Gitmiş Kadar Olduk! Dünyamızdaki Gerçek Şehirlerde Geçen Video Oyunları

Elbette ki Los Santos’un gerçek bir şehir olmadığının farkındayız. İlhamını California, Los Angeles’tan alan şehir sizi tam anlamıyla bir cümbüşün ortasına bırakıp Amerikan rüyasını sonuna dek yaşamanıza imkan tanıyor. Gelmiş geçmiş en iyi açık dünyalardan biri olduğunu da hatırlatmak isteriz. Bu şehirde yapabilecekleriniz neredeyse sınırsız.

Sürükleyici hikayesi ve eğlenceli oynanışı ile de dikkat çeken Infamous ayrıca yarattığı başarılı şehir atmosferi ile de öne çıkıyor. Oyuncuları adeta Seattle şehrinin ortasına bırakan oyunda maceranıza kısa bir süreliğine ara verip şehri keşfetmeye de vakit ayırabilirsiniz.

Watch Dogs: Legion konusunda oyun camiası ikiye bölünmüş olsa da herkesin ortak noktada buluştuğu bir payda var, o da Londra’nın bu oyunda mükemmel yansıtıldığı. Simge yapılarından, İngiltere’nin kendine has hava durumuna kadar her şeyin en ince detayına kadar yansıtıldığı oyunda kendinizi Londra’nın göbeğinde hissedebilirsiniz.

Oyuncuları 1947 yılının Los Angeles’ına davet eden oyun gerek hikayesi gerekse de yarattığı atmosfer ile bizleri adeta bir zaman tüneline sokuyor. Bir dedektifi canlandırdığımız oyunda gizemleri adım adım aydınlatırken bir yandan da 40’lı yılların Los Angeles atmosferini sonuna kadar yaşayacaksınız.

Oyuncuları San Francisco’nun rengarenk sokaklarına davet eden Watch Dogs 2’de geliştiriciler aynı zamanda şehri ne denli güzel yansıttıklarının da farkında olacaklar ki oyuna sizi şehri gezmeye ve şehir simgelerini keşfetmeye teşvik eden bir sistem de entegre etmiş durumdalar.

Mahallemizin dost örümceği ile New York turu şahane olmaz mıydı? Biz cevap verelim, oluyor. Marvel’s Spider-Man yarattığı New York ile sizi adeta evinizde hissettiriyor, bir yandan da keşfedeceğiniz şeyler hiç bitmiyor. Spider-Man olmanın verdiği özgürlük ile şehri her açıdan keşfetmenin keyfi ise paha biçilemez.

Uzak Doğu’nun mistik atmosferinin şehrin kargaşası ile birleşimini en güzel yansıtan yapımlardan biri hiç şüphesiz Sleeping Dogs. Oyunun sizi içine attığı karmaşa ve hikayeden vakit bulabilirseniz Hong Kong keşfedilmeyi bekleyen bir çok güzelliği ile sizi çağırıyor olacak.

Oyuncuya bahşettiği özel güçler ile keyifli bir oynanış sunmasının yanında Prototype aynı zamanda bizleri New York’un sokaklarında da bir maceranın tam ortasına bırakıyor. Özel güçleriniz yardımı ile şehri birbirine katmak ya da bir keşfe çıkmak ise tamamen size kalmış bir seçim.

Adından da anlaşılabileceği üzere Driver serisinin sevilen oyunu Driver: San Francisco bizleri San Francisco şehrinde bir maceraya davet ediyor. Şehir atmosferinin başarılı bir şekilde yansıtıldığı yapımda şehrin sokaklarını genelde yarışlar için kullansak da San Francisco bize kucak açmaya her daim hazır.

Oyun dünyasının kült serilerinden olan Max Payne bizleri pek de sık anlatılmayan bir New York tasviri ile baş başa bırakıyor. Film noir türünün tüm getirilerinin başarılı bir şekilde kullanıldığı video oyununda New York’un karanlık ve kasvetli yönüne şahit oluyoruz.

Her ne kadar kurgusal olsa da hepimizin Miami’den esinlendiğini bildiğimiz Vice City 80’li yılların kendine has atmosferi ile şehri harika bir biçimde harmanlıyor. Hepimizin içerisinde saatlerini geçirdiği Vice City’de birçoğumuz artık haritaya bakmadan A noktasından B noktasına gidebilecek kadar deneyim sahibiyiz.

Seçimlerimiz ile hikayeye yön verdiğimiz yapımda 80’li yılların New York’unda bir dedektiflik hikayesinin ortasında buluyoruz kendimizi. Hepimize son derece tanıdık olan masal karakterlerinin hiç bilmediğimiz yönlerini de gördüğümüz oyunda New York da bu fantastik ortamdan nasibini alıyor elbette.

Bu seferki oyunumuz bir değil birçok şehri bünyesinde barındırıyor. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde taşımacılık yapabildiğimiz oyunda Road to the Black Sea ek paketi kapsamında Edirne, Tekirdağ ve İstanbul’u da ziyaret edebilirsiniz. Oyundaki şehirlerin tam ölçekte olmadığını, daha çok bir temsil olduğunu da hatırlatmakta fayda var.