TEKİRDAĞ (İHA) – Yavuz Sultan Selim Han, vefatının 501. yılında Tekirdağ‘da merasimle anıldı
Yavuz Sultan Selim Han, vefatının 501. yılında Tekirdağ’da merasimle anıldı
TEKİRDAĞ – Yiğitlik, tevazuu ve yüreğin simgesi Birinci Türk İslam Halifesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 9’uncu padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın 501 yıl evvel vefat ettiği Tekirdağ’da anma programı düzenlendi.
“Tevazuunun, cüretin ve yiğitliğin sembolü”
Program bir konuşma yapan Tekirdağ Tarih Şuurunda Buluşanlar Derneği Üyesi Nagihan Bayol, “Osmanlı padişahının harp meydanlarında savaşçılığı ile birlikte en önde harp etmesi yiğitliği sebebiyle Yavuz unvanını almıştır. Yavuz Sultan Selim Han 9’uncu Osmanlı padişahı ve 88’inci İslam Halifesidir. Birinci Türk İslam Halifesidir. Birebir vakitte Mekke ve Medine’nin Muhafızı unvanına da sahiptir. Yavuz Sultan Selim Han hükümdarlığı müddetince tevazuunun, yüreğin ve yiğitliğin sembolü haline gelmiştir. Kazandığı zaferlerle devlet toprağını 3 katına çıkarmış, hazineyi de ağzına kadar doldurmuştur. Bu sebeplerden ötürü Yavuz Sultan Selim Han ile alakalı günümüze kadar gelen pek çok menkıbe vardır. Hikayeler, kıssalar ulaşmıştır günümüze kadar. Bu menkıbelerin, hikayeler bazıları tarihi kayıtlarla kanıtlanmış, bazıları de padişaha yakıştırılmış öykülerdir” dedi.
“Biz Çelebi değiliz ki, küçük bir çıbandan ötürü cerraha başvuralım”
“Bayol, konuşmasının devamında, “Yavuz Sultan Selim Han Saray Bahçesinde gezinirken yanındaki Hasan Can’a diyor ki ‘Hasan Can sırtımda bir şey var. Ağrıyor ve diken üzere batıyor bir bakar mısın” Hasan Can. Müsaade isteyerek padişahın sırtını denetim ediyor. Hasan Can denetim ettikten sonra diyor ki ‘Padişahım sırtında bir yumru, irice bir yapı görüyorum.” Bunu padişaha ilettiğinde ise Yavuz Sultan Selim Han, ‘Sık patlat onu’ diyor. Hasan Can ise ‘Olmaz padişahım bu türlü şeyleri ellememek lazım. Bir tabibe göstermek gerekir’ diyor. Bununla ilgili tekrar bir menkıbe var Yavuz Sultan Selim Han, Hasan Can’a dönüyor diyor ki’ Biz Çelebi değiliz ki küçük bir çıbandan ötürü cerraha başvuralım’ buradaki Çelebi’de beyzade manasında kullanılıyor. Yavuz Sultan Selim Han, Hasan Can’ın kelamını tutmuyor. Sonraki gün hamama gidiyor. Tellağa sırtını ovduruyor. Sivilceyi sıktırıyor. Ondan sonra Yavuz Sultan Selim Han’ın azabı hiç bitmiyor ve giderek kötüleşmeye başlıyor. Bununla alakalı Türk Tarih Kurumu Erdem Üyesi Feridun Emeç’in bir tezi var. Onun demecine nazaran oradaki sivilcenin aslında bir veba olabileceği söyleniliyor. Öteki telaffuzlara nazaran de padişahın şarbon hastalığından kaynaklı Aslan Pençesi denilen büyük bir çıbandan da etkilendiği söyleniliyor tarihi kaynaklarda. Neyse Yavuz Sultan Selim Han Edirne seferine yola çıkıyor. Yavuz Sultan Selim Han, yolda gitgide kötüleşiyor. Ondan sonra İstanbul’dan doktorlar getirtiliyor ancak hiç tedaviye yanıt vermiyor” diye konuştu.
Muratlı ilçesinde hayata veda etti
Yavuz Sultan Selim Han’ın hareket edemeyecek duruma geldiğini lisana getiren Bayol, “Yavuz Sultan Selim Han, artık harekete edemeyecek duruma gelince, o ortada da Tekirdağ’ın Muratlı ilçesi Yukarısırt bölgesinde de oraya çadırlar kuruluyor. Yavuz Sultan Selim Han, dinlenmeye ve tedaviye alınıyor ve hayatı burada son buluyor. Hayatın son anlarını yeniden Hasan Can’dan dinliyoruz. Yavuz Sultan Selim Han’ın hareketleri artık son derece kısıtlanınca Hasan Can’a diyor ki ‘Ne haldir.’ Hasan Can diyor ki ‘Sultanım, Allah’a yönelik, artık onunla birlikte olma vakti gelmiştir’ Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim Han, ‘Ya sen bu kadar vakit bizi kiminle bilirdin’ Hasan Can, ‘Haşa padişahım bir an olsun Allah’ı anmaktan gaflete düşmediniz, muhtaçlık olsun, önlem olsun diye söylüyorum’ diyor. Yavuz Sultan Selim Han’ın vefat ettiği Muratlı İlçesi Yukarısırt bölgesinde etraf düzenlenmesi yapılarak, bir anıtın yapılarak halka ve turizme açılmasını yürekten diliyorum” dedi.
Programdan sonra Yavuz Sultan Selim Han’ın çizilmiş fotoğraflarının bulunduğu fotoğraf standı gezildi.
