Tarihe adını yazdırmış bu kişilerin hepsi idam edildiler. Suçları ise; mevcut sisteme karşı çıkmak, bilim gerçeklerini savunmak ya da dönemin büyüklerinden birini eleştirmek…
1. Thomas More: İngiliz yazar VIII. Kral Henry'nin kilisesinin başına geçme isteğine karşı çıktı. Bu düşüncesi yüzünden hain ilan edilerek idamına sebep oldu.
2. Nef-i: Divan edebiyatının en büyük hiciv şairidir. Padişah onun dikenli dizelerine yasak koydu ama buna aldırış etmeyip yazmaya devam etti. Sadrazam Bayram Paşa’yı hicvetmesi sonucu öldürüldü.
17.yüzyıl Divan şairi, IV. Murat döneminde sanatının ve ününün zirvesine ulaşmıştır. Padişahlara ve devrin ileri gelenlerine yazdığı kasidelerle ve hicivleriyle tanınmıştır. Sağlam bir üslubu, ağır bir dili, cesur bir söyleyişi vardır. Ölçüsüz bir şairdir övdüğünü göklere çıkarır, yerdiğini ise yerin dibine geçirir. Babasına bile hiciv yazmıştır. Hicivleri bazen yumuşak takılmalar şeklindedir; kimi zaman ise oldukça ağır, hatta küfürlüdür. Hiciv türündeki şiirlerini “Siham-ı Kaza” adlı yapıtında toplamıştır.
“Bize kâfir demiş müfdi efendi
Tutalım ben diyem ana müselman
Vardıkta yarın rûz-ı cezaya
İkimiz de çıkarız anda yalan”
3. Cicero: Roma döneminde yaşamış ünlü filozof tek adam rejimine karşı Cumhuriyet'i savunduğu için idam edildi.
3 Ocak MÖ 106 yılında Arpinum’da doğmuştur. Çocukluğundan itibaren harika bir öğrenci olmuş, eğitime olan tutkusu ve sevgisi ile ünlenmiştir. Yoğun bir hukuk öğrenimi görmüş, daha sonraları ise edebiyat ve felsefeyle daha çok ilgilenmeye başlamıştır. Savaşı
MÖ 50 yılında Sezar ile Pompey arasındaki gerilim iyice artmıştı, Cicero bu yıllarda Pompeius’in tarafını tuttu, yine de Caesar’ın düşmanı olmak istemiyor, buna göre daha yumuşak bir politika izliyordu. MÖ 44 yılında Caesar öldürüldü. Bu dönemde popülaritesi arttı; Senato’nun en güçlü, en sözü geçer adamı haline geldi. Sezar’dan sonra giderek güçlenen
Marcus Antonius’yi sevmiyordu. Yine de Marcus Antonius ve Cicero dönemin en güçlü iki adamı olarak diğerlerinden daha öne çıkıyordu. Caesar’ın veliahtı Octavianus İtalya’ya varınca, Cicero Antonius’a karşı onu savunmaya başladı. Sürekli Antonius’u eleştiriyor, Octavianius’u ise övüyordu. Cicero Antinius'un da Sezar gibi diktatörlük yapacağını düşünüyordu. Bunun üzerine Cicero devlet düşmanı edildi ve MÖ 43 yılının 7 Aralık günü başı kesilerek idam edildi. Başı Forum Romanum’daki Rostra’da halka teşhir edildi, elleri ise Senato binasının kapısına çivilendi.
4. Olympe De Gouges: Fransız yazar özellikle sıkı bir kadın hakları savunucusuydu. Dönemin erkek egemen bir bildirgesine cevaben Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi`ni yayımladı ve fikirleri sebebiyle giyotin ile idam edildi.
(d. 7 Mayıs 1748 – ö. 3 Kasım 1793)
Olympe de Gouges, 1780’lerde oyun yazarı olarak başladığı kariyerinde siyasi yazılarıyla ünlendi. Fransız Devrimi sırasında çok aktifti. Ölüm cezasının kaldırılması, mahkemelerde halk jürilerinin kurulması, Fransız sömürgelerindeki kölelerin özgürleştirilmesi, gayrı meşru çocukların tanınması, evlat edinilmesi, gelir vergilerinin adaletsizliği, yoksulluk konularında mücadele etti.
