İzler İzlemez Dünya Tipine Çıkmak İsteyeceğiniz Seyahat Temalı 21 Özgürlük Dolu Sinema

IMDb: 7,3

Walter Mitty’nin Bâtın Hayatı’nda fantezi dünyasında sessiz sedasız bir hayat süren, tirajı yüksek “Life!” mecmuasının fotoğraf arşivinde çalışmakta olan Walter, kendini hiç beklenmedik bir maceranın içinde bulur. Yeni iş arkadaşı Cheryl’la masumca flört etmeye başlamasının sonrasında hayatı, hayalindeki sevgilinin gerçeğe dönüşmesiyle değişir. Cheryl, onun uzun müddettir düşlediği aşkın beden bulduğu insandır. Lakin Walter, büyüsünün bozulacağını düşündüğünden hislerini Cheryl’a açıklamakta tereddüt etmektedir. Bir yandan da mecmuanın artık sadece internetten yayın yapacağı haberini alması, onu işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya getirecektir. Mecmuanın basılı yayın hayatına veda edeceği son sayısında çıkması planlanan kıymetli bir fotoğrafın yok olmasıyla işler karışır. Walter’ı ve Cheryl’ı akıl almaz olaylar ve sürpriz gelişmeler beklemektedir.

IMDb: 7,8

1950’li yılların başlarında Ernesto ve Alberto isimli iki genç, Arjantin’in başşehri olan Buenos Aires’ten bir motosikletin zirvesinde yola çıkarlar. Bir müddet sonra araçları arızalanır ve gençlerin otostop çekmesi gerekmektedir. Artık tekrar halka iç içedirler. Bu durum, Latin Amerika’nın düşündüklerinden çok daha farklı bir yer olduğunu onlara fark ettirecektir. Kıtanın yaşadığı acılar, çarpık kentleşme, adaletsizlikler, yolsuzluklar, bu iki genci değiştirecektir. Bu sürprizlerle dolu seyahat, yalnızca bu iki genç adamın değil, bir sürü ulusun mukadderatını değiştirecektir.

IMDb: 8,1

Into the Wild, bir metropolden yırtıcı hayata, kirlilikten saflığa ve paklığa dönüş kıssasıdır. Değerli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher tıpkı vakit başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi konutunda bırakarak değişik bir hayata yanlışsız uzun bir seyahate çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu seyahat esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek birtakım bireylerle tanışarak, hayatın manasını ve vefatın kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir.

IMDb: 7,2

1977 yılında Robyn Davidson isminde genç bir bayan, Batı Avusturalya’da  Brisbane’den çölün ortasındaki Alice Springs’e gitmek ister. 24 yaşında bir genç bayan olan Robyn Davidson, bu yolu yürüyerek katetmeyi ailesine ve arkadaşlarına karşın gerçekleştirmeye kararlıdır. Öncelikle seyahati için gerekli ekipmanı ve yiyeceği ayarlaması gerekmektedir. Bir köpek ve dört deveyle çıkacağı 2700 km’lik seyahat için her şeyini tamamlaması 2 yılı bulur. Yırtıcı hayvanlar ve susuzluk üzere faktörleri de barındıran bu uzun yürüyüşüne ona National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan da eşlik edecektir. Büyük seyahatten çabucak evvel tanışan ikilinin uzun bir yolu, tabiatla ve birbirleriyle ilgili de keşfedecek pek çok şeyi vardır. Avustralyalı muharrir Robyn Davidson’ın kendi anılarını yazdığı otobiyografik kitabından uyarlanan sinemanın direktörlüğünü  John Curran üstlenirken, başrolde Mia Wasikowska yer alıyor…

IMDb: 7,1

Avusturyalı bir dağcı olan Heinrich Harrer’ın Himalayalar’a tırmanma gayesi vardır. Devrin faşist Alman idaresi de dağcıyı bunun için desteklemekte ve dağcının masraflarını karşılamaktadır. Harrer 1939’da Almanlarla savaş halindeki İngilizler tarafından rehin alınır. Bir formda kaçmayı başarır ve Lhassa kentine ulaşır. Burada karşılaştığı Dalai Lama ve ondan öğrendikleri, dağcının tüm hayatını değiştirmek üzeredir. Harrer, budizmin ideolojisi ile tanışmıştır.

