Alzheimer ahastalığının henüz bir tedavisi yoktur ancak bir kişinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini neyin artırdığına dair araştırmalar devam ediyor. Araştırmacılar, Alzheimer hastalığının tek bir nedeni olmadığına inanıyor. Hastalık genetik, yaşam tarzı ve çevre gibi birçok faktörden etkileniyor.
Yaş, aile öyküsü ve kalıtım gibi bazı risk faktörleri değiştirilemezken, ortaya çıkan kanıtlar etkileyebileceğimiz başka faktörlerin de olabileceğini gösteriyor.
Alzheimer ve demansla ilgili diğer hastalıklar için bilinen en büyük risk faktörü artan yaştır, ancak bu bozukluklar yaşlanmanın normal bir parçası değildir. Yaş riski artırırken, Alzheimer’ın doğrudan bir nedeni değildir.
Diğer bir güçlü risk faktörü aile geçmişidir. Alzheimer’lı bir ebeveyni, veya kardeşi olanların hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksektir. Birden fazla aile üyesi hastalığa yakalanırsa risk artar. Hastalıklar ailelerde görülme eğiliminde olduğunda, genetik, çevresel faktörler veya her ikisi de rol oynayabilir.
Alzheimer’da genlerin de rol oynadığı biliniyor. İki gen kategorisi, bir kişinin bir hastalık geliştirip geliştirmediğini etkiler: Risk genleri ve deterministik genler. Her iki kategoride de Alzheimer genleri bulunur. Alzheimer vakalarının yüzde 1’den daha azına deterministik genlerin (bir hastalık geliştirme riskini artırmaktan ziyade hastalığa neden olan genler) neden olduğu tahmin edilmektedir.
ALZHEİMER RİSKİNİ ARTIRAN 10 FAKTÖR
Yaş, aile öyküsü ve kalıtım değiştiremeyeceğimiz risk faktörleridir ancak bunlar haricinde değiştirebileceğiniz risk faktörleri de vardır. İşte araştırmacıların belirlediği faktörler ve neden daha yüksek bir riskle ilişkili oldukları.
Eğitim Seviyesi
Daha düşük bir eğitim seviyesi, Alzheimer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilidir. Araştırmalar, eğitime harcanan süre ne kadar uzun olursa, bunama geliştirme riskinin o kadar düşük olduğunu gösteriyor. Farklı eğitim geçmişlerine sahip insanların beyinlerine bakan araştırma, daha eğitimli insanların beyinlerinin daha ağır olduğunu da gösterdi. Demans nedeniyle beyin ağırlığınızın üçte birini kaybettiğinizde, daha ağır bir beyin sizi daha dirençli hale getirebilir.
Orta Yaştaki Hipertansiyon
Kalp sağlığının, uzun zamandır araştırmalarda sağlıklı bir beyin için gerekli olduğu gösterilmiştir. Çalışmalar, orta yaştaki yüksek tansiyonun (hipertansiyon) Alzheimer riskini artırdığını gösteriyor. Yüksek tansiyondan muzdarip kişilerde daha yüksek kalp hastalığı riski, beyne giden kan ve besin tedarikini etkiler ve beyne giden kan akışının azalması Alzheimer ile bağlantılıdır.
Diyabet
Çalışmalar, diyabetin daha yüksek Alzheimer riski ile ilişkili olduğunu buldu. Diyabet, vücudumuzun insülini düzgün bir şekilde düzenleyememesine neden olur ve bu hem beyin hücrelerimizin iletişim biçimini hem de hafıza işlevimizi değiştirir; ikisi de Alzheimer hastalığında bozulur. İnsülin, kan şekerinin emilmesine yardımcı olarak karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını düzenlediği için gereklidir. Alzheimer hastalığı, beynin insüline tepki verme yeteneğini bozuyor gibi görünmektedir.
Kafa Travması
Geçmişteki kafa travması bir risk faktörüdür ve beyin sarsıntısı gibi kafa travmasının demans gelişimine katkıda bulunabileceğine dair açık kanıtlar vardır. Bu bağlantı ilk olarak 1928’de gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, tek başına mı yoksa tekrarlamasıyla mı katkıda bulunduğu henüz belirsizdir. Kafa travmasından kaynaklanan beyin hasarının demansa benzer olduğu açıktır. Bu, insanları daha sonra demanstan kaynaklanan daha fazla hasara karşı daha duyarlı hale getirir.
