Tam da “kasap et derdinde koyun can derdinde” dedirtecek türden bir maçtı… İki takımın da farklı nedenlerden şiddetle ihtiyaç duyduğu 3 puan için kapışması zirve ve düşme hattı civarında önemli bir kırılma oluşturabilirdi.
İki takım da maç öncesi tahmin etmesi güç olmayan rollerini hemen benimseyerek başladı maça.
Gençlerbirliği çok klasik şekilde katı savunma hattıyla rakibi durdurmayı ve hızlı çıkışlara güvenmeyi, Galatasaray da bu savunma duvarını ne yapıp ne edip geçmeyi amaçlıyordu.
SEÇENEKLER KISITLIYDI
Hücum organizasyonlarında çok zengin bir seçenek kataloğu bulunmayan Galatasaray’ın sol kanatta Ömer Bayram üzerinden geliştirmeyi umduğu ataklar veya “göbekten delme” girişimleri heyecan verici düzeye erişmeden solup gitti çoğunlukla. Terim’in ekibi Babel, Emre Akbaba, Ömer Bayram, Taylan Antalyalı gibi isimlerle gol niyetini belli etse de ya bu niyet çok açık olduğundan ya da vuruşlardaki yetersizlik yüzünden maksat hasıl olmadı.
Kilit pas üretemeyen, rakibi etkisiz hale getirecek sürprizler sunamayan Galatasaray, artık ezberlenmiş atak kombinasyonlarına bel bağlamakla yetindi uzun süre.
Bu süreçte ısrarından vazgeçmemesinin ödülünü Gençlerbirliği’nin gardını bir anlığına düşürmesiyle, Halil Dervişoğlu’nun kaleciyi çaresiz bırakan şık golüyle aldı Galatasaray.
iKiNCi GOLLE iYiCE RAHATLADI
İlk yarıyı öne geçerek noktalamanın özgüveniyle ikinci gol için yüklenen Galatasaray, 53’üncü dakikada Emre Akbaba ile amacına ulaştıktan sonra iyice rahatlamış oldu.
Gençlerbirliği’nin kalan sürede tepki üretememesi, Galatasaray’ın üstüne yürümeye niyetlense de bunu eyleme dökememesi konuk takım için işleri epeyce kolaylaştırdı.
Galatasaray şampiyonluğun dışında, Avrupa biletinin rengi için de mücadele ettiği yıpratıcı süreçte çok kıymetli bir 3 puanla dönmeyi başardı evine. Hikâyenin bundan sonrası nasıl gelişecek, mesela derbide neler olacak, ligin Z Raporu nasıl şekillenecek hep birlikte bekleyip görmek gerekiyor…