Bir türlü anlaşamadığımız bir konuyu masaya yatırdık.
Mahrem bölgelerimizi örtmeye başladığımız ilk çağlardan bugüne sürekli gelişen ve değişen giyinme kültürünü birkaç maddede anlatmak imkansız.
Modern dünyaya geldiğimizde, bugün sokakta ve günlük yaşamda gördüğümüz pek çok kıyafetin tarihi çok yeni.
Mini etek 60. yaşını bile doldurmadı. Bikini giyen ilk kadınlar plajlardan uzaklaştırılıyordu. Kadınlarda pantolon, kadınlarda ve yetişkin erkeklerde şort tarihte çok yeni kavramlar. Şu an sokakta gördüğümüz pek çok kıyafet ve stili 30-40 yıl önce bile şaşkınlıkla karşılardınız.
Kısacası günümüzde kendi moda değer yargılarımızı oluşturup, sonrasında bunu normal kabul ediyoruz.
Sokakta giyilen pijama takımları, eşofmanlar, çirkin spor ayakkabılar hep bu durumun sonucu. Önceden kabul edilemez bulunan bir şeyi her yerde görüp normal algılayınca onu güzel ve doğru kabul ediyoruz.
Öte yandan kıyafetlerin tarihsel geçmişleri hakkında bilgimiz yok, olsa da kıyafet seçimleri buna göre yapılmıyor.
Günümüzün moda motivasyonu başka. Hiç kimse “topuklu ayakkabı rakipleri karşısında uzun ve güçlü görünmek isteyen erkekler için icat edildi, ben de rakiplerime karşı güçlü görünmeliyim” demiyor. Mini eteğin giyilme motivasyonu ile beyaz gömleğin veya kravatın giyilme motivasyonu arasında bir fark yok ve herkes teşhirci olmaya çalışmıyor.
Son dönemde sıkça tartışılan yerine göre giyinme kavramını da yakın zamanda görgü kuralları çerçevesinde inşa ettik.
Yerine göre giyinmek, toplum içinde rahat etmenin yanında çok abartılı veya temizlikten, özenden uzak olmamayı hedeflemiştir.
Yerine göre giyinmenin en ünlü kurallarından biri “kır düğününe sivri topuklu ayakkabı giyilmez”dir örneğin, topuk yumuşak zemine batacağı için yürüme zorluğu yaşanır ve kötü bir görüntü oluşur.
Yine düğünlerden devam edelim. Düğün davetinde kot, eşofman giyilmez. Beyaz veya gelinlik benzeri kıyafetler de giyilmez.
Bu kuralın temelinde de düğün törenine ve gelinle damada gösterilen saygı yer alıyor. Şık bir akşam yemeğine aşırı spor, özensiz kıyafetlerle gitmemek veya bir fast-food restoranına abartılı tuvaletle gitmemek de yerine göre giyinmenin örnekleri. Bayramlarda ve aile ziyaretlerinde, iş görüşmelerinde insanlar mutlaka yeni olmasa bile ütülü, temiz giyinirler. Bu da yerine göre giyinmektir.
Şehir içinde mayo giyilmesi, kapalı alanda güneş gözlüğü takılması da yerine göre giyinme kuralı.
Mayo ve bikini deniz kıyafeti olarak kabul edildiği için şehir içinde giyilmesine sıcak bakılmıyor. Konunun teşhircilikle ilgisi pek yok.
Her kuralın aksiyle geçerli olduğunu belirtelim; plajda dizüstü çizme gibi plaja ait olmayan parçaların giyilmesi de uygun sayılmıyor.
Plajda abartılı takıların, makyajın kabul görmeme sebebi denize girilen bir alan olması. Takılarınız denizde kaybolabilir, makyajınız akınca geriye kötü bir görüntü kalabilir.
Alışveriş merkezinde, markette daha sade bir stil beklenir.
Bunun sebebi de bu aktivitelerin davet gibi büyütülecek olmamasıdır. Elbette gidilen alışveriş yeri de önemli, belki alışveriş sonrası şık bir restorana geçilecektir. Bu nedenle eleştirmeden önce düşünmek gerekir.
Stil faktörü de sürekli atlanıyor. Kişi her yerde stilini devam ettirebilir.
Sürekli kırmızı ruj kullanan biri düğünde de, markette de bundan ödün vermek zorunda değil. Günlük hayatında topukludan vazgeçmeyenler alışverişte de belki 15 cm platformlu olmasa da, topuklu bir çizme giyebilir.
Elbette tüm dünyanın geçerli kabul ettiği görgü kurallarını mantıksız buluyor olabilirsiniz. Dünyada bu “yerine göre giyinme” akımına karşı olan pek çok topluluk var.
Japonya'da Harajuku bölgesi gençleri günlük hayatlarında tarihin pek çok farklı döneminden stilleri karıştırarak giyiyor ve dayatılmış standartlardan uzak duruyor.
Sonuç olarak yerine göre giyinmek bahsettiğimiz gibi gidilen yerin ciddiyetini veya aktiviteyi ele alıyor. Oradaki insanların bakış açısını değil.
Mesela yolculuklar için giyim önerileri vardır ama bu öneriler rahatlığı ölçüt alır. Metrobüse, otobüse binerken giyilmeyecekler; belli semtlere, şehirlere giderken giyilecekler gibi bir ölçüt yoktur.
Ancak hala şort giydi, mini etek giydi diye saldırıya uğrayan, yaftalanan kadınlar varken tüm bu kurallar anlamını yitiriyor.
Kadınları “erkeklerin istediği veya istemediği” şekilde giyinmeye zorlamanın adı “yerine göre giyinmek” değildir. Yerine göre giyinmek görgü kurallarının bir parçasıdır ve iki cinsiyet için de geçerlidir. Yukarıda bahsettiğimiz ve “giyilmez” dediğimiz şeyler giyildiği zaman kişi sadece görgü sahibi olmamakla eleştirilir, kendisine herhangi bir baskı veya zorbalık yapılmaz.
Yerine göre giyinme kuralları kimsenin kafasına göre esnetilip değiştirilemez. Oysa bahsedilen teşhir durumu kimisi için şortken; kimisi için mini etek, dar pantolon, askılı üst olabilir.
Toplumdaki herkesin tüm toplumun onayını alacak şekilde giyinmesi imkansız.
Başta da belirttiğimiz gibi modada algılar hızla değişiyor. anneannelerimiz de annelerimizin babalarımızın kıyafetlerini beğenmiyordu. Herkesi memnun etmeye çalışmak mümkün olmayacağı için sınırlarımızı bilip insanları eleştirmekten vazgeçmemiz ve istediklerimizi giymeye devam etmemiz gerekiyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?