Günümüzde daha çok kadın hakları konusundaki öncü görüşleri ile bilinir. Erkeklerin kadınlar üzerindeki tiranlığının tüm eşitsizlik biçimlerinin kaynağı olduğunu düşünmekteydi. Meclisin çıkardığı Erkek ve Yurttaş Hakları Bildirgesi`ne cevaben 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi`ni yayımladı. Fikirleri nedeniyle 3 Kasım 1793’te idam edildi.
Eserleri kadın ve insan hakları açısından büyük bir öneme sahiptir.
5. Abdulhaluk Uygur: Şair; Uygur halkını fakirlik, cahillik ve baskı altında tutan güçlerle mücadele etmeye başlar. Dönemin hükümeti onu ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse atar ve orada idam eder.
Abdulhalûk Uygur, daha küçük yaşlarından itibaren ailesinin yanında dini ilimleri ve Arapça, Farsça öğrenir. Abdulhalûk, daha sonra Turfan şehrinde, Çin eğitim veren okulda Çince öğrenir. Burada Çin edebiyatının klasik eserlerinden etkilenir.
1923 yılında birkaç genç arkadaşıyla beraber Sovyetler Birliği’ne giderek burada üç yıl boyunca eğitim ve öğretim görür. Şair, orada Tolstoy, Maksim Gorki, Michail Jurjewitsch Lermontow gibi ünlü Sovyet şair ve yazarlarının eserlerini okur. Sovyetlerde üç yıl kalan şair 1926 yılında tekrar vatana dönünce halkının fakirlik, cahillik ve baskı altında olduğunu görmeye dayanamaz. Şair, Uygur halkını fakirlik, cahillik ve baskı altında tutan güçlerle mücadele etmeye başlar.
Kısa zaman içinde 1927 yılında “Akartiş Birleşmesi” (Medenileştirme
Derneği) adı altında eğitim ve öğretim derneğini kurarak okul açar. Onun açmış olduğu bu okulda okuyan gençlerin bir kısmı Sovyetler Birliği’ne giderek, eğitim ve öğretim görüp halkının medeniyet seviyesini yükseltmede önemli rol oynarlar. Abdulhalûk, Çin Gomindan Partisi (Çin Ulusal Partisi) ile amansızca savaşır ve halkını Gomindan’a karşı teşkilatlandırarak mücadele etmeye davet eder. Onun bu amansızca mücadelesi karşısında Gomindan Partisi, çareyi Abdulhalûk Uygur’u ortadan kaldırmakta bulur. 1933 yılında Sheng Shicai Turfan
şehrine gelerek şairi ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse atar. Şair, hapiste iken 13 Mart 1933 tarihinde idam edilir.
6. İmadeddin Nesimi: Ünlü Haydar Haydar türküsünün yazarıdır. “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli etmesi” ve “vücudun bütün organlarını harflerle izah etmek” gibi fikirleri vardı. Bu fikirleri İslam'a aykırı olduğu gerekçesi ile derisi yüzülerek idam edildi.
(1369, Şamahı – 1417, Halep),
Daha çok Seyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14. yy.'da yaşamış Azeri ya da Türkmen Hurufi divan şairidir.
Nesimî şairlik gücünü fikirlerini yaymak için kullandı. “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli etmesi” ve “vücudun bütün organlarını harflerle izah” gibi fikirleri Sünni çevrelerde tepkiyle karşılandı.
Bir vakit sonra Halep uleması, görüşlerinin İslam’a aykırı olduğunu öne sürerek idam edilmesi için fetva verdi. Mısır Çerkes kölemen hükümdarı Muavyed Şeyh’in onayını alan saltanat naibi Emir Yeşbek tarafından boynu vurulup derisi yüzülmek suretiyle 1417 yılında idam edildi. Cesedi Halep’de 7 gün teşhir edilmiş, sonrasında vücudu parçalanarak birer parçası inançlarını bozduğu düşünülen Dulkadiroğlu Ali Bey ve kardeşi Nâsırüddin ve Kara Yülük Osman’a gönderilmiştir.
“Nesimi'ye sormuşlar,
Yarin ilen hoş musun?
Hoş oluyum olmuyayım
O yar benim kime ne,
Haydar Haydar o yar benim kime ne?”
7. Pir Sultan Abdal: Döneminde İran Şah'ını öven şiirler yazması üzerine tutuklandı. Efsaneye göre Vali Hızır Paşa, onu kurtarmak için ondan “Şah” kelimesini kullanmadan üç nefes istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah'ı öven üç nefes söylemiş ve asılmıştır.
Pir Sultan Abdal; 16. yüzyılda yaşamış, Türk-Alevi halk şairi ve ozanıdır… Anadolu halkını Osmanlılara karşı kışkırttığı, ayaklanmaya çağırdığı, belki de bir ayaklanmaya öncülük ettiği için, Sivas Valisi Hızır Paşa’nın emriyle tutuklanmış, yolundan dönmeyeceği anlaşılınca da asılmıştır.
Hızır Paşa, Pir Sultan'ın hayatını kurtarmak için O'ndan “Şah” kelimesini kullanmadan 3 nefes (aşık edebiyatından bir şiir türü) istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah'ı öven 3 nefes söyledi. Fakat bu övgü İran Şahını değil, Şah-ı Merdanı, yani Ali'yi anlatıyordu.
“Hızır Paşa bizi berdar etmeden,
Açılın kapılar Şah'a gidelim.
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar Şah'a gidelim.”
8. Sokrates: Devlet tarafından tanınan tanrılara saygısız davrandığı, gençleri yanlış yola soktuğu için idama mahkum edildi. Suçunu kabul edip tazminat ödeyerek ölümden kurtulabilirdi, ama bunu tercih etmedi. Atinalılar tarafından zehirle öldürüldü.
(MÖ 469 – MÖ 399)
Sokrates aslında ölmeyebilirdi, arkadaşları onu kaçırabilir ya da suçunu kabul edebilirdi. Yapmadı.
Çünkü bu şekilde ölümden kurtulmak, söylediklerini ve – daha önemlisi – onları söyleme özgürlüğünü inkâr etmek, olacaktı. Ölecekti, hatta modern bir feylesofun sözleriyle, “ölmesi gerekiyordu” çünkü ancak ölümü kabul ederek söz hürriyetinin önemini vurgulayabilirdi.
9. Hallac-ı Mansur: Ünlü “Ene’l-Hak” (Ben Hakk’ım) sözünün ve öğretisinin sahibi şairin düşünceleri, dönemin İslam alimleri tarafından kabul görmemiş ve korkunç bir şekilde ölüme mahkum edilmiştir.
(d. 858, Tur, Fars, İran – ö. 26 Mart 922, Bağdat)
Görüşleri ve yaşamıyla tartışmalı değerlendirmelere konu olan ünlü mutasavvıf. Kişiliğiyle pek çok Müslümanın deneyimlerini, ülkü ve özlemlerini dile getirdiği için kimilerinde hayranlık, kimilerinde öfke uyandıran yaşamı ve ölümü İslam tarihinin en çok sözü edilen isimlerinden biridir.
Hallac’ın tutuklanmasının ve korkunç biçimde öldürülmesinin koşullarını, yaşadığı ve ürün verdiği ortamın yoğun toplumsal, ekonomik, siyasal ve dinsel gerilimleri hazırladı. Hallac’ın görüşleri ve etkinlikleri gerek devlet yöneticileri, gerek din yetkilileri tarafından kuşkuyla karşılanıyordu.
