha büyük bir fark ortaya çıkıyor. Ekonomik gerçeklere baktığınızda 2028’de dünyadaki büyük değişimi hep birlikte göreceğiz.
Bunlar orta ve uzun vadeli elastik durumlar. Kısa vadede çok elastik durumlar değil. Bugün düştü yarın çıktı ayarlayamazsınız. Eğer 6,80’e göre ayarlansaydı bugün 7.40. Dolayısıyla 3 aylık periyotlarda bunu gözlemleyip 3 ayın ortalamasına göre düzenleme yapılması gerekiyor. Yeni fiyatlamanın da mutlaka piyasaya yansıyacağını düşünüyorum.
AYNI MALIN UCUZ OLANINI ALIN
Bir cam şişe su bir markette 3 liraya satılıyor bir markette 8 lira. Ben bunları gözlemleyerek söylüyorum. Tüketim gücünüzü kullanırsanız tüketimden gelen gücünüzü yani 3 liraya satılan yerden alırsanız 8 liraya satan yeri cezalandırırsanız tüketim gücünüzü kullanırsınız dedim. Ama bazı özellikle sözlükler var internette böyle tabiri caizse kara delikler, kim olduğu belli değil. Orada yüzlerce sayfa yazı açılmış. Yiğit Bulut dedi ki tüketmeyin. Tüketmeyin demedim. Ben dedim ki tüketim gücünüzü kullanın. A marketinde B marketinde aynı mal satılıyorsa biri 3, diğeri 8 liraysa 3 liralık olanı alın. 8 liraya olanı almayın.
Aynı mal 5 liraya satılıyor, aynı mal 8 liraya satılıyor. Aynı mal 3 liraya satılıyor, aynı mal 6 liraya satılıyor. Aralarında 100 metre var iki marketin. 100 metre var. 1 kilometre giderseniz belki daha ucuzunu da bulursunuz. Dolayısıyla tüketimden gelen güç seçiciliktir. Seçerek tüketeceksiniz. Size dayatılanı değil, önünüze konulanı değil, seçerek tükettiğiniz zaman mutlaka fiyatlara da etkiniz olacaktır.
BERAT BEY’E TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ
2020 yılında 93 milyar dolarlık talep oluştu. Çok net. Türkiye 36.5 milyar dolar cari açık verdi. 26,6 milyar dolarlık altın ithal edildi. Yabancı portföy de 10 milyar dolara yakın çıkış oldu. 2020’de 93 milyar dolarlık döviz talebini net olarak buluyorsunuz. Rezerv satıldı, rezerv eridi bütün bunlar yalan. Daha ilkokul seviyesinde insana öğretirler. Bir varlık varsa bir de pasif vardır yani. Aktif, pasif dengesi. Dövizi sattığınız zaman doların karşılığı TL bilançonuza girer. TL’yi sattığınız zaman TL karşılığı ne aldıysanız bilançonuza girer. Yani tek uçlu değildir bunlar. İlkokul birinci dersten mi başlayıp anlatmamız gerekiyor. Eğer bir mal satıldıysa onun bir TL karşılığı var. Bankalarda mevduatlarda. Altın alındıysa bu altın nerede? Vatandaşın cebinde, yastık altında, bankalarda hesaplarda. Dolayısıyla bu kirli bir propaganda. Madem iddia ediyorsunuz, 128 milyar dolar satıldı diyorsunuz, söylüyorum. 7,00 ile 8,50 arasında satılmış onların iddiasına göre. 128 milyar dolar satıldıysa ortalaması 7,75’e gelir 6,87’ye geldiğinde yaklaşık 13 milyar dolar kar bırakır. 7.40’tan geri alsanız 6 milyar dolar kar bırakır. Bu kar için de teşekkür etmeniz gerekir. Kamu bankaları yukarıdan sattıkları bütün dövizleri yerine koymuşlardır. Dolayısıyla kamu bankaları bu anlamda ciddi bir operasyonel karlılığa da sahiptir. Her zaman yabancılar kazansın diye ellerimi ovuşturanlar bunun için üzülüyorlar. Bakın hep Türk piyasalarında yabancıların kazanmasını tahrik edenler, yolunu açanlar vatandaşı yanlış yönlendirenler bu sefer kamu bankaları kazanmış diye çok üzülüyorlar. Bu tartışma beyhudedir. Bende Berat Bey’e bir teşekkür borçluyuz. 2018-2020 arasındaki zor dönemdeki yönetim için.
Varlık fonunun kurucu yönetim kurulu üyesiyim. O dönemde Berat Bey Enerji Bakanı’ydı. Bana dedi ki bir toplantıda “Ege bir Türk deniziyse Ege’deki yer altı kaynaklarından yararlanacaksak bu gemileri almalıyız. Bu gemilerin bazılarını Varlık Fonu alsın.” Dedi.
ARAMA-TARAMA GEMİLERİNİN ALINMASI ÇOK BÜYÜK BİR VİZYONDUR
Biz o dönemde onu yapamadık, başaramadık. Bu bir başarısızlıktır. Ama Berat Bey Enerji Bakanlığı’na o gemileri aldı. O gemilerin alınması çok büyük bir vizyondur bakın. Altını çiziyorum. Bugün Türkiye’ye Akdeniz’de eğer yer altı kaynaklarını, deniz altı kaynaklarını arıyorsa o gemiler sayesindedir. Buna kimse teşekkür etmiyor. O gemilerin alınması vizyonunu çok açık ve net şekilde itiraf edeyim, o dönemde biz bile anlayamadık belki de. Bugün geldiğimiz noktada o gemiler sayesinde Akdeniz’deyiz.
KUZEY EGE’YE MARİNA VE GEMİ İNŞAA TESİSİ KURUN
Bir şeyin daha altını çizerek söylemek istiyorum. Türkiye, Ege’yi bir Türk denizi yapalım diyoruz. Türk denizidir diyoruz. Akdeniz’de haklarımız var diyoruz. Herkese çağrı yapıyorum. Kuzey Ege’den başlayarak marina, gemi inşaa tesisleri, Saros Körfezi’nden başlayın. Kuzey Ege’de Türkiye’nin varlığı yok, çok açık. Kuzey Ege’de bir tane marinamız yok. Kuzey Ege’de bir tane gemi inşaa tesisi yok. Ege Türk denizidir diyoruz ama Türk denizi olması için marina lazım. Gemi inşaa tesisi lazım. Saros Körfezi’nden başlayın. Yatırımcılara buradan çağrı yapıyorum. Arsa, belediyelerin kolaylığı, hükümetin desteği ne varsa tartışılır. Bunların yapılması için elimizden gelen her şeyi yaparız. Ege’yi Türk denizi yapacaksak Kuzey Ege’den Akdeniz’in son noktasına kadar hep birlikte tesis yapmak zorundayız. Marina olmadan, gemi inşaa tesisi olmadan olmaz. Onun için bütün denizcilere, bütün yatırımcılara buradan çağrı yapıyorum. Saros Körfezi’nden başlayarak marina, gemi inşa tesisinden başlayarak aşağıya doğru bütün kıyımızı donatalım. Berat Bey’in 2018-2020 arasında Cumhurbaşkanımızın onayıyla ortaya attığı o vizyonu tamamlayalım.