Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF), Başkan Ömer Düzgün, imzasıyla Ticaret Bakanlığı’na gönderdiği görüşünde itiraz ve önerileri şöyle sıralandı.
Alışveriş merkezlerinde yer alan marketlerin kapsam dışında bırakılması, var olan cazibe avantajını katlayarak sektörde haksız rekabete yol açacak.
Büyük sermayelere sahip ulusal zincirler ve discount zincirler ile rekabet etmekte zorlanan yerli zincirlere güç kazandırmak adına ‘yerel zincir’ tanımı yapılmalıdır.
Nüfusu 2 binden fazla olan ilçelerde zincir market açılabilme kriteri, 5 bin nüfus olarak düzenlenmeli.
Yeni mağaza açma kriterlerinde kapıdan kapıya mesafenin 200 metre yerine 300 metre olarak düzenlenmesi discount mağazaların haksız rekabete yol açan yayılımını engelleyecek, küçük işletmelerin ve bakkalların da büyük sermayeli yapılarla rekabet edebilme gücünü olumlu yönde etkileyecektir.
‘Perakende Tüketicisi Tanımlı Ekonomik Bölge’ tanımlaması yapılmalıdır. Bu doğrultuda en fazla 1 kilometre çap içinde, en az 1 market olmalı.
Ancak bu çap içinde discount ve uzman mağaza statüsünde olan ve gelecekte bu kategoriye girebilecek mağazaların 1 adetten fazla olmaması gerekir.
Perakende sektörünün belki de en önemli ve ortak sorunlarından bir tanesi KDV oranlarındaki giriş ve çıkış tutarsızlıklarıdır.
Sebze-meyve, kırmızı et, kuruyemiş, bakliyat, zeytin ve zeytinyağı gibi temel gıda ürünleri, üreticiden mağazalarımıza yüzde 1 KDV oranı ile alınırken, yüzde 8 KDV oranı ile satışının yapılması hem firmalarımızın hem tüketicinin mağduriyetine yol açmaktadır.
Tüketicinin alım gücünü artırmak için yüzde 1 ile giriş yapan ürünün yüzde 1 ile satışının yapılabilmesini arzu ediyoruz.
GRAMAJ OYUNU SON BULSUN
Üretici firmaların, özellikle indirim marketleri ve ulusal market zincirlerinin baskısından kurtulmak için, aynı marka ürüne farklı gramajlar yaparak, pazarda yer almaya çalıştığını ifade eden Ömer Düzgün, “Örneğin indirim marketlerinde 630 gram olarak satılan çikolata kreması, yerel zincirlerde 750 gramla yüzde 10-15 daha ucuza satılmakta. Bu örnekler deterjan, çocuk bezi, tuvalet kağıdı, gazlı içecek gibi birçok ürün ve kategoride görülmektedir” dedi.
FORMÜLÜ BİLE DEĞİŞTİRİYORLAR
İndirim marketlerinin, markalı ürünlerin formüllerini de değiştirterek ürünün maliyetini düşürdüğünü dile getiren Ömer Düzgün, “Ancak bu değişiklik ürün etiketinde yer almamaktadır. Aynı ürün çok daha ucuz satılıyormuş gibi tüketiciyi yanıltıcı algı oluşturulmaktadır. Bu tarz ürünlerin tüketicinin dikkatini çekebilecek şekilde farklı tasarımla, farklı ambalajda satışa sunulması ya da standart gramajın haricinde ürün üretilmemesi gerekmektedir” diye konuştu.
‘ÖZEL MARKALI ÜRÜNLERE SINIR GELMELİ’
Ulusal/discount marketlerde satışı yapılan private label (market markalı) ürün pazarının büyümesinin, yerel üreticilerin aleyhine sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Ömer Düzgün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Market markalı ürün ciroları 50 milyar liraya, yıllık büyüme oranları yüzde 20’ye ulaşırken; bilinen markaların yıllık büyümesi sadece yüzde 5-8 arasındadır. Ulusal ve indirim marketlerini güçlendiren private label ürünlere kısıtlama getirilmesi, bu ürünlerin raflarda yüzde 25’i geçmemesi sağlanmalı. Private label ürün satışının yanında muadil 3 markalı ürün daha satılması sağlanmalı.”
TÜTÜN SATMA YASAĞINA İTİRAZ
Türkiye Perakendeciler Federasyonu, tütün mamullerinin 1.500 metrekareden küçük zincir marketlerde satışının yasaklanmasına ilişkin hükmün, sektör içi haksız rekabete yol açacağını, yerel zincirlerin güç kaybetmesine, ulusal zincirlerin güç kazanmasını sağlayacağına dikkat çekti.