Hallaç yaklaşık 911’de Sus’ta yakalanarak hapsedildi. İlk yargılanmasında Şafii kadısı İbn Sureye onun öldürülmesine karşı çıktı ve aleyhinde istenen fetvayı vermedi. Daha sonra Maliki kadısı Ebu Ömer ile İbn Mücahid ve İbn Buhlul da Hallac’ın öldürülemeyeceği yönünde karar verdiler. Büyük mutasavvıfın öldürülmeksizin tutuklu kalması ününün daha da yaygınlaşmasına yol açtı. Sonunda Vezir Hamid, Ebu Ömer’den Hallac’ın öldürülmesi yönünde bir fetva elde etmeyi başardı. Bunun üzerine Hallaç önce kırbaçlandı; ardından kolları ve bacakları kesildi, asılarak halka teşhir edildi. Başı kesildikten sonra yakılarak külleri savruldu.
10. Figani: Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sadrazam Pargalı İbrahim'e yazdığı “Cihan tapınağına iki İbrahim geldi, biri put kırıcı, diğeri ise put dikici oldu.” şiiri yüzünden öldürtülmüştür.
16. yüzyıl Osmanlı divan şairi Kanuni Sultan Süleyman çağı şairlerindendir. Kanuni’nin şehzadelerinin sünneti nedeniyle yazdığı “Suriyye Kasidesi” en bilinen eseridir. Devrin sadrazamı Pargalı İbrahim Paşaaleyhine bir şiirin kendisine mal edilmesi nedeniyle genç yaşta idam edilmiştir.
Kavgacı bir mizaca sahip olan Figani’nin düşmanları, şairin şöhretinin yayılması ile arttı. Sadrazam İbrahim Paşa'nın Mohaç Muharebesi'nden sonra Budin'den getirtip At Meydanı'nda kendi sarayının karşısına diktirdiği heykeller için söylendiği zannedilen ve Figani’ye mal edilen şu iki mısra Sadrazamın öfkesini üzerine çekti. Şiirde şöyle diyordu:
Cihan tapınağına iki İbrahim geldi, biri put kırıcı, diğeri ise put dikici oldu.
İbrahim Paşa put dikmekle suçlanıyordu. Bunun üzerine İstanbul subaşısı tarafından Tahtakale'de yakalanıp iskeleye götürülen şair, önce dövülüp işkence edilmiş, sonra da büyük bir ihtimalle 1532 yılının baharında orada Pargalı İbrahim Paşa tarafından asılmış ya da başka bir şekilde öldürtülmüştür. Ölürken de ağzından şu mısralar çıkmıştır:
“Zülf-ü kemendin aldığı ele cellad-ı gamzesi
Benzer Figani zulm ile berdar eder seni”
11. Antoine Lavoisier: Modern kimyanın temelini atan, Flagiston Teorisi ve Kütle Korunumu Kanunu bilime kazandıran Lavoisier, bir gün kimya bilimini reddeden yobazları gösterip, “Bu kelleler bir işe yaramaz” dediği için tutuklanmış ve giyotin ile idam edilmiştir.
Ancak hayatını bilime adamış bu adam, ölüme giderken bile insanlığa hizmet
etmeyi düşünmüştür. Bu sebeple idamından önce matematikçi Lagrange'i çağırmış
ve ona, “Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz
kırparsam; insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam
etmektedir.” demiştir.
Lavoisier'in kafası kesildikten sonra iki kere göz kırpmasının
ardından Lagrange şu sözleri söylemiştir: Lavoisier'in
son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir. Ama
o yobaz kafalar asırlarca karanlıkta sürünecek, insanlığı da süründürecekler...
12. Michael Servetus: 16. yy.'da yaşayan hekim, Hristiyanlığın özüne dönebilmesi için yanlış öğretilerden arınmasını gerektiğini savunduğu kitabını, gizli bir isimle bastırdı. En yakın arkadaşının ihaneti üzerine mezhep sapkınlığı ile suçlanarak diri diri yakıldı.
