Anayasa Mahkemesi (AYM), 34 kişinin hayatını kaybettiği Suruç katliamı öncesinde ilçede önleme araması yapmadığı ve yeterli güvenlik tedbiri almadığı iddia edilen dönemin Suruç Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’ın ihmali olmadığına hükmetti.
İlçede yeterli güvenlik önlemi almaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği başvurusunu reddeden AYM, katliamdan 7 gün önce ilçede önleme araması yapılmasına hükmeden sulh ceza hakimliğinin kararının somut hiçbir yaşamsal tehdide dayanmadığını savundu. Kararda, canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün “terör nitelikli kayıp” şahıs aranmasının ise yalnızca sınırdan geçerek radikal gruplara katılmasıyla ilgili olduğu ifade edildi.
Saldırı öncesi “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak aranan Şeyh Abdurrahman Alagöz, Kobani’nin yeniden inşası çalışmalarına yardım etmek amacıyla Suruç Belediyesi’ne ait Amara Kültür Merkezi’nde toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin arasına girerek üzerindeki canlı bombayı patlatmıştı.
Önleme araması kararı ve canlı bomba uyarısı
Katliamdan sonra yapılan incelemelerde ise olayda Suruç Emniyet Müdürlüğü’nün dizi ihmali olduğu gündeme gelmişti.
Suruç Sulh Ceza Hakimliği’nin patlamadan 7 gün önce, 8 Temmuz-15 Ağustos 2015 arasında Suruç’ta patlayıcı madde tespiti için önleme araması yapılmasına ilişkin karar verdiği ortaya çıkmıştı. Hakimlik, gerekçesini “milli güvenlik ve kamu düzeninin, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacına” dayandırmıştı.
Yine benzer şekilde Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nün de 17 Temmuz 2015 tarihinde “Takviye Kuvvet” konulu bir yazıyı Suruç Emniyeti’ne gönderdiği basına yansımıştı. Yazıda, ilçede yeterli güvenlik önlemleri alınması istenirken ilçeye giren kişilerin ve araçların aranacağı belirtiliyordu.
Görev alan tüm personelin tam teçhizatlı olarak görev yapacağı ve meydana gelebilecek canlı bomba saldırıları gibi konulara karşı görev yerlerinde dikkatli, duyarlı ve müteyakkız olacağı ifade edilen yazıda, “Görevli personelin görev yaptığı yer ve çevresinde gerekli güvenlik arama ve kontrollerini (yanıcı, yakıcı, patlayıcı, kesici, delici materyaller ile yasa dışı döviz, afiş vb.) yaparak tutanak tanzim edeceği ve şüpheli bir durumla karşılaşmaları durumunda çevre emniyetini alarak uzman ekip talebinde bulunmaları gerektiği” uyarıları yer almıştı.
Yazıda özellikle, bu tedbirlerin yerine getirilmesinde İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’ın sorumlu olacağı da vurgulanıyordu.
Suruç katliamında 34 kişi hayatını kaybetmişti
Üzerinde bombalarla emniyetin önünden geçti
Ankara Gar katliamını düzenleyen Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi olan saldırganın Suruç Emniyet Müdürlüğü önünden üzerinde bombalar olduğu halde geçtiğine ilişkin görüntüler de ortaya çıkmıştı.
Ağabeyi gibi Adıyaman’da IŞİD’le bağlantılı “Dokumacılar Grubu” adlı yapılanmanın içinde yer alan Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün kentte İslam Çay Ocağı’na gidip gelerek örgüte katıldığı belirlenmişti.
AYM’nin kararının gerekçesi
İlçede önleme aramasını gerçekleştirmemek ve yeterli güvenlik önlemleri almamakla suçlanan dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında bu nedenle görevi kötüye kullanma iddiasıyla dava açıldı. Mahkeme, sanık polis şefine 7 bin 500 TL adli para cezası verdi.
Suruç katliamının mağdurları ise kararın kesinleşmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda, yeterli güvenlim önlemi almayan ve önleme araması yaptırmayan eski Suruç Emniyet Müdürü hakkında adli para cezasına hükmedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddia edildi.
Ancak Anayasa Mahkemesi, yaptığı değerlendirmede iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi.
Kararın gerekçesinde, başvurucuların güvenlik güçlerinin IŞİD üyelerine yönelik sistemli bir ihmalkârlık içinde olduğu iddiasının soyut olduğu savunularak “Kamu makamlarının olay günü basın açıklamasına katılan kişilere saldırı yapılacağını önceden bildiklerine, buna rağmen Kültür Merkezi içinde ve çevresinde önleme aramasını da kapsayacak şekilde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığına ilişkin bir bilgi yoktur. Bunun yanında güvenlik güçlerince aranan Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün saldırı öncesinde nerede saklandığının kamu makamlarınca bilindiğine, buna karşın Alagöz hakkında hiçbir işlem yapılmadığına dair bir malumat da bulunmamaktadır” denildi.
Kararda, Suruç Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği önleme araması kararının somut hiçbir yaşamsal tehdide dayanmadığı savunuldu. Alagöz’ün “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak aranmasının sebebinin bir saldırı gerçekleştireceği için olmadığı iddia edilen kararda, bunun radikal gruplarla terör örgütü kamplarına katılmak için yasa dışı yollardan yurt dışına çıkmasına yönelik olduğu savunuldu.
Kararda, “Bu durumda Alagöz’ün başvurucuların yakınlarının yaşamı için açık ve yakın bir tehdit teşkil ettiği ve bu hususun kamu makamlarınca bilindiği veya en azından bilinmesi gerektiği söylenemez” ifadesi yer aldı.
Gar katliamında da benzer ihmaller
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının 10 Ekim Ankara Gar katliamının 6’ıncı yıldönümü öncesine denk geldi. Ankara’da 100 kişinin hayatını kaybettiği Gar katliamında da istihbaratlara rağmen güvenlik güçleri önlem almamakla suçlanmıştı.
IŞİD üyesi Yunus Emre Alagöz, yanındaki diğer canlı bombayla sınırdan geçmiş, Gaziantep’teki hücre evinde katliama hazırlanmış ve 9 Ekim’de yola çıkarak hiçbir arama noktasına takılmadan Ankara’ya ulaşmıştı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, dönemin Ankara Emniyet Müdürü, Terör, Güvenlik ve İstihbarat şube müdürlerinin ihmalini tespit etmesine karşın Ankara Valiliği soruşturma izni vermemişti.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe