Modern dünyada insanlığa dair umutsuzluk hayatının her alanında tezahür etmiş durumda. Gündelik yaşantımızda gördüğümüz en ufak bir olay kimi zaman bu umutsuzluğu tazelese de bazen izlediğimiz tek bir film bile bu gerçeklikle bir kez daha yüzleşmemize sebep oluyor.
O halde insanlığa dair umutsuzluklarıyla izleyeni hayat üzerine kara kara düşündürtecek filmlere göz atalım.
Happiness (1998)
The Devil, Probably (1977)
Robert Bresson'ın yönetmen koltuğunda oturduğu The Devil, Probably; bir geçiş dönemi geçiren Charles'ın denediği tüm konularda yaşadığı memnuniyetsizlik ve yabancılaşma çevresinde gelişirken aslen içinde bulunduğu durumun yeraldığı topluma karşı duyduğu derin bir nefret ve iğrenti duygusunu keşfetmesini konu ediniyor.
Oslo, August 31st (2011)
Joachim Trier'in felsefik filmlerinden biri olan Oslo, August 31st, içinde bulunduğu koşullardan bambaşka ve iyi bir hayat yaşaması mümkün olan genç bir adamın potansiyelini ve imkânlarını göz ardı ederek, hayatını mutsuzluk ve soyutlaşmayla geçirmesini anlatıyor.
Taste of Cherry (1997)
Usta yönetmen Abbas Kiarostami'nin dikkat çeken yapımlarından biri olan Taste of Cherry, orta yaşlarının başında intihar etmeye karar vermiş bir adamın çıktığı yolculuğu ve yolculukta ele aldığı düşünceleri gözler önüne seriyor.
Guns of the Trees (1961)
İntiharin eşiğinde olan başka bir karakteri anlatan Guns of the Trees'in yönetmen koltuğunda Jonas Mekas otururken film, bunalımlı bir dönem geçiren ve intihar üzerine sık sık düşünen Barbara'nın gittiği kilisede tanıştığı insanlarla evrilen hikâyesini anlatıyor.
Naked (1993)
David Thewlis'in göz alıcı oyunculuğuyla bir Mike Leigh başyapıtı olan Naked, bir avare olan Johnny'nin Manchester'dan başlayıp Londra sokaklarında devam eden aylaklık hikâyesini, hayat ve insanlık üzerine düşünmeye adamış; lakin bunu yaparken pek de olumlu bir tavır sergileyememiş şahane bir film olarak seyirci karşısına çıkıyor.
An Elephant Sitting Still (2018)
Yönetmeni Hu Bo'nun çekimlerini tamamlandıktan kısa bir süre sonra intihar ettiği film olan An Elephant Sitting Still, Çin'de yaşayan dört farklı karakterin yıkıldığı yerden toparlanması imkânsız hale gelmiş hayatlarının hikâyesini konu ediniyor.
The Fifth Seal (1976)
Budapeşte'de bir barda geçen The Fifth Seal; bir marangoz, saatçi ve kitap satıcısının çevresinde gelişirken gecenin ilerleyen saatlerinde saatçinin sorduğu farazi sorular barda bulunan herkesin hikâyesine yeni bir ivme kazandıracaktır.
I Stand Alone (1998)
Gaspar Noe'nin tartışmalı filmlerinen biri olan I Stand Alone, hayatı boyunca birçok şiddet hikâyesine dahil olmuş bir kasabın, hapisten çıkışının akabinde başlamak istediği yeni hayatın başka bir şiddet hikâyesine dönüşmesini anlatıyor.
Dogville (2003)
Nicole Kidman'ın başrolünde yer aldığı bir Lars von Trier filmi olan Dogville, peşindeki insanlardan kaçarken karşısına çıkan kasabaya sığınan bir kadının başta kasaba sakinleri için düşündüğü iyi niteliklerin zaman içerisinde tamamen bir perde oluşunu keşfetmesi ve kaçarken sığındığı bu yerin aslında en çok kaçılması gereken yerlerden biri oluşunu görüşünü anlatıyor.