1711 Prut Savaşından günümüze değin süre gelen Baltacı Mehmed Paşa ile I. Katerina arasında vuku bulduğu söylenen ilişki, Osmanlı tarihinin belki de en büyük dedikodusudur. Peki bu olayın aslı neydi ve gerçekte neler yaşanmıştı?
Dedikoduya konu olan I. Katerina önemli Rus hükümdarlarından Büyük Petro'nun karısıydı.
Petro 1709'da Poltova'da İsveç'e karşı muazzam bir galibiyet kazandı. Savaştan kaçan İsveç kralının Osmanlı'ya sığınması ise başka bir savaşın kapısını açacaktı.
Osmanlı'da 1710 yılında efsanenin kahramanı olacak Baltacı Mehmed Paşa sadrazam tayin edildi. Artık Rusya ile savaş kaçınılmazdı. Ferman verildi, sadrazam ile ordu çıkartıldı. Osmanlı-Rus gerginliği savaş meydanında noktalanacaktı.
Petro Osmanlılar karşısında da Poltova'dakine benzer bir galibiyet alacağına emindi. Planı Eflak ve Boğdan'ın desteğini almak ve aynı zamanda Osmanlı içerisindeki Hristiyanları da isyana teşvik etmekti.
Fakat hiçbir şey Petro'nun umduğu gibi olmadı. Osmanlı ordusu çok hızlı davranarak Tuna Nehrini geçti. 60 bin askerine karşı 140 bin kişilik Osmanlı ordusunu gören Petro adeta bozguna uğramıştı. Sayıca üstün olan Osmanlılar kısa sürede Rus ordusunun etrafını sardı. 20 Temmuz günü bütün Rus ordusu Tuna nehrinin kenarına sıkıştırıldı. Artık kaçacak hiçbir yer kalmamıştı.
Rus ordusu hendekler kazarak geriye kalan askerleri ve toplarıyla iyi bir savunma hattı oluşturdu. Fakat Osmanlı'nın uzun süre boyunca Rus ordusunu kuşatacak kuvveti vardı. Oysa Rus ordusunun besini ve cephanesi tükenmekteydi.
Büyük Petro çaresiz umutlarla bu kuşatmadan çıkışın yollarını arıyordu. Osmanlı ordusu ise sabırsızlıkla son taarruz emrini beklemekteydi. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa da taarruz emrini çıkartmak için uygun anı bekliyordu.
Tam bu anda tarihin seyrini değiştirecek bir şey oldu. Petro'nun karısı Katerina Osmanlı'ya teslim olarak bir barış teklifinde bulunmayı önerdi.
Osmanlı Türk-İslam geleneklerince aman dileyerek teslim olan düşmanlarını öldürmüyordu. Buna istinaden derhal Sadrazam Mehmed Paşa'ya mektup gönderildi. Baltacı Mehmed Paşa tarihteki yenilgileri göz önüne getirerek hiçbir riske girmemek adına Rusya'nın barış teklifini kabul etti.
İşte asıl dedikodular da bu olaydan sonra başladı. Zira Rusya bu barışın şartlarını layıkıyla uygulamadı. Rus ordusunu hükümdarıyla beraber imha etmeyip kurtulmalarına imkan tanıdığı için herkes Baltacı Mehmed Paşa'ya kızgındı.
İstanbul'da paşanın rüşvet aldığı ve hatta Çariçe Katerina'nın kendisine sunulduğu ve bu yüzden barışı kabul ettiği söylentileri bile yayıldı. Baltacı Mehmed Paşa ise barış şartlarının Devlet-i Aliyye lehine olduğu ve bunun büyük bir zafer olarak addedilmesi gerektiğini söyleyerek kendini savunuyordu.
Oysa bunların hiçbiri fayda etmedi ve Baltacı Mehmed Paşa, Padişah III. Ahmed tarafından 20 Kasım 1711'de görevden alınarak Midilli'ye sürüldü.
Filhakika Osmanlı sadrazamının basit bir kağıt parçasıyla antlaşmayı kabul etmesi mümkün değildi. Kendisine ve yanındaki mühim devlet adamlarına 7 araba dolusu mücevherat, para ve hediyeler yollanmıştı. Bu paralardan nasibini alan Sadaret Kethüdası Osman Ağa ve Sadaret Mektupçusu Ömer Efendi idam edildiler. Baltacı Mehmed Paşa da 1712'de hayata veda etti.
Zaferin en büyük galibi ise tartışmasız Büyük Petro olmuştu. Kendi canından ziyade Rusya tarihinin istikbalini kurtarmıştı. 1725 yılında ölümüne kadar reformlarına devam edecekti.
Osmanlı tarafından ise Azak kalesi geri alınmış ve Kırım'ın Rusya eline geçmesi bir süre daha önlenmişti. Baltacı Mehmed Paşa ise tarihin tozlu sayfalarında adı kaybolacakken bu olaylar silsilesiyle ünlenmiş ve hakkında söylenen efsanelerle günümüze kadar adı anılır bir şahsiyet olarak kalmıştır.
Bonus: Erhan Afyoncu-Baltacı ve Katerina
Bu olayı merak ederek detaylı şekilde araştırmak istiyorsanız Profesör Erhan Afyoncu'nun Baltacı ve Katerina adlı kitabına başvurabilirsiniz.