Hemen hemen gittiğimiz her yapıda izleri bulunsa da 'Bauhaus Akımı'na çoğumuzun aşina olmadığı bir gerçek…
Bu içerikte BBC ve History kaynak olarak kullanılmıştır.
'Bauhaus Sanat Akımı', modernleşmeyi esas alan bir akım olarak ortaya çıktı.
Sadece bir eğitim kurumu olarak düşünülse de üretim yapan bir merkez haline gelerek tüm mimarinin konuşularak tartışıldığı bir kurum halini aldı.
Üretim ve tasarım fikirleriyle ön plana çıkan bir nitelik kazandı. Sanayi ürünlerinin ve sanatsal ürünlerin bir arada olabilmesi için olan önerilerin ve eğitim alanındaki yeniliklerin ortaya çıkarılmasında Bauhaus Sanat Akımı'nın yeri çok büyüktü. Her geçen zaman sürecinde önemi giderek daha da arttı.
Bauhaus Sanat Akımı Akademisi olarak geçen okul, 1919-1933 arasında Almanya’nın başkenti Berlin’de eğitim verdi. Alanında en iyi olan mimarlara ve sanatçılara eğitim veren okulu, 1919 ve 1928 yılları arasında Walter Groius, 1928 ve 1930 yılları arasında da Hannes Mayer yönetti.
1930 ve 1933 yıllarındaysa Mies van der Rohe'un yönettiği okul, 1933 yılında Hitler'in katı emirleri nedeniyle kapatıldı.
Nazi rejiminin askerleri tarafından tarafından sık sık tehdit edilen okul, bu sıkı yönetimin baskıları sonucunda eğitim veremez hale geldi. Mimari alanında aşırı ileri bir eğitim veren akademi, 20. yüzyıla gelindiğinde birçok yeniliği getirdi. Modern şehir hayatının oluşumuna katkısı büyük olan akım, 20. yüzyılın yeni mimari akımına da öncülük etti.
Mimari alanda kendini gösteren bu yeni akım, sanatın da içinde bulunduğu bir tasarım oluşumuna direkt etki sağladı. Sanat okulunda verilen tek eğitim sadece mimari ve sanat eğitimi üzerine değildi. Tasarım ürünler ve şehir planlaması konuları gibi eğitimlerin de olduğu okulda, kişiye özel parçalar, fotoğrafçılık ve çocuk mobilyası tasarlama konuları da ele alınıyordu.
Her yeni teknolojik yeniliği bünyesine katan Bauhaus Sanat Akımı Akademisi, çalışmalarına ve derslerine teknolojinin seyrine göre yön verdi.
Savaş dönemlerinin sonuna gelindiğinde, kurulmaya başlanan yeni dünyaya yeni bir görünüm sağlamayı hedefleyen sanat akımı; sanat ve zanaat kavramlarını sanayi ve endüstri dallarıyla araya getirdi. Bu yöntemin oluşturduğu yolların izlenmesiyle tasarımda en iyi sonuçların elde edilmesini hedefleyen akım, hemen hemen tüm çalışmalarını bu şekilde oluşturdu.
Temel tasarım dersi verme fikri, ilk olarak Bauhaus Okulu’nda ortaya çıkmıştı. Bu ders günümüzde dahi mimarlık okullarında verilmekte. Oluşturulan ürünlerde nesnelliği ön planda tutan bir okul olsa da öğrencilerin öğretmenleri de dahil olmak üzere kimseyi taklit etmemesi beklenirdi.
Özgünlüğe çok büyük bir önem veren okul, öğrencilerden her zaman kendilerine has bir yol izlemelerini beklemişti.
1933 yılında okulun Hitler tarafından kapatılması, bu okulda okuyan genç ve yetenekli öğrencilerin Amerika’ya göç etmesine nede oldu. Bu sayede akım Almanya topraklarından çıkarak evrensellik kazandı. Yıllar içerisinde tüm dünyayı sarmayı başaran bir akım oldu.
İç ve dış mekan tasarımlarında sadelik ve işlevselliğe önem veren akımdaki tasarımlar, günümüz mimarisinde de görülmekte.
Geometrik formlar, saydam dış cepheler ve sade formalarla birlikte gösterişli mekanlar tamamen kalktı. Fonksiyonel modern mimarinin temelleri Bauhaus Akımı'yla devamlılık kazanmış oldu.