Depresyon
Alzheimer ile yaşayanlar sıklıkla depresyondan da muzdariptir, ancak depresyonun Alzheimer’a neden olup olmadığı veya hastalığın sadece bir belirtisi olup olmadığı belirsizdir. Bununla birlikte, son çalışmaların göstediği gibi, çok sayıda kanıt, depresyonun gerçekten bir risk faktörü olduğunu desteklemektedir. Araştırmalar, özellikle bunama başlangıcından on yıl önce depresif dönemlerin sayısı ile daha yüksek risk arasında bir bağlantı olduğunu göstermiştir. Depresyon, beynimizdeki zararlı kimyasalların seviyesini artırır. Bu kimyasallardaki dengesizlik, beyin hücrelerinin kaybına neden olabilir. Bu, demansta beyin hücrelerinin kaybı ile birleştiğinde, Alzheimer olasılığını artırır.
Bilişsel Aktivite
Kanıtlar, beynimizi aktif tutmanın demansla da savaşabileceğini gösteriyor. Kelime bulmacaları gibi aktiviteler beyninizi uyarır ve beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı güçlendirebilir. Demansta bu bağlantı bozulur. Son çalışmalar, beyinlerimizi ileri yaşlarda bile aktif tutmaya devam etmemiz gerektiğini gösteriyor. Araştırmalar, beynimize meydan okumanın demans geliştirme şansımızı gerçekten azalttığı konusunda hemfikir.
Ortostatik Hipotansiyon
Son dçnem çalışmaları, Alzheimer hastalığı için ortostatik hipotansiyonun bir risk faktörü olduğunu vurguluyor. Bu, bir kişinin oturduktan veya yattıktan sonra ayağa kalktığında düşük tansiyon ve göz kararmaları hissi yaşamasıdır. Duruş değişiklikleri sırasında vücut beyne yeterli kan akışını sürdüremediğinden, ortostatik hipotansiyon beyne oksijen eksikliğinin bir sonucu olarak beyin aktivitesi üzerinde uzun vadeli zayıflatıcı bir etkiye sahip olabilir ve bu da demans riskini artırır.
Vücut Kitle İndeksi
Yüksek vücut kitle indeksi (VKİ), demans riskinin artmasıyla bağlantılıdır. Çalışmalar, 65 yaşın altındakiler için 18,5 ile 24,9 arasında bir vücut kitle indeksinin, başka bir deyişle sağlıklı bir kiloda olmanın, demans riskini azaltabileceğini öne sürüyor. Ancak orta yaşta ve sonraki yaşamda özellikle zayıf olmak demans riskini artırabiliyor. Genetik, kardiyovasküler hastalıklar ve iltihaplanma faktörlerinin hepsinin VKİ ve demans arasındaki bu ilişkiye katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
Hiperhomosisteinemi
Kimyasal homosisteinin yüksek seviyeleri bir risk faktörüdür. Homosistein, hücresel hasarı önleyen antioksidanlar dahil, vücudumuzun savunma mekanizmalarının üretiminde rol oynayan doğal olarak oluşan bir amino asittir. Demansı olan kişilerde yüksek homosistein seviyeleri ilk olarak 1998’de rapor edilmiştir. Çalışmalar, homosistein seviyelerini düşürmenin demansa karşı koruyabileceğini göstermiştir. Hayvan çalışmaları, yüksek homosistein seviyelerinin beyin hücrelerine enerji üretimlerine müdahale ederek zarar verdiğini göstermektedir. Daha fazla folat ve B12 vitamini tüketmek homosistein seviyelerini düşürebilir ve bunama riskini azaltabilir.
Stres
Son olarak, stres bir risk faktörü olarak tanımlanmıştır. Uzun vadeli stres, demansı uzak tutmak için önemli olan vücudumuzun bağışıklık hücrelerini hedef alır. Özellikle kortizol hormonunun strese katkıda bulunduğu ve hafızayı etkileyebileceği gösterilmiştir. Stresi ve kortizol seviyelerini düşürmek, bunama gelişme olasılığını azaltabilir. Bulgular çok net görünmese de, bu risk faktörlerinin çoğunun diyet ve egzersiz de dahil olmak üzere yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla yönetilebileceği veya değiştirilebileceği konusunda bazı umutlar vardır. Umut verici araştırmalar, genel sağlıklı yaşlanma stratejilerinin beyni sağlıklı tutmaya yardımcı olabileceğini ve hatta Alzheimer ve diğer demansları geliştirme riskini azaltabileceğini gösteriyor.