IMDb: 7,1

Cheryl Strayed çok sevdiği annesinin vefatıyla sarsılmış, uyuşturucu batağına saplanmış ve evliliğin sona ermesiyle kendini adeta kendi kendini yok etmeye adamış bir bayandır. Cheryl annesi Bobbi’nin anıları başta olmak üzere geçmişin kabuslarıyla boğuşurken bir anda radikal bir karar alır. Çantasını alıp yollara düşecek ve Amerika’nın en uzun, kuvvetli ve tehlikeli bölgelerinden biri olan Pasifik Crest Yolu’nda tek başına yürüyecektir. Bu tehlikeli lakin tazeleyici macera mühletince yorgunluk, ümitsizlik ve karamsarlığın yanı sıra ona yaşadığını hissettirecek hoş hislerle uzun bir ortadan sonra tekrar karşılaşacaktır.

IMDb: 7,8

HBO kanalında çalışan Brooke Silva’nın her şeyini bırakarak dünyayı gezmeye çıkmasını husus alıyor.

IMDb: 7,9

Martin ve Rudi, kendilerini hayatın akışına kaptırmış iki genç insandırlar. Bir gün gittikleri hastanede kanser olduklarını öğrenirler. İşin makus tarafı hastalık ilerlemiştir ve işin içinden çıkılmaz bir boyut kazanmıştır. Sürecekleri hayata dair bir umutları kalmayan ikili kalan günlerin tadını çıkarmak üzere bir seyahate çıkmaya karar verirler. Kaybedecekleri hiçbir şey yoktur. Bedelli bir arabayı çalarlar. Otomobilin içerisinde bir silahla karşılaşırlar. Otomobil bir mafya çetesine aittir ve işler karışacaktır. Alman direktör Thomas Jahn’ın direktörlüğünü üstlendiği Knockin’ on Heaven’s Door’un başrollerinde Til Schweiger, Jan Josef Liefers ve Thierry van Werveke üzere isimler yer alıyorlar. Sinema Alman sinemasının 90’Larından çıkmış en bedelli sinemalardan biri olarak anılıyor.

IMDb: 7,7

Daniel bir öğretmendir. Kişiliğinin de getirileriyle hiçbir halde kendi öğrencileriyle yakın olmak istememektedir. Onun bakış açısından herkes kendi misyonunu bilmeli ve buna nazaran hareket etmektedir. Bir gün Juli ile tanışır. Juli, Daniel’e hayatının aşkını çok kısa bir müddet içerisinde bulacağını söyler. Daniel buna inanır. Bir gün Melek isimli bir Türk kızına aşık olur. Melek’in peşine takılıp bir ucu da Türkiye’ye kadar varacak bir seyahate çıkacaktır. Bu seyahatin sürprizleri ise hiç eksik olmayacaktır.

IMDb: 7,4

Bir hastalığın pençesinde iki farklı hayatlardan gelen farklı insan. Her ikisi de hastane odasında kanser ile gayrette. Değerli bir ortak noktaları var. Gerçeği farkındalar fakat hayatta daha yapmadıkları ve yapmayı istedikleri çok şey var. O halde bir liste çıkartmak gerek. Bu iki kafadar oturup hayat uzunluğu yapmak isteyip de yapamadıklarının listesini çıkartarak yola koyulurlar. Böylece bu son evrede kendileri ile barışarak keyifli bir son yazacaklardır. Hastaneyi terk ederler ve omuz omuza çıktıkları bu mana dolu seyahatte gülmenin tadını çıkartırken müsamahayı kucaklarlar.

IMDb: 7,2

Değişik yapılarda üç kardeş bir gün uzun bir seyahate çıkacak olduklarından habersizdirler. Hayat her beşere kendi içsel seyahati için sınırsız imkanlar tanır ve bu bazen sevdiklerimizin vefatı de olabilir. Üç farklı karakterde kardeşin babaları ölür. Bu olayın akabinde Hindistan’a seyahate çıkarlar. İşte o seyahatte fantastik maceralar beklemektedir kardeşleri. Sinema, Wes Anderson’ın elinden çıkmadır. Ayrıyeten son derece güçlü bir oyuncu takımı kelam konusu diyebiliriz rahatlıkla. Bol kahkaha vaat eden bir sinema.

