Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç’tan göz tansiyonu uyarısı: “Çok sinsi bir hastalık, körlüğe yol açabiliyor”
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç: “Ailede glokomu olan bir bireyin hastalığa yakalanma talihi 7 kat fazla”
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç: “Çok sinsi seyreden bir hastalık, erken teşhis çok önemli”
İSTANBUL – Dünya Glokom Haftası’nda hastalığa ait bilgi veren Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Ünitesi Lideri Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç, değerli ikazlarda bulunarak: “Erken teşhis katiyetle kıymetli, glokom aslında çok sinsi seyreden bir hastalık, kolay bir baş ağrısı ya da migrene bağlı baş ağrıları olarak da algılanabiliyor. Gözümüzün en hassas kısmı olan görme hududuna hasar vererek körlüğe yol açabiliyor. Ailede glokomu olan bir bireyin olağan bireye nazaran hastalığa yakalanma bahtı 7 kat daha artmış oluyor” dedi.
Halk ortasında göz tansiyonu olarak bilinen glokoma karşı 8 – 14 Mart Dünya Glokom Haftası hasebiyle birçok farkındalık aktifliği gerçekleştiriliyor. Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Ünitesi Lideri Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç da hastalığa ait açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Yalvaç, glokomun, 40 yaş üstü vatandaşlarda sık görülebildiğini söz ederken, erken teşhis ve tedavinin gerçekleşmemesi durumunda hastalığın vatandaşlarda kalıcı görme kaybına yol açabileceğine dikkat çekti.
“Glokom zati çok sinsi seyreden bir hastalık”
Hastalığa ait bilgi veren ve erken teşhisin kıymetine vurgu yapan Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç: “Göz tansiyonu en kolay tanımlama olarak gözün kendi içinde ürettiği bir basınçtır. Bu basınç aslında göz içi basıncı olarak tanımlanıyor. Göz tarafından üretilen bir sıvı var ve bu sıvının aşikâr oranda üretilmesi ve muhakkak oranda çıkması gerekiyor. Çıkış kanallarının farklı nedenlere bağlı olarak tıkanması sonucu da üretilen sıvı göz içerisinde kalıp istenmeyen yüksek bir basınç oluşturuyor. Bu da gözümüzün en hassas kısmı olan görme hududuna hasar vererek körlüğe yol açabiliyor. Erken teşhis katiyetle kıymetli, glokom zati çok sinsi seyreden bir hastalık, çok ileri basamağa gelmediği sürece görsel kahırlar, sorunlar hissettirmeyen bir hastalık, bunun için erken teşhisin konulması gerekiyor. Erken teşhisin konulması da bireylerin birebir göz muayenelerini yaptırmaları ve bu sırada da gerekli incelemelerin yapılıp bu hususta teşhisin konulması gerekiyor. Göz tansiyonu tek bir hastalık değil, bir hastalıklar kümesi, kendi içinde de farklı kümelere ayrılıyor. Yüzde 10-15 oranında gördüğümüz kapalı açılı glokom birdenbire göz tansiyonunu yükseltip önemli krizlere yol açabiliyor. Hastanın baş ağrısı, göz etrafında ağrı, görmede bulanıklık, bulantı, kusma üzere önemli şikayetlere yol açabiliyor. Bu noktada hasta tarafından kolay bir baş ağrısı ya da migrene bağlı baş ağrıları olarak da algılanabiliyor. Öncelikle tıbbi tedaviyle başlıyoruz, daha sonraki kademede lazer tedavisi sonraki evrelerde cerrahi tedavilere geçiyoruz. Buradaki maksat görme hududu ve işlevinin korunması üzerinedir, körlük riskinin ortadan kaldırılmasıdır” formunda konuştu.
“Ailede glokomu olan bireylerin yakalanma bahtı 7 kat daha artmış oluyor”
Glokom için riskli yaş kümesine ait açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yalvaç kelamlarını şöyle sürdürdü: “Glokom her yaş kümesinde gözüküyor. Yeni doğan bebekte de bu tanıyı koyabiliyoruz ki buna doğumsal glokom diyoruz. Orta, ileri yaşlarda da görülüyor. Risk kümesi olarak baktığımız vakit çoklukla 40-50 yaş üzerindeki hastalarda görüyoruz. Aile hikayesi bizim için çok kıymetli, ailede glokomu olan bir bireyin olağan şahsa nazaran bu hastalığa yakalanma talihi 7 kat daha artmış oluyor. Vatandaşların göz muayenelerini yaptırmaları çok kolay bir süreç fakat sonrasında kazanacaklarının gerek sıhhat gerekse görme işlevi açısından çok değerli şeyler olduğunu düşünüyorum. Pandemi periyodunda hastalarımız muayenelerine gelemediler tahminen ilaçlarını sağlıklı bir biçimde alamadılar. Takiplerinde aksamalar oldu ancak pandemi sonrasında bunun hastalar üzerinde birtakım aksilikler biçiminde karşımıza çıktığını görüyoruz. Onun için hastalarımızdan rica ediyoruz; muayenelerini aksatmasınlar, denetimlerine kesinlikle gitsinler. Covid’in gözle ilgili birtakım bulgularını sık olarak hastalarımızda gördük. Bilhassa konjonktivit dediğimiz beğenilen kızarıklık sulanma, yaşarma Covid tanısı öncesi de hastalarımızda sıklıkla yakaladığımız durunlar oldu. Covid sırasında ve sonrasında görsel açıdan hastalarımız kimi sorunlar yaşadılar. Bunlar olumsuz tesirler olarak karşımıza çıktı. Biz doktorlar olarak Covid pandemisi periyodunda de hastalarımıza bakmayı, ameliyatlarımızı yapmayı sürdürdük bu mevzuda bir aksama olmadı” diye konuştu.
Türk Oftalmoloji Derneği, Koronavirüs, Pandemi, 14 Mart, Sıhhat, Haberler