Avrupa'da kan dolaşımını doğru şekilde inceleyen ilk insan olan Servetus, bunun yanı sıra gök bilimi, felsefe, hukuk alanlarıyla da yakından ilgilenmiştir. Hristiyanlığın özüne dönebilmesi için yanlış öğretilerden arınmasını gerektiğini savunduğu kitabını, mahkemelerin cezalarından çekindiği için gizli bir isimle bastırmıştır. Ancak güvendiği ve eserlerinden bahseden mektuplar yazdığı arkadaşı Calvin, iddialara göre onu kıskanmış ve Servetus'un gerçek kimliğini ortaya çıkararak onu yakalatmıştır. Duruşmaları sırasında kaçmayı başarsa da bir süre sonra tekrardan yakalanıp, mezhep sapkınlığı ile suçlanarak diri diri yakılmıştır (1553).
13. İskenderiyeli Hypatia: Antik dünyanın kadın bilgini, Platon'un fikirleri ile doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalışarak dönemine ışık tutmaya çalıştı. Fakat sırf kadın olduğu için kilise tarafından derisi yüzüldü.
(370-415)
Tarihin en kötü ve acılı ölümlerinden birine maruz kalan Hypatia, günümüzde bile kadının hem toplumdaki hem bilimdeki yeri tartışılırken, bundan 1600 sene öncesinde benimsediği Platon'un fikirleri ile sahip olduğu bilgileri ve düşünceleri cesurca ve kaygı duymadan öğrencilerine anlatmaya, doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalışarak dönemine ışık tutmaya çalışmıştır. Ancak o zamanın psikoposu Cyril, Hypatia'nın çalışmalarından rahatsız olmuş ve insanları bu yönde kışkırtmıştır. “Kadın sessizliği ve uysallığı öğrenmelidir. Kadının ne ders vermesine ne de erkeğin üzerinde yetki sahibi olmasına izin vermeyeceğim. Suskun olacak ve sessiz kalacaktır. Çünkü önce Âdem, sonra Havva yaratılmıştır” sözleri ile de Hypatia’nın ölüm emrini vermiştir. Bu sözlerden kısa zaman sonra Hypatia, kalabalık bir grup tarafından sokaklarda sürünmüş, taşlanarak acımasızca öldürülmüş üzerine cansız bedeni ateşe verilmiştir. Ne yazık bu olaydan sonra Platoncu okul da yok olmuştur.
14. Galileo Galilei: Modern fiziğin babası Galileo Galilei de Dünya'nın döndüğünü savunduğu için idam mahkumu olmuştu. Engizisyon mahkemesi bu tezini inkar etmesini söyledi. O da ölürse bilime faydalı olamayacağını düşündü ve inkar etti. Ama ömür boyu ev hapsi cezası aldı.
Dünyaca ünlü astronom, fizikçi, mühendis, filozof ve matematikçi Galileo Galilei, hem Aristoteles’in dünya merkezci akımından hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duymuş, Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmış, “gözlemsel astronominin babası”, “modern fiziğin babası” ve “bilimin babası” gibi isimlerle anılmıştı.
Papa, 1616'da Galileo'ya güneş merkezcilikten vazgeçme ve bu konuda hiçbir şey söyleyip yazmama emri verdi. Galileo on yıl boyunca tartışmalardan uzak durdu. Ancak 1623'te bu konuda kitap yazma projesini arkadaşı ve hayranı olan Kardinal Maffeo Barberini'nin teşviki ile yeniden canlandı. Galileo'nun kitabı, 'İki Ana Dünya Sistemi Üzerine Diyalog' 1632'de basıldı. Güneş merkezcilik konusundaki çalışmaların yer aldığı bu kitap büyük yankı yaptı.
Galileo Roma'ya savunma yapmaya çağrıldı. Duruşması boyunca 1616'dan beri sözünü tutarak yasaklı fikirlerin hiçbirini savunmadığını ancak Diyalog'u okuyan birinin bunun Kopernik savunması olduğunu düşünebileceğini söyledi. 1633’ün 21 Haziran günü Engizisyon mahkemesi önünde dünyanın döndüğüne ilişkin tezini inkara zorlandı. Ancak işkence tehdidi altında bile savunmasını sürdürdü. Hatta bir rivayete göre önce Galileo önce teorisini yalanlamış, sonra “Ama yine de dönüyor” demişti.