Neydiler ne oldular? Her birini büyük bir keyif ve şaşkınlıkla izleyeceğiniz bir film listesi hazırladık. Atın bunları kenara…
Kaynak…
1. En yeni olanla başlayalım. Joker filmi 2019'a damga vurdu. Başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck'in zamanla nasıl azılı bir suçluya dönüşünü izlemiştik. Joaquin Phonex'in performansı herkesten tam not almıştı.
2. Bir bale gösterisi için iyi ve kötü karakter arasında sıkışıp kalan Nina'nın hayatı mükemmelliyetçiliği yüzünde alt üst olmuştu. Black Swan'ı hala izlemeyenler varsa şiddetle tavsiye ediyoruz.
Genç bir kadın olan Nina, yetenekli bir balerindir. Eski bir balerin olan ve dans konusundaki hırsını kendisine aşılayan annesi ile New York’ta yaşayan Nina’nın hayatı danstan ibarettir. Bale yönetmeni Thomas Leroy, sahneye koyduğu Kuğu Gölü Balesi’nin baş dansçısını yeni sezonda değiştirmeye karar verir. Zarif, masum ve saf Beyaz Kuğu ile kötülüğün, şehvetin ve bilinmezliğin temsilcisi Siyah Kuğu'yu aynı anda canlandırabilecek bir balerin arayan yönetmenin ilk tercihi Nina olur. Ancak rolü almak için elinden geleni yapan Nina’nın karşısında güçlü bir rakibi vardır. Nina, Beyaz Kuğu rolü için harikalar yaratsa da genç kadının Siyah Kuğu performansı pek de başarılı değildir. Rakibi Lily ise Siyah Kuğu rolü için iyi bir performans sergiler. Lily ve Nina arasındaki rekabet, çalışmalar boyunca ilginç bir dostluğa dönüşür. Bu süreçte Nina, hayatının mahvolmasına neden olan karanlık tarafıyla yüzleşmeye başlar.
3. Natalie Portman karakter dönüşümü konusunda muhteşem bir oyuncu. V for Vendetta filmindeki oyunculuğu harikaydı.
V olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngilteresi'nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V İngiltere halkını, kendisiyle Guy Fawkes günü olan 5 Kasım’da Parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder.
4. Her listeye girebilecek her yönüyle muhteşem bir film. Edvard Norton'ın canlandırdığı Jack karakteri mükemmel bir dönüşüm performansı gösteriyor.
Dövüş Kulübünün birinci kuralı: Asla Dövüş Kulübü hakkında konuşma… Dövüş Kulübünün ikinci kuralı: Asla ve asla dövüş kulübü hakkında konuşma… Jack, hayatın sıradanlığına kapılmış bir sigorta memurudur. Uzun bir süredir 'insomnia' yani uykusuzluk hastalığından şikayetçidir. Kendi psikolojik sıkıntılarından kurtulabilmek adına grup terapilerine katılmaktadır. Terapiler esnasında Marla adında bir kızla tanışır. Bir süre sonra da hayatını değiştirecek olan Tyler Durden ile… Durden, Jack'in ulaşmak istediği tüm hedeflere ulaşmış olan bir adamdır ve Jack'i asla hakkında konuşulmaması gereken bir organizasyon olan 'Dövüş Kulübü' ile tanıştıracaktır. David Fincher'ın kısa sürede kült mertebesine erişen filminin popülerliği dillere destan.
5. The Danish Girl, aslında cinsiyet geçişi temalı bir film. Fakat karakter günden güne öyle bir değişim yaşıyor ki bir insandan bu kadar farklı 2 karakterin çıktığına hayret ediyorsunuz.
David Ebershoff’un aynı isimli kitabından uyarlanan Danimarkalı Kız, Lili Elbe ve Gerda Wegener’in gerçek yaşamlarından esinlenen çarpıcı bir aşk hikayesi. Yönetmeni Oscar ödüllü Tom Hooper olan film, Lili’nin bir transgender olarak çığır açan yolculuğunu ve Gerda ile olan evliliklerinin sıradışı öyküsünü anlatıyor. Filmin başrollerinde Oscar'lı oyuncu Eddie Redmayne, Alicia Vikander, Ben Whishaw, Sebastian Koch, Amber Heard ve Matthias Schoenaerts yer alıyor.
6. Bu da güçsüz ve pasif bir karakterden nasıl kudretli bir insana dönüşülürün hikayesi. Limitless'ın başrol oyuncusu Bradley Cooper.
