LEVENT TÜZEMEN – FIRSATÇI EMRE KURTARDI
Mostafa, Antalya’da oyuna girip gol atınca ‘Galatasaray çift forvet oynamalı’ diyen bazı medya ukalalarının gazına gelen Fatih Terim’in Konya önüne sürdüğü Halil- Mostafa ikilisi taktik olarak tutmadı. Halil’in Kerem ile kurduğu ortaklık vardı, bozuldu. Çift forvet anlayışı G.Saray’ın oyun ritmini olumsuz etkiledi.
Halil gölgede kaldı. Konya, savunma duvarını kalesine yakın kurduğu için G.Saray pozisyon üretecek geniş alanları bulamadı. Etebo’nun kağnı gibi oyun anlayışı Konya’nın işine geldi. G.Saraylı oyuncular önde baskı yapmayınca Konya kalecisi Sehic ayağındaki topları kahvesini yudumladıktan sonra kullandı.
Etebo’nun ağır oyun anlayışı, dikine oynamayı seven Fernandes’i de olumsuz etkiledi. G.Saray kiralık olarak Konya’ya gönderdiği Sekidika’yı bile arar oldu. Dripling yapabilecek oyunculara ihtiyaç duyuldu. Emre Kılınç-Kerem ikilisi bu görevi yapmadı. Onyekuru olsaydı fark yaratırdı. İkinci yarı Terim, Etebo’yu çıkardı, Taylan’ı aldı…
Etkisiz Emre Kılınç’ın yerine Emre Akbaba’yı soktu. Tek forvete geçip Mostafa’yı Babel ile değiştirdi. Konya gibi kapanan takımları üç şekilde açarsın: 1- Duran toplarla, 2- Şut atarak ve 3- Kanatlardan etkili ortalar yaparak. Bu G.Saray’a hareket getirdi ve baskı kurmasını sağladı. G.Saray’da en çok şut atan Babel ile fırsatçılığını ön plana çıkaran Emre Akbaba işbirliği G.Saray’ı şampiyonluk yarışının içinde tuttu. Trabzon maçındaki gibi Emre Akbaba’nın Konya’ya attığı gol fırsatçılığının bir ürünüydü.
UYARI: Cüneyt Çakır’ı haftalardır formsuz görüyorum. Sehic’in bir duran top sonrası pozisyona geç kalıp Donk’un yüzünde patlayan yumruklarının karşılığı penaltıydı. VAR’daki rengini bildiğim Koray Gençerler beyefendi müdahale edip uyarmadı. Cüneyt hoca bu formu ile EURO 2020’ye gitmesin rezil olur.
SERKAN KORKMAZ – BABEL DERSİ
Fatih Terim maç öncesindeki demecinde “ya tutarsa” taktiğini açıkça itiraf etti. Terim; “Sonuna kadar kovalayacağımıza inanıyoruz ama ne olacak bilmiyoruz. Artık teknik adamların maç önü konuşmalarının en zor olduğu anlar bunlar. Kimse ben kazanacağım diyemez” şeklinde tuhaf bir açıklama yaptı.
Sahaya çıkan Galatasaray 11’i koskoca ilk yarıda Gedson’un hayli uzaktan çektiği bir şut dışında rakip kaleyi bulan isabetli şut üretemedi. Topa kifayetli ölçüde sahip olan Galatasaray bulduğu sayısız korner ve duran top fırsatlarını harcarken hayli amatörce davrandı. Maçın bitimine 30 dakika varken sarı-kırmızılılar on adet köşe vuruşu kullanmıştı.
İkinci yarıda sahaya sürülen Babel, Emre Akbaba ve neden kesik yediğini kimsenin anlayamadığı Taylan girince, baskı bir miktar daha artsa da ciddi gol pozisyonu üretmek için yeterli olmadı. Kerem dar alanda boğuluyor, Halil ise yeni yeni girdiği takımıyla, üst düzey futbola adapte olma yolculuğunda elinden geleni yapıyordu.
Mustafa Muhammed, fiziksel olarak hayli yıprandı hastalığı sürecinde; çıkma sebebi bu olsa gerek. Fakat ikinci yarının başında Emre Kılınç’ın yerine, benim de çok beğendiğim iki delikanlıdan biri çıksa (Halil ve Kerem) daha mantıklı olurdu sanki. Fatih hoca son hamle olarak, 76’da Kerem’i alıp Falcao’yu sahaya sürdü.
Galatasaray maçlara doğru 11’lerle başlamıyor. Başlasa bir şeyler daha mı iyi olurdu o da şüpheli. Bu kadar forvet boşluğunda pozisyon da üretemiyor ve maçın sonu stoper oynatılan Donk santrfora geçiyor. Ve kilidi yine Babel çözüyor.
Taraftarın genelindeki Babel antipatisinin hiçbir izahı yok. Evet; eski formunda değil, ciddiyetsiz ama takım kadrosundaki en nitelikli birkaç topçudan biri. Ben olsam hiç almazdım ama “bir şekilde” alınmış… Yani; elde o varsa ve sağlamsa, hele hele rakip zayıfsa gözü kapalı oynatılır. Şekilde görüldüğü gibi…