Tarihin en büyük ressamlarından olan Salvador Dali’nin aşk hayatı da en az kendi kadar deliceydi!
Dali, anne ve babasının ilk çocuklarının ölümünden tam 9 ay 10 gün sonra dünyaya geldi.
Çocuk yaşta travma üzerine travma yaşayan Dali, daha o dönemde ölümle cinsellik arasında derin bir bağ görmeye başladı.
Cinsellikten köşe bucak kaçıyordu. Kadınlara dokunmaktan da, kadınlar tarafından dokunulmaktan da nefret ediyordu.
İşte tam da o dönemde içinde kopan fırtınaları, tuvaline aktarmaya başladı.
parkwestgallery.files.wordpress.com
Büyüleyici işler ortaya koyuyordu.
Yaşı ilerlese de cinsel ilişkiye girmekten kaçınıyor, sürekli mastürbasyon yapıyordu.
Erken boşalma problemi yaşıyordu ve iktidarsız olduğuna inanıyordu. Bu durum kendine olan güvenine zarar veriyordu. Penisini küçük, yumuşak ve acınacak bir şey olarak görüyordu. Penisinin boyuyla ilgili takıntısı hep vardı zaten.
Çocukluk travması Dali’nin sanatını besliyordu evet, ama içten içe onu tüketiyordu da.
Ve bu deli dahi, bir gün hayatını değiştirecek o kadınla karşılaştı; Gala…
Gala; fazlasıyla çekiciydi, hoş bir aksanı, bambaşka bir havası vardı.
Onu görüp de etkisi altına girmemek neredeyse mümkün dahi değildi. Ama evliydi. Ve hatta bir de çocuğu vardı. Kocası, şair Paul Eluard, Dali’nin arkadaşıydı.
Dali, yıllar sonra ilk kez bir kadına karşı bir şey hissediyordu, imkansızın imkansızı bir kadına.
Tarihin en özgür ruhlu kadınlarından olan Gala, Dali ile buluşmak üzere sözleşti. Plajda gerçekleşen buluşma oldukça ilginçti.
Dali, iletişim kuramadığı için diğer kadınların yanında yaptığı gibi aniden kahkahalara boğuldu.
Korkusunu kahkahaları arasına gizlemeye çalıştı. Diğer kadınlar olsa, Dali’nin kendisiyle dalga geçtiğini düşünür ve orayı terk ederlerdi. Ancak onun ruhunu okuyan Gala, onun ellerini çok daha sıkı tuttu ve bir daha asla bırakmadı.
Ve gerçeküstü aşk o gün başladı. Gala kocasını ve çocuğunu terk edip, Dali’yle birlikte kaçtı.
O günden sonra Gala onun hem sanatını hem ruhunu besledi. Dali’nin hemen her tablosunda Gala’nın simasını görmek mümkün.
Söylentilere göre Dali, duygusal anlamda korkularını yenmişti, ama cinsellik konusundaki tereddütleri hala devam ediyordu; öyle ki, Gala ile hiç sevişemedi.
Gala, ondan tek bir şey istedi: Özgürlüğü.
Dali, ici acısa da bunu kabul etmek zorunda kaldı.
Gala, başka erkeklerle ve hatta eski kocasıyla bile birlikte olmaya devam ediyordu; yaşı ilerlese de Dali’nin aksine cinsel hayatı çok renkliydi.
Bir gün Dali, Gala’yı başka bir adamla sevişirken pencereden gizlice izledi, ardından hissettiği derin hüznü sanatına da yansıttı.
Dali, acının sanatında yarattığı inanılmaz etkiyi fark edince, bu hastalıklı yöntemi defalarca kez tekrarladı. Gala’yı başkalarıyla birlikte olurken izliyor, sonra hissettiği yoğun duyguları resmediyordu.
Ancak bir gün buna daha fazla dayanamayacağını anladı ve sevdiği kadına bir şato aldı.
Kendi bile bu şatoya randevu alıp gidebiliyordu.
Ancak ne Dali, ne de Gala bu ilginç aşktan bir gün olsa vazgeçmedi.
Dali ona olan aşkını şu sözlerle özetliyordu;
“Gala beni evlat edindi. Ben onun yeni doğan çocuğu, oğlu, sevgilisiydim. Gala benden ölümün etkilerini söküp attı. Delirmememin nedeni, deliliğimi onun üstlenmesidir.”
Bu aşk tam tamına 50 yılı aşkın bir süre kesintisiz devam etti, ta ki ölüm onları ayırana kadar.
Dali’den 10 yaş büyük olan Gala 83 yaşında hayata veda etti.
Gala’nın ölümünden sonra yıkılan Dali, hayatla tüm bağlarını kopardı.
Acısını ise son olarak şu sözlerle dile getirdi;
“Gala’nın acısından
– ki benim acımdır
Gala’nın ölümünden
– ki benim ölümümdür
Başka hiç bir şey hayatıma dokunamaz.”