Yaşamı pek de parlak olmayan Eddie, New York'ta düzensiz bir hayat yaşayan ve pek de başarılı sayılmayacak bir yazardır. Kız arkadaşından ayrıldığı bir gün yolda eski bir arkadaşıyla tanışan Eddie'nin hayatı tamamen değişecektir. Eski arkadaşından aldığı bir hap, Eddie'nin beyninin tam kapasite çalışmasını sağlıyordur. Bu ilaç sayesinde eski dünyası değişen, hayata farklı bir gözle bakmaya başlayan Eddie paraya, çekiciliğe ve yüksek bir zekaya sahip olur. Ama aradan çok zaman geçmez, bu yüksek güçün yan etkilerinin ortaya çıkması gecikmez…
7. Godfather fiiminde Al Pacino'nun hayat verdiği Michael Corleone, ailesinin mensup olduğu mafya hayatına oldukça uzak durmayı tercih eden biriydi. Sonra öyle şeyler yaşandı ki bir anda kendini lider koltuğunda buluverdi.
Baba, 40’lar ve 50’lerin Amerika’sında, bir İtalyan mafya ailesinin destansı öyküsünü konu alıyor. Don Corleone’nin kızı Connie’nin düğününde, ailenin en küçük oğlu ve bir savaş gazisi olan Michael babasıyla barışır. Bir suikast girişimi, Don’u artık işleri yönetemeyecek duruma düşürünce, ailenin başına Michael ve ağabeyi Sonny geçer. Danışmanları Tom Hagen’in de yardımlarıyla diğer ailelere savaş açan Corleone ailesi, eski moda yöntemleri de değiştirmeye başlar.
Mario Puzo’nun çok satan kitabından Puzo ve yönetmen Francis Ford Coppola tarafından sinemaya uyarlanan film o yıl En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında Oscar kazanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucu Türkiye'de en fazla izlenen ve satılan film olma özelliği de taşır.
8. Sıradan bir ev kadınının nasıl kiralık bir katile dönüştüğünü anlatan film: The Long Kissgoodnigt!
Samantha Caine, banliyöde 8 yaşındaki oğluyla yaşayan sıradan bir ev hanımıdır. Birgün kafasına aldığı bir darbe sonucu, geçmişine dair bazı ayrıntıları hatırlamaya başlar. Hatırladığı kadarıyla Samantha eskiden çok gizli bir ajandır. Eski ekip üyeleriyse artık kendisinin peşindedirler.
Mitch ismindeki bir dedektifle tanışan Samantha, onun yardımlarıyla hem peşindeki adamlarla baş etmenin yollarını öğrenir hem de kendisi hakkında daha fazla detayı hatırladıkça giderek önüne geçilemeyen bir ölüm makinasına dönüşür.
Geena Davis ve Samuel L. Jackson’ın başrollerini paylaştığı film, sıkı bir aksiyon vaat ediyor.
9. Bu filmde de 2 karakterin birden dönüşümünü izliyoruz. Adem'in Elmaları din ve suç çerçevesinde hayatı sorguluyor.
Hapisten yeni çıkan neo-nazi Adam, topluma hizmet etmek üzere papaz Ivan'ın yanına gönderilir. Ivan ona kilisenin önündeki elma ağacının meyveleriyle bir elmalı kek pişirme görevi verir. Bu arada elmalar kuşların, solucanların ve şimşeklerin saldırısına uğrar. Ivan, Şeytan tarafından sınandıklarına inanır. Adam ise Tanrı tarafından sınandıklarını düşünmektedir, çünkü belki de kötülük diye bir şey yoktur. İyi ile kötü çatışmasına ciddi biçimde eğilen bu absürd ve çarpık kara komediyi mutlaka izleyin. Adem'in Elmaları aynı zamanda Danimarka'nın En İyi Yabancı Film kategorisindeki Oscar adayıydı.
10. Filmi izleneyen yoktur herhalde. Alex'in bir suç çetesi lideriyken kobay faresi olduktan sonra bambaşka birine dönüşüşünü izlemiştik.
Otomatik Portakal, şiddet bağımlısı gençlerden kurulu bir çetenin, çevrelerine saçtığı dehşet ve korkuyu işleyerek bir korku imparatorluğunun resmini çizmektedir. Çetenin lideri Alex, işler çığırından çıkınca yakalanır ve gözaltına alınır. Ama hapse atılmaz; cezası bir şiddet deneyine kobay olarak kullanılmak olur. Bu deney insanoğlu ve şiddet kavramı arasındaki ilişkiyi ortaya koyma amaçlıdır ama deneyin kendisi de bir o kadar insan doğasına aykırıdır.
Sinemanın dahi yönetmeni Stanley Kubrick tarafından Anthony Burgess’ın aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan film, aynı anda hem kitap okuyucusunun hem de sinema seyircisinin gönlünü kazanan nandide uyarlamalardan biridir. Film, 1972 Akademi Ödülleri'nde 4 dalda aday gösterilmişti.
