Mimar Sinan’ın ustalık eseri olarak kabul edilen Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne gelenler, cennetten geldiği ifade edilmekte olan ve ana parçası Kabe’de bulunan ‘Hacerü’l-Esved’in 4 parçasını görebiliyorlar. Peki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin önemi nedir?
Müslümanların kutsal mekanı olan Kabe’nin inşası sırasında Ebu Kubeys Dağı’ndan alınıp getirilen ve sahih hadislerde cennetten bir parça olduğu şeklinde ifade edilen taştan zaman içerisinde kopan parçalar, Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a getirilmişti. Mimar Sinan ise bu parçalardan siyah ve parlak olanların dördünü İstanbul Kadırga’da bulunan, 1571 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa adına eşi tarafından yaptırılmış olan Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne yerleştirilmişti. Altın çerçevelerle kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerinde bulunan mermer taşların ortasında ve mihrabın üst kısmı ile minbere giriş kapısının üzerinde ayrıca minber kubbesinin alt kısmında bulunuyor.
Hacerü’l-Esved’in Türkiye’de bulunan en büyük parçası ise Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın alt kısmında bulunuyor. Türbe ise Süleymaniye Külliyesi içerisinde yer alıyor. Sokullu Mehmet Paşa Camii’si içerisinde tam 5 asırdır saklanan “cennetten” parçalar, mübarek Ramazan-ı Şerif ayında da görülebiliyor.
Fatih Müftüsü Hüseyin Baş, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Kabe yapıldıktan sonrada tavafın başlanacağı noktaya işaret olması için oğlu İsmail’den bir taş getirmesini istedi. İsmail, bir müddet taş aradıktan sonra ilahi bir işaretle Ebu Kubeys Dağı’ndan Hacerü’l-Esved taşını getirmiş ve Hz. İbrahim de onu Kabe’ye yerleştirmiştir. Kabe’nin yeniden inşasından sonra Hacerü’l-Esved taşının önemi nedeniyle kabileler arasında taşı kimin yerine koyacağıyla ilgili tartışma çıktı. Anlaşmazlık üzerine içlerinden birisi ‘Şu kapıdan içeriye kim girerse o kişi bize hakemlik yapsın ve bizde onun hakemliği neticesinde onun dediklerini uygulayalım’ fikrini ortaya attı.
Ortaya atılan bu fikrin kabul görmesinden sonra elbette ilahi bir tevafukla bir müddet sonra Peygamberimiz kapıdan içeriye girdi ve herkes de bu durumdan memnun oldu. Çünkü Efendimiz, güvenilir, doğru ve emin olmasıyla tanınan bir kişi idi. Bu olay henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce meydana gelmişti. Peygamber Efendimize durum arz edildikten sonra sırtından cübbesini çıkararak Hacerü’l-Esved taşını üzerine koymuş ve her kabilenin reisine elbisesinin uçlarından tutturarak, Hacerü’l-Esved taşını yerine yerleştirmiştir.’ ifadelerini kullanıyor.
‘PEYGAMBERİMİZ NE YAPTI İSE BİZ DE O’NUN GİBİ YAPMAYA ÇALIŞIRIZ’
Hacerü’l Esved’in müslümanlar için önemine dikkat çeken Baş, açıklamalarına şöyle söylüyor:
‘Bu parçaların da 5 tanesi ecdadımız tarafından ülkemize getirilmiştir. Ayrıca Edirne Yeni Camii’nde bulunan taş, Hacerü’l-Esved taşının parçası değildir. Edirne Yeni Camii’ndeki ‘Rükn-ü Yemani’ dediğimiz Kabe’nin Yemen’e bakan köşesinden bir parçadır. Müslümanlar için kutsal olan Hacerü’l-Esved taşına karşı Peygamberimiz ne yaptı ise biz de onun gibi yapmaya çalışırız.
Peygamberimiz Hacerü’l-Esved’e elini sürmüş, tavaf yapmadan önce selam vermiştir. Hacerü’l-Esved taşının parçalarının olduğu yerlerde bu hatırayı, Kabe’den bir parçanın burada olduğunu bilerek zikirlerle, tespihlerle gelip ziyaret edebiliriz. Ama Kabe’de yaptıklarımızı burada yapmaya başlarsak o zaman bidat yani dinde yeri olmayan bir uygulama yapmış oluruz. Bizim burada bu taşları selamlamamız, dokunmamız uygun değildir. Ülkemizde bulunan Hacerü’l-Esved taşının parçalarının ve diğer Kutsal Emanetler’in ecdadımız tarafından bizlere bırakılan değerli birer hatıra oldukları bilinciyle hareket ederek onları muhafaza etmeliyiz.’