IMDb: 7,2

20. yüzyılın başlarında Danimarka’da geçen kıssa bekar ve varlıklı bir bayan olan Karen Dinesen’in, arkadaşı Bror’a onunla evlenip evlenemeyeceğini sormasıyla başlar. Bror da bu güçlü bayan üzere aristokrat olsa da ekonomik sorunlar yaşamaktadır ve bu düşünceleri aşabilmek için evlenme teklifini kabul eder. Yeni evli çift Afrika’ya taşınma planları kurmaktadır ve vakti gelip taşındıklarında işler hiç bekledikleri üzere gitmeyecektir. 
Isak Dinesen’in otobiyografik kitabı Out of Africa’dan sinemaya uyarlanan sinema, kaynak kitaba bağlı kalmayan özgür bir yapıttır. Ünlü direktör Sydney Pollack tarafından yönetilen sinema, Akademi Ödülleri’nde yedi kısımda Oscar mükafatı kazanmıştır.

IMDb: 7,0

Sıradan bir hayatı olan Ben Tyler’ın hayatı, dördüncü evre kanser olduğunu öğrenmesi ile apayrı bir hal alır. Genç adamın tedavi ile hayatta kalma bahtı yüzde ondur. Hayatta kısa bir vakti kalan Ben, son günlerini hastanede geçirmek yerine istediği şeyleri yaparak geçirmeye karar verir. Nişanlısı Samantha’ya veda eden Ben, aldığı ikinci el motoruna atlayarak Toronto’dan batıya gerçek hareket eder. Yol boyunca ilgisini çeken yerlerin fotoğrafını çeken, tanımadığı beşerlerle sohbet eden Ben, bu süreçte hayatının manasını bulmaya çalışır.

IMDb: 6,7

Richard ülkesinden Thailand’a kadar macera aşkından güç alarak yol alan Amerikalı bir serüvencidir. Zihnindeki tek şey, teknolojinin ve bilgisayarların kendi tertibini dayattığı çağdaş lakin çürük toplumdan uzak bir yerde, bir barınak edinebilmektir. Bangkok’taki ucuz bir otelde konaklarken enteresan bir Fransız çiftle tanışır. Ayrıyeten otelin bir başka konuğu ise Daffy isminde, Richard’la benzeri ilgi alanları olan bir adamdır. Daffy, dünyada daha evvel kimsenin girmediği bir kıyının varlığından kelam eder. Üstüne üstlük bu kıyının yerini yalnızca kendisinin bildiğini ekler. Oscar’lı direktör Danny Boyle’un direktör koltuğunda oturduğu sinemanın başrolünde Leonardo Di Caprio var.

IMDb: 5,8

Efsanevi aktrist Julia Roberts’in Pretty Woman (Özel Bir Kadın) sonrası romantik güldürü zincirlerine eklenen bir imal ile karşı karşıyayız. Elizabeth Gilbert’in sinemayla tıpkı ismi taşıyan ve kendi hayat tecrübesinden yola çıkarak yazdığı ses getirici kitaptan beyazperdeye uyarlanan sinemada, acılı bir boşanmanın akabinde kendini bulma ümidiyle İtalya, Hindistan ve Bali’yi kapsayan uzun bir seyahat cinsine çıkan Elizabeth’in öyküsünü anlatılıyor. Tabi ki bu geziyi genç bayan için unutulmaz kılacak olan şey, güzel Latin erkeği Javier Bardem’in canlandırdığı Felipe’nin Elizabeth’in kalbini çalması olacaktır.

IMDb: 7,0

Başrolünde Simon Pegg’i izleyeceğimiz sinemada, mutluluğun peşinden koştururken dünyayı köşe bucak arşınlayan bir psikiyatrın hikayesini izleyeceğiz. Hakikaten Hactor’un bu sırra vakıf olabilmesi pek de kolay olmayacaktır.

IMDb: 7,4

Martin Sheen, Saint James’in Yolu ismiyle de bilinen Camino de Santiago’da yürürken çıkan fırtına yüzünden ölen oğlunun (Emilio Estevez) cenazesini almak için Fransa’daki St. Jean Pied de Port’a gelen Amerikalı doktor Tom karakterini canlandırıyor. Tom konuta geri dönmek yerine, oğlunun geziyi bitirme isteğini gerçekleştirmek için tarihi seyahate çıkmaya karar verir. Tom’un planlamadığı şey ise bu seyahatin üzerinde bırakacağı tesirdir. Çok fazla yürüyüş tecrübesi olmayan Tom kısa bir müddet sonra seyahatinde yalnız olmadığını fark eder. Yol boyunca dünyanın dört bir yanından gelmiş birçok beşerle tanışır. Bu insanların her birinin kendi sorunları vardır ve hayatlarında mana arayışına çıkmışlardır