11. Bir cinsiyet geçişi filmi daha. Sıradan gibi görünen bir erkeğin nasıl bu denli her yönüyle bir kadına dönüştüğüne inanamayacaksınız. La Mala Educacion, döneminin en iyi filmlerinden.
İspanyol sinemasının nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden biridir Pedro Almodóvar. Gerçekten de birbirinden sıradışı yapımlarla sadece Avrupa'da değil; okyanus ötesinde de hatırı sayılır bir izleyici kitlesine ulaşmayı beceren yetenekli bir sinema adamı. Kötü Eğitim'de de İspanya'daki tuhaf hayatlar arasında bir yolculuğa davet ediyor sinemaseverleri. Bu defa iki erkek çocuk, Ignacio ve Enrique, 60’lı yılların İspanya’sındaki bir katolik okulunda öğrencidirler. Burada geçirdikleri zaman boyunca aşkı, sinemayı ve korkuyu keşfedeceklerdir. Okulun müdürü ve edebiyat öğretmeni Peder Manolo, bu keşiflerin hem şahidi olur, hem de bir parçası… Üç karakter yıllar sonra, 70’lerde ve 80’lerde, iki kez daha aynı mekanda bir araya gelecekler. Bu karşılaşmalar aralarından birinin yaşamı ve ölümü için belirleyici olacak.
12. Bu da en minnoş dönüşümlerden. Julia Roberts'in unutulmaz filmi Pretty Woman'da Vivian karakteri, basit bir hayat kadını iken filmin sonunda gerçek bir lady olmuştu.
Son derece varlıklı bir işadamı olan Edward gösterişli olmasına rağmen sahte şeylerle örülü hayatından oldukça sıkılmıştır. Kendisini sokaklara attığı bir sırada Vivian isimli oldukça çekici bir sosyetik hayat kadınına rastlar ve o geceyi birlikte geçirirler. Bu sırada ilginç bir karar alırlar. Bir hafta boyunca birlikte olup sevgili gibi yaşayacaklar, bir haftanın ardından da yollarını ayıracaklardır. Bu süreç boyunca ikisinin hayatlarında da büyük duygu değişimleri olur.
Başrolleri Julia Roberts ve Richard Gere tarafından canlandırılan film dönemin en önemli romantik komedilerinden biriydi.
13. Şeytan Marka Giyer'i de unutmuyoruz. Yeni işyerindeki çaylak Andrea'nın stili ile birlikte karakteri de büyük bir değişim geçirmişti.
New York’ta yaşayan sade ve naif bir genç kız olan, henüz gazetecilikten mezun Andrea Sachs bir işe girer. Güçlü ve sofistike bir kadın olan Runaway Magazin’in acımasız yöneticisi Miranda Priestly'nin ikinci asistanı olarak çalışmaya başlar. Andrea’nın hayali iyi bir gazeteci olmaktır. Söz konusu görev için aslında sıradan bir tarzı olsa da mücadeleci yapısı ile hızla başarı kazanır. Ancak bu durumun da bedelleri vardır. Andy, kendisine uzak gibi görünen Miranda’nın o şatafatlı dünyasında bir yer kazanmıştır ancak önceki dostları ve tüm sevdikleri kendisinden kilometrelerce uzakta kalmış gibidir.
14. Biraz da yerli filmlerden örnek verelim. Şener Şen'in son filmi Yol Ayrımı bu listenin olmazsa olmalarından. Yaşadığı bir trafik kazası sonrası Mazhar; işini, evini tüm hayatını bırakıp bambaşka bir dünyanın kapısını aralar.
Mazhar, hayatını babasından devraldığı teskstil imparatorluğunu büyütmeye adamıştır. Bunun için de agresif ve acımasız yöntemler izlemekten çekinmez. Fakat Mazhar'ın yaşadığı trafik kazası birçok şeyi değiştirir. Kaza Mazhar'ın hayata yeniden tutunmasını sağlar. Belki böylece geçmişten bugüne fark etmeden taşıdığı ağır yükten de kurtulabilecektir. Bu değişim tabii ki kolay olmayacaktır. Karşılaştığı yol ayrımında, ailesi önünde bir engel olarak beklemektedir. Mazhar Kozanlı, yaptığı tercihin bedelini ödemek ya da pes etmekle karşı karşıya kalacaktır. Çıktığı bu yolda yeni dostlar ve mekanlar bulacak, yolu Nur’un Gemisi ve tayfasıyla da kesişecektir.
15. Bekir; babasının halı dükkanının başında duran, kendi halinde bir mahalle delikanlısıdır. Bir gün karşısına Uğur çıkar ve o günden sonra bir daha eski günlerine dönemez. Zeki Demirkubuz'un en iyi filmlerinden biri.
Bekir Uğur’a, Uğur Zagor’a, Zagor’da serseriliğe aşıktır. Karşılığını bulamayan kalplere tutkun bu üç insanın yolu, tutkunun beslediği bir kaderle birbirine bağlanır. Uğur, Zagor’un hapisten çıktığı gece, mahallede işlenen bir cinayetin ardından ortadan kaybolur. Bu kayboluş, ilk başta Bekir’in umutsuz aşkından kurtulması için bir umut olsa da, aylar sonra Zagor’un İzmir’de işlediği bir cinayet sonrası hapse girmesinin ardından Uğur’un mahalleye dönmesi ile Bekir için yıllar sürecek amansız bir kovalamaca başlayacaktır. Aşkının peşinde, kendini hiçe sayarak sürecek bu kovalamaca ile gururunu, benliğini, bütün kişiliğini yitirse de, bir tek şeyi, aşkın masumiyetini yitirmez. Zeki Demirkubuz, Uğur ile Bekir’in 40’lı yaşlarındaki hikayelerini anlattığı, başyapıtlarından sayılan “Masumiyet” filminin ardından, şimdi de Kader ile bu karakterlerin gençlik yıllarına bir bakış atıyor.
16. Türk sinemasının en iyi filmlerinden biridir Muhsin Bey. Uğur Yücel'in oynadığı Ali Nazik'i unutmak ne mümkün. Pısırık, çekingen ve tam bir köylü kurnazı iken nasıl da anasının gözü olup çıkıvermişti.
Tek derdi kendini kurtarmak olan Ali Nazik ve onu piyasaya kaptırmak istemeyen, iyi niyetli Muhsin Kanadıkırık. Toplumsal yozlaşmayı çok güzel bir şekilde işleyen film; Türk Sanat Müziği dinleyip, çiçekleriyle konuşan Muhsin Bey’in ağzından herkesin sormak istediği soruyu da sorar: “Kurtardın mı bari?”
17. Fatih Akın'ın romantik komedi tarzındaki filmi Temmuzda her zaman izlenebilecek türde harika bir film. Daniel bir Türk kızına aşık olur ve ona ulaşmaya çalışırken içinden bambaşka bir insan çıkar.
Daniel bir öğretmendir. Kişiliğinin de getirileriyle hiçbir şekilde kendi öğrencileriyle yakın olmak istememektedir. Onun bakış açısından herkes kendi görevini bilmeli ve buna göre hareket etmektedir. Bir gün Juli ile tanışır. Juli, Daniel'e hayatının aşkını çok kısa bir süre içerisinde bulacağını söyler. Daniel buna inanır. Bir gün Melek isimli bir Türk kızına aşık olur. Melek'in peşine takılıp bir ucu da Türkiye'ye kadar varacak bir yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculuğun sürprizleri ise hiç eksik olmayacaktır.
DİZİ BONUSU: Ne zaman öleceğinizi öğrenseydiniz o andan itibaren nasıl bir hayatınız olurdu? Kanser olduğunu öğrenen kendi halinde bir öğretmen olan Walter White'ın, metamfetamin kralına dönüşümünü izlemek büyük bir keyif.
Lisede kimya öğretmenliği yapan Walter White bir gün doktordan ileri safhada akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Kendisinden sonra geride kalan ailesine maddi birikim sağlamak isteyen Walter White, uyuşturucu yapımında ustalaşan eski bir öğrencisi, Jesse Pinkman ile beraber uyuşturucu işine girer. Elbetteki yasa dışı yollardan ve uyuşturucunun da eş anlamlısının bela olduğunu bilerek…
Bir yanda kimya alanında önemli işlere imza atmış bir öğretmen, diğer yanda bu tehlikeli piyasayı çok iyi tanıyan, gözü pek bir 'eski öğrenci'… Yüksek kalitede ve saflıkta ürettikleri metamfetamin, onları uyuşturucu ticaretinin en riskli yollarına da bulaştıracak…
Başrollerini deneyimli aktör Bryan Cranston veAaron Paul'un paylaştığı Breaking Bad, orijinal öyküsü ve sürükleyici senaryosunun yanı sıra oyuncularına kazandırdığı Altın Küre adaylıkları, Emmy ve Saturn ödülleriyle de televizyon dizileri arasında kalitesini ve farkını belli eden bir yapım…
1990'lı yılların kült bilim-kurgu dizisi The X Files'ın ortak yapımcıları ve yazarları arasında yer alan Vince Gilligan'ın yapımcılığını üstlendiği dizi eleştirmenler tarafından da son yılların en başarılı yapımlarından biri olarak gösteriliyor…