Felaket dediğin…
Hala isimlendirmede bir kelime oyunu arıyorsanız belirtelim, öyle bir durum yok.
Olayın geçtiği yer 1814’lerin Londra’sındaki St. Giles bölgesinde bulunan Meux&Company Bira Fabrikası.
Dönemine göre oldukça büyük bir fabrika olan Meux&Company’de sıradan bir gün yaşanırken aniden çok talihsiz bir olay meydana geliyor ve bira dolu bir depoyu ayakta tutan destekleyici sütunlardan bir tanesi paslanma neticesinde kırılıyor.
Bu sütunun eksikliğinde geri kalan sütunlar dev gibi olan depoyu ayakta tutamıyor ve kaçınılmaz son gerçekleşiyor.
Depo patlıyor ve tam 600 bin litre kadar bira ortalığa yayılıyor. Fabrikanın içerisindeki diğer depolar da bu patlamadan etkileniyor ve toplamda 1,5 milyon litre bira fabrika kapısını da önüne katıp sokağa yayılıyor.
Sokağa yayılan miktarı yaklaşık 3 milyon tane 50’lik bira gibi düşünebilirsiniz.
Bu noktada deponun patladığı yerin dönemin fakir bölgelerinden biri olduğunu ve çok yüksek nüfusa sahip olduğunu söyleyelim. Nitekim bu bira seli felaketi çok fazla sayıda insanı etkiliyor.
Sele yakalanan insanlar sağa sola koşuşturmaya başlıyor önceleri.
Bazıları kurtuluyor, bazıları ise sele kapılıp ağır şekilde yaralanıyor. Evleri de sel basıyor ve bu nedenle tam 8 kişi çeşitli şekillerde, daha da açık olmak gerekirse boğularak, ağır yaralanarak ve zehirlenerek ölüyorlar.
Olay bu noktada daha ilginçleşiyor.
Nitekim selin şiddeti azalıp ortalık durulunca insanlar evlerinde ne kadar kap kova bulabilirlerse hepsini biralarla doldurmaya başlıyor. Bu sırada kurtarma faaliyetleri de sekteye uğruyor. Bazı kişilerse direkt olarak sokakta elleriyle avuç avuç içebildikleri kadar bira içiyorlar.
Trajikomik olaylar silsilesi bununla da sınırlı kalmıyor.
Yaralılar hastaneye kaldırıldığında tüm hastaneyi öylesine ağır bir bira kokusu kaplıyor ki, hastalardan bazıları hastanenin bir bölümünde kendilerinden gizli bir parti yapıldığını düşünüyor. Bu nedenle ayaklanma yaşanıyor ve hastaların “gizli parti yapıldığı” gerekçesiyle başlattığı isyanda birkaç kişi daha yaralanıyor.
Sel felaketi o kadar büyük oluyor ki, bölgedeki bira kokusu haftalarca geçmek bilmiyor.
Kazayla ilgili duruşmada mahkeme, fabrika çalışanlarını veya fabrikayı suçlu bulmuyor ve olayı “tanrının gazabı” olarak nitelendirip kapatıyor.
Ne diyelim, neresinden bakarsanız bakın bir absürtlük bulunan, bir insanın şahit olabileceği ve duyabileceği en garip olaylardan biri olan Londra Bira Seli’nin hikayesi de böyle işte…