IMDb: 7,3

İki maceraperest motorcu Amerika’nın güneyine hakikat dumanlı bir seyahate çıkarlar. Seyahatleri esnasında Amerikan ruhunu rüzgar üzere gerilerine alıp, ülkenin farklı yüzleriyle karşılaşırlar. Otostopçular, değişik mola yerleri ve hayatlarına girip çıkan her şey onları yollara daha fazla bağlar.

Peter Fonda, Dennis Hopper ve Terry Southern tarafından yazılan sinema, katıksız bir yol sineması. 68 jenerasyonunun yollara ve özgürlüğe duyduğu bağlılığa dair yapılmış en güçlü sinema. Tüm karakterlerin neredeyse doğaçlama, içinden geldği üzere hareket ettiği tartışmasız bir kült sinema.

IMDb: 7,5

Erkek arkadaşından bıkan Arkansaslı garson kız Louise (Susan Sarandon), ihmalkar ve cinsiyet ayrımcısı kocasıyla birlikte sıkıcı bir hayatı olan arkadaşı Thelma’yı (Geena Davis) ayartır. Birlikte özgürlükle dolu bir hafta sonu otomobil seyahatine çıkarlar.

Birinci uğrak yerleri olan barda gevşeyip dans ederler ve yöre erkekleriyle eğlenip güzel bir akşam geçirirler. Lakin bir adam Thelma’yı park yerine kadar izleyip tecavüze yeltenince Louise yetişip onu öldürmek zorunda kalır. Polisin kendilerine hiç bir vakit inanmayacağı paranoyasına kapılan bayanlar kaçmaya karar verirler ve bir anda kanun kaçağı durumuna düşerler. Son olaylardan berbat etkilenen Thelma kafayı toparlamak için genç bir kovboy olan J.D (Brad Pitt) ile bir gecelik ilgi yaşar ve işler daha da sarpa sarar.

Direktör Ridley Scott’ın bu çok meşhur feminist yol sineması 1990’ların en uygun sinemaları ortasında çoktan yerini aldı. Bıçak Sırtı ve Alien’le birlikte direktörün en uygun işlerinden biri sayılan Thelma ve Louise, eşsiz bir senaryo ve kusursuz bir imaj idaresi ile göz alıcı bir üretim.

IMDb: 7,5

Bir insanın hem evliliğinde hem de üzerine hayaller kurduğu ülkülerinde başarısız olması gereğince mutsuz olma sebebidir. Sinemanın kahramanı Miles Raymond da bu türlü bir kurban rolünü sürdürmektedir. O bir İngilizce öğretmenidir ve en büyük hayali bir muharrir olmaktır. Bu sırada yakın dostu Jack de pek kimsenin bilmediği bir televizyon oyuncusu olup evlilik evresindedir. Miles, onu evlilik öncesinde birlikte vakit geçirebilecekleri bir seyahate çağırır. Bu seyahat bir hafta sürecektir ve iki arkadaşın hayatlarında farklı bir mana oluşturacaktır. Beş kısımda Oscar adayı olan sinema, En Güzel Sinema (Müzikal-Komedi) kolunda Altın Küre kazanmıştır.

IMDb: 8,0

Bir ülkenin hoşlar hoşu genç prensesi olan Ann, uzun bir Avrupa seyahatine çıkar. Roma’ya vardığında ise sahip olduğu hayattan uygunca sıkıldığını fark eder. Gereksiz protokoller, uydurma nezaketler ve prenses olmanın getirdiği zorunluluklardan bunalan genç bayan hekim tarafından verilen bir sakinleştiriciyle durumu atlatmaya çalışır. İlacı aldıktan sonra kente iner ve sokaktaki hayatı keşfetmeye başlar. Tam da bu anda tesirini gösteren ilacın belirtileri yüzünden bir bankta sızan prenses, paparazzilik yapan Joe Bradley tarafından bulunur. Bayanı meskenine götüren Joe, onun bir prenses olduğundan habersizdir. Sonraki sabah uyandıklarında ise tüm kent prensesin ortadan kaybolduğu haberiyle çalkalanmaktadır.