Türk Kardiyoloji Derneği Hipertansiyon Çalışma Kümesi Üyesi ve Trakya Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Kısmı Lideri Doç. Dr. Servet Altay, sinsice ilerleyen hipertansiyon hastalığının en kıymetli tetikleyicilerinin başında gerilimli bir ömür olduğunu belirtti.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü hasebiyle AA muhabirine açıklamada bulunan Altay, hipertansiyonun önlenebilir mevt sebepleri ortasında dünyada en sık görülen kronik hastalıklar listesinde birinci sırada yer aldığını söyledi.
Altay, her yıl çok sayıda kişinin vefatına neden olan hipertansiyonun kolay ölçüm ve tedavi sistemleriyle çözülebilecek bir hastalık olduğunu lakin insanların çok fazla önemsemediği ve takip etmediği için hastalığın birçok organı etkileyebildiğini lisana getirdi.
Kovid-19 salgınında geçen yıl kaybedilen insan sayısından daha fazlasının her yıl hipertansiyon nedeniyle yitirildiğini söz eden Altay, şöyle konuştu:
“Dünya Sıhhat Örgütünün 2019 yılı bilgilerine nazaran yaklaşık 10 milyon 800 bin kişi hipertansiyon nedeniyle ölüyor. Türkiye’de de her yıl 100 binin üzerinde kişi bu hastalık sebebiyle hayatını kaybediyor. Yılda 10 milyon kişinin önlenebilir bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetmesi dikkati cazibeli.
3 yıldır uğraştığımız Kovid-19 nedeniyle 2021 yılında dünyada 4 milyona yakın vefat var. Her yıl bu sayının iki katından daha fazla hipertansiyon sebebiyle vefat gerçekleşiyor ve biz bunu önleyebiliyoruz.”
-“Ölçmeden bilemezsiniz”
“Böbrek yetmezlikleri, kalp yetersizlikleri, koroner arter hastalıkları, kalp krizleri, ritim bozuklukları, beyinde iskemik ve kanamalı inmeler, beyin kanamaları yani damar hastalıkları, aort yetmezliği, aort anevrizması üzere birçok hastalığın altında hipertansiyon yer alıyor. Sinsi ve bilinmeyen bir hastalık.
Yani bir kısmımızda baş ağrısı üzere bulgular verebiliyor lakin çoğumuzda aslında bulgu vermeden hipertansiyon yerleşiyor ve yavaş yavaş organlarımızı bozuyor. Tabipler olarak bunun farkındayız lakin insanların da biraz farkındalığının artması gerekiyor.”
Türkiye’de tuz tüketimi olağanın 3 katı
Altay, ömür stili ve beslenme alışkanlıklarının da hipertansiyon nedenleri ortasında yer aldığını söyledi.
Tuz tüketiminin kesinlikle azaltılması gerektiğini belirten Altay, şöyle devam etti:
“Türkiye, dünyada tuz tüketiminin en çok olduğu ülkelerden biri. Maalesef, yani ortalama günlük tuz tüketimi teklifimiz 5 gramken, Türkiye’de 15-16 gram civarı tüketim saptanmış durumda.
Hasebiyle tuz tüketimini azaltmamız gerekiyor. İkincisi obezite tansiyonun çok değerli bir sebebi. Münasebetiyle yeme alışkanlığını değiştirerek, sistemli fizikî aktivite yaparak, kilo kaybı sağlarsak tansiyon konusunda çok avantaj sağlarız.
İnsanların birazcık gerilimden uzak durması gerekiyor, gerilim, hipertansiyon için tetikleyici ve dirençli hipertansiyonun altında yatan sebeplerden biri. Bilhassa uyku apnesi üzere hastalıklarda hipertansiyon meydana gelebiliyor. Bunun dışında sigara ve alkol tüketiminin hipertansiyonu arttırdığı biliniyor. Hayvansal beslenmenin maalesef hipertansiyonda olumsuz tesirleri var.”
Altay, hipertansiyon hastaların yüzde 5 ile 10’unda hastalığın nedeni olarak ikincil bir hastalığın yattığını, alttaki sebebin de araştırılıp tedavi edilmesi gerektiğini lisana getirdi.
Kapanma periyodunda hastaların yüzde 58’i tedaviye ulaşamadı
Dünya Sıhhat Örgütü raporuna nazaran Kovid-19 nedeniyle yaşanan kapanma periyodunda hipertansiyon hastaların yüzde 58’inin tedaviye ulaşmakta sorun yaşadığını tabir eden Altay, “Tedavi ile ilgili ıstırap yaşadık bu devirde. Buna bağlı komplikasyonlar yani organ hasarları ortaya çıktı. İkinci olarak da bu periyotta insanların gerilim faktörleri, yeme alışkanlığının bozulması, yürüyüş ve aktivite yapmaması, konutta kapanma üzere nedenlerle hipertansiyon hastalar, olumsuz etkilendi. Yeni hastalar ortaya çıktı. Bunun yanında da koronavirüs hastalarında hipertansiyon olanlar hastalığı daha çok ağır yaşadılar.